İSTANBUL - CPT'nin Azerbaycan için uyguladığı prosedürün benzerini Türkiye için de uygulaması gerektiğini belirten ceza hukukçusu Ercan Kanar, "Eşitlik ve özgürlük temelinde bir barış için Öcalan’la ilgili bir yasa çıkarılmalı ve serbest bırakılmalı" dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde mutlak tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutsaklar Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar’dan haber alamama hali 40 aydır devam ediyor. Asrın Hukuk Bürosu, müvekkillerine dönük tecride karşı Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’ne (CPT) periyodik bir şekilde başvuru yapıyor. İhlallerin aktarıldığı başvurularda, CPT'den İmralı'yı ziyaret etmesi talep ediliyor.
Türkiye'ye gerçekleştirdiği en son ziyarette İmralı'yı ziyaret etmeyen CPT ise, taleplere karşı herhangi bir adım atmıyor. Bunun yanı sıra İmralı’ya gerçekleştirdiği son ziyarete dair hazırladığı raporu da açıklamadı. İmralı’ya gitme yetkisi bulunan tek uluslararası kurum olan CPT, yaptığı ziyaretin raporunu açıklamamasını ise, "Türkiye’nin izni yok" gerekçesine bağlıyor. Ancak CPT'nin, tavsiye kararlarına uymayan ülkelere dair açıklama yetkisi bulunuyor.
CPT, yakın zamanda tavsiye kararlarına uymayan Azerbaycan’a dair açıklama yaptı. Açıklamada, Azerbaycan'da yaşanan ihlallere yer verilerek, "kabul edilemez" vurgusu yapıldı.
'CPT AYNI KARARI TÜRKİYE İÇİN DE VERMELİ'
Ceza hukukçusu Ercan Kanar, İmralı tecridi ve CPT'nin Türkiye ile olan "işbirliğini" değerlendirdi. CPT’nin Azerbaycan’a uyguladığı prosedürü Türkiye için de uygulaması gerektiğini belirten Kanar, Türkiye’ye dair yaptırımların da söz konusu olabileceğini vurguladı. Kanar, "Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki söz hakkı elinden alınabilir veya konsey üyeliğinden atılabilir. Buna dair en son örnek Azerbaycan’dır. CPT, eğer hukuka aykırı ihlallere son vermezse Azerbaycan'ın konuşma hakkının elinden alınacağı ve konsey üyeliğine son verileceğini Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bildirdi. Bunu üzerine mecburen geri adım atmak zorunda kaldı" diye konuştu.
Asrın Hukuk Bürosu'nun Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi'ne yaptığı başvuruyu hatırlatan Kanar, "BM de avukatların başvurusunu kabul etti ve tedbir kararı alınmasını istedi. Muhtemelen BM İnsan Hakları Komitesi’nde Türkiye aleyhine bir karar çıkacaktır” dedi.
'GÖRÜŞMELER HEMEN SAĞLANMALI'
Abdullah Öcalan’a dönük "dünyada eşine az rastlanan bir tecrit" uygulandığına dikkati çeken Kanar, dünyadaki bütün hukuk kurumlarının bu durum karşı ayağa kalkması gerektiğini vurguladı. Kanar, aile ve avukat görüş yasaklarının hukuki bir dayanağının olmadığına işaret ederek, "Abdullah Öcalan için Mandela Kurallarının uygulanması gerekiyor. Yine bu kurallara göre disiplin cezaları ne olursa olsun aile ve avukat görüşü engellenemez. Dolayısıyla Abdullah Öcalan’ın aile ve avukat görüşmelerinin hemen sağlanması gerekiyor” diye belirtti.
Abdullah Öcalan'a yönelik “düşman-savaş hukuku” uygulandığını ifade eden Kanar, İmralı'daki uygulamaları Hitler rejimindeki faşist uygulamalara benzetti. Kanar, "Türkiye'de parçalı hukuk var. Muhaliflere 'düşmanla savaş hukuku', muhalif olamayanlar için 'normal yurttaşlık hukuku' uygulanıyor. Buna doktrinde 'düşman hukuku' denir. Bu tecrit durumuna karşı sık sık girişimlerde bulunmak gerek” dedi.
'AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET MEVZUATTAN ÇIKARILMALI'
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 2014 yılında Abdullah Öcalan'ın şartlı salıverilme hakkında sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmesine (umut hakkı) dair verdiği "ihlal" kararını anımsatan Kanar, "AİHM’in verdiği ihlal kararına göre Abdullah Öcalan'a verilen cezanın 25 yılını doldurması nedeniyle kararın yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor" dedi.
Kanar, son zamanlarda “umut hakkı” ile ilgili Avrupa ülkelerinde olumlu kararların verildiğine işaret ederek, "En son Almanya’da bulunan bir kişinin Türkiye’ye iadesi istendi. Türkiye de o kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermişti. Alman Anayasa Mahkemesi, 'umut etme hakkını' vurgulayarak, ölünceye kadar ağırlaştırılmış hapis cezasını insanlık dışı bir ceza olduğunu vurguladı ve iade talebini reddetti" belirtti.
Ömür boyu hapis cezasının tüm hukuk çevreleri tarafından eleştirildiğini vurgulayan Kanar, Avrupa’nın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulamanın olmadığın aktardı. İspanya, Norveç, Portekiz, Bosna Hersek ve Sırbistan gibi bazı Avrupa ülkelerin müebbet hapis cezasını uygulamadan kaldırdığına dikkati çeken Kanar, "Ölünceye kadar hapis cezası Öcalan için özel çıkarılmış bir yasadır. Böyle bir yasaya düşman hukukunda, savaş hukukunun infaz rejimi denir. Yani intikam rejimi, parça parça öldürmektir. Adım adım ölüme sürükleyerek, öldürmektir. İdam cezasından kat be kat daha kötüdür. Ölene kadar hapis cezası yaşam boyu işkencedir. Bu yüzden ağırlaştırılmış hapis cezasının mevzuattan çıkarılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
'KENDİ ÇIKARLARINA GÖRE KARAR VERİYORLAR'
Abdullah Öcalan'a dair verilen "ihlal" kararlarının uygulanmamasının kimi nedenleri olduğunu söyleyen Kanar, "Şu anda dünyada genel olarak sağ akımların daha etkin, demokrasi güçlerinin daha etkisiz olduğu bir süreçten geçiyoruz. BM'de büyük kapitalist emperyalist devletler egemen durumda. NATO zaten emperyalizmin savaş örgütü. Diğer uluslararası kurumlarda da esas itibariyle sermayenin söz sahibi olduğu bir durum var. Bu kurumlar açısından da halkların kendi kaderini tayin hakkının önemi yoktur. Bu yüzden Abdullah Öcalan’ın da onlar için önemi yoktur. Haliyle verdikleri kararlar da demokratik olmayacak, kendi çıkarları ekseninde verilen karardır” diye belirtti.
‘ÖCALAN SERBEST BIRAKILMALI’
Türkiye’nin "ihlal" kararlarının gereklerini yerine getirmemesinin altında da bazı nedenler olduğunu vurgulayan Kanar, şunları söyledi: "Siyasi açıdan, bu coğrafyada halkların eşitlik ve özgürlüğü temelinde bir barış olması için Öcalan’la ilgili bir yasa çıkarılarak, başta Öcalan olmak üzere tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması lazım. Bu işin siyasi yönü. Ama maalesef bu iktidar nedeniyle kısa vadede öyle bir çözüm görünmüyor. İşin hukuki yönüne bakıldığı zaman iki önemli hata var. Ceza hukukunda temel bir kaide var. Aleyhe olan bir yasa geçmişe uygulanmaz. Bu ölene kadar hapis cezası, Öcalan yakalandıktan sonra ve ceza verildikten sonra düzenlendi. Yani bu yasadan önce ağırlaştırılırmış müebbet cezası 36 yıldı. Fakat bu daha sonra Öcalan'a özel aleyhe yasa çıkarıldı. Ceza hukukunun temel prensibi aleyhe olan yasa geçmişe uygulanmaz. Öcalan’la ilgili böylesi bir garabet ve yanlış bir uygulama var" ifadelerini kullandı.
'YAPTIRIM YOLU AÇILMALI'
Kanar, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Eylül ayı toplantısında Abdullah Öcalan’a "umut hakkı" ile ilgili verilen ihlal kararını gündemine alacağını kaydetti. Kanar, "Türkiye, 2009 yılından bu yana bir ihlal karar olmadığını söylemişti. Muhtemelen yine aynı kararı verecektir. Eğer Türkiye yine böyle bir karar verirse, Avrupa Birliği Bakanlar Komitesini bu kararı derhal AİHM Büyük Daireye götürmesi gerekir. Eğer Büyük Daire de ihlal kararı verirse Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi yaptırım yolunu açmalı” dedi.
Son dönemlerde Paris Barosu başta olmak üzere bazı büyük barolarda tecride karşı bir hareketliliğin olduğunu söyleyen Kanar, "Türkiye'de maalesef bu konuda yeterli tavır sergilenmedi. Türkiye Barolar Birliği, İstanbul Barosu gibi metropol baroları bu konuda susuyor. Halbuki hukuk kurumları ayrımcılık yapmadan dil, din, ırk, siyasi görüş, inanç ayrımı yapmamalı. Eğer hukuk ayaklar altına alınıyorsa ses çıkarmaları gerekir. Ana muhalefet partisi işine geldiği zaman 'sosyal demokrat' olduğunu söylüyor. Demokrasiyi savunduğunu söylüyor. Ama ana muhalefet partisi İmralı tecridi ile ilgili zerre ses çıkarmadı. Yani bu açıdan maalesef bir sefalet yaşanıyor” dedi.
MA / Esra Solin Dal