AMED - Federe Kurdistan'a yönelik saldırılara tepki gösteren DBP Amed İl Eşbaşkanı Mehmet Şirin Gürbüz, KDP’nin Kürt halkının yaşam hakkını AKP-MHP’ye peşkeş çekmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti.
Türkiye’nin Federe Kurdistan'a dönük saldırıları devam ederken KDP'nin saldırıların önünü açması Kürt kamuoyunda tepkiyle karşılanıyor. Toplumsal Barışı İnşa Timleri’nin (Christian Peacemaker Teams-CPT) 16 Temmuz’da savaşın son bir aylık bilançosunu yayınladığı rapora göre, 15 Haziran’da başlayan operasyonların ardından 9 köy tamamen boşaltıldı en az 184 aile yerinden edildi. Yine aynı raporda, saldırılarda yaklaşık 68 bin dönüm tarım arazisinin yandığı, bir kilise, bir tahin fabrikası, bir araç, iki su projesi ve 19 sivil evin hasar gördüğü veya yıkıldığına yer verildi.
Türkiye’nin KDP desteğiyle Federe Kurdistan Bölgesi’ne dönük geliştirdiği saldırıları değerlendiren Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Amed İl Eşbaşkanı Mehmet Şirin Gürbüz, savaşın, yüz yıllık devlet politikalarının bir devamı olduğunu söyledi. AKP-MHP iktidarının kendi sınırları dışında da Kürtlere yaşam hakkı tanımadığını ve yeni bir yaşamı inşa etmeye çalışan Kürtlere müdahalede bulunduğunun altını çizen Gürbüz, son saldırılarında Kürt “düşmanlığı” ve soykırım politikalarının bir devamı olduğunu kaydetti.
‘KÜRT HALKI HESABINI SORACAKTIR’
"KDP, AKP ve MHP’nin bir irtibat, danışma bürosu olmuştur" diyen Gürbüz, "Orada yaşanan bütün iletişimlerin, yaşam haklarının Türkiye’ye ve AKP-MHP iktidarına peşkeş çekildiğini de ifade edebiliriz. Bugün KDP, Kürt halk ittifakını oluşturması gerekirken, ‘birakujî’ dediğimiz sistemi uyguluyor. Kürt halkı, KDP’ye bunun hesabını soracaktır. Bugün burada Kurdistan’da yaşayan halkın, yaşam hakkını AKP-MHP’ye peşkeş çekmesi, bir sağ kolu, alt kolu, bürosu gibi çalışması Kürt halkı nezdinde kesinlikle kabul veya tolere edilebilir bir durum değildir" ifadelerini kullandı.
'SAVAŞA KARŞI ORTAK SES ÇIKARILMALI'
Savaşın bir halk sorunu olduğunu kaydeden Gürbüz, "Türkiye’de hayvan haklarına karşı bir yasa çıkarılıyor. Tüm muhalif kesimler bir canlının yaşamının ne kadar kutsal olduğunu dile getiriyor. Sınır ötesinde yapılan operasyon ifade edildiği gibi değil, sivil halka, sivil halkın yerleşim yerine, alt yapısına, içme suyuna, evine, tarlasına yapılan bir saldırıdır. Sivil toplum kuruluşlarının da muhalif partilerin de dile getirmek istediği yaşam hakkı tam da burada ortaya çıkıyor. Kendi sınırları dışında bile Kürt'e yaşam hakkı vermemenin, kendi sınırları içinde Kürt halkına neler yaptığının açık örneğidir" diye konuştu.