ŞIRNEX - Federe Kurdistan Bölgesi'ndeki temaslarında Türkiye'nin saldırıları, İmralı tecridi ve ulusal birlik konularını ele aldıklarını aktaran DEM Partili Nevroz Uysal Aslan, "Türkiye kültürel, ekonomik ve askeri olarak oraya yerleşmiş durumda. Bu büyük bir tehlike" dedi.
Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivistleri ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekillerinden oluşan kadın heyeti, Federe Kurdistan Bölgesi'ndeki temaslarını tamamladı. Heyet, kadın örgütlerinin yanı sıra birçok siyasi parti ve örgütten isimlerle görüşme gerçekleştirdi. Temaslarda, Türkiye'nin Federe Kurdistan Bölgesi'ne dönük saldırıları, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve fiziki özgürlüğüne dair devam eden kampanya ile ulusal birlik gibi konular gündeme geldi.
DEM Parti Şirnex Milletvekilli Nevroz Uysal Aslan
ABDULLAH ÖCALAN'IN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ
Heyette yer alan DEM Parti Şirnex Milletvekilli Nevroz Uysal Aslan, ziyaretin en temel amacının Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit olduğunu aktardı. Bunun yanı sıra Kurdistan ve tüm Ortadoğu’da yaşanan çatışmaları tartıştıklarına dikkati çeken Aslan, "25 yıldır tutsak olan Sayın Öcalan üzerinde 41 aydır ağır bir tecrit durumu söz konusu. Kendisinden hiçbir haber alınamıyor. Dünyanın birçok yerinde hem hukuksal olarak hem de siyasi olarak tecridin son bulması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması amacıyla kampanyalar düzenlendi. Yaşadığımız kaos ve krizlerin ortadan kalkması için Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiği noktasında görüşmeler gerçekleştirdik. Kürt partileriyle 'Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için neler yapabiliriz' tartışmaları yürüttük" diye konuştu.
ULUSAL BİRLİK
Kürt partileriyle temaslarında gündeme gelen bir başka konunun ulusal birlik olduğunu söyleyen Aslan, "Kürtlerin bu kaos ve saldırılar ortamında kendilerini koruyabilmeleri ve statülerini sağlayabilmeleri için ulusal birliğe ihtiyacı var. Konuştuğumuz siyasi parti temsilcileri, kurum temsilcileri, sanatçı, gazeteci ve aydınlar da bu konuda ortak fikirdeler. Fakat bu isteğin devam eden savaşın önünü alması ve dünya siyasetine etki etmesi için örgütlü bir tarzda olması gerekiyor. Türkiye’nin saldırılarına karşı ciddi bir öfke söz konusu. Saldırılara karşı birçok parti açıklamalarda da bulundu. Biz de kendimizi sorumlu olarak görüyoruz. Buna yönelik daha fazla ilişki geliştirmemiz gerektiğini gördük. Bu sorumluluk bütün Kürtlerin omuzlarında" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE BÜYÜK BİR TEHDİT'
Türkiye’nin Federe Kurdistan Bölgesi'nin statüsü için büyük bir tehdit olduğunu vurgulayan Aslan, "Kurdistan, egemen devletler eliyle 4 parçaya ayrılmış. Bu parçalanmışlığı ortadan kaldırabiliriz. Bugün Rojava’nın bir statüsü var. Kuzey ise yıllardır asimilasyon politikalarıyla yüz yüze kalıyor. Güney’de yaklaşık 20 yıldır bir statü var. Bu nedenle halkın oraya karşı bir umudu var. Kürtler kendilerini orada güvende hissetmek istiyor. Ancak Türk devleti hem kültürel hem ekonomik hem de askeri olarak oraya yerleşmiş durumda. Bu durum büyük bir tehlike. Kuzey’den Güney'e giden birçok Kürt siyasetçi, aktivist ve gazeteci suikast sonucu yaşamını yitirdi. Nagihan Akarsel gibi kadın çalışmaları yapan bir gazetecinin katledilmesi ve ardından siyasetçilerin katledilmesi bir gerçeği ortaya çıkardı. Federe Kurdistan hükümeti nasıl Kürtleri koruyacak? Güney’de 600 köy boşaltılmış. Eskiden halkın yerleşim alanları olan yerler bugün Türk devletinin yerleştiği alanlar olmuş. Sadece askeri olarak yerleşmiyor. İşgal ettikten sonra kendi kültürünü, dilini de oraya götürüyor. Tarihi yerleri yıkıyor. Bunu görüştüğümüz ve orada yaşayan insanlar bire bir bize aktardılar. Bu nedenle değil bir Kürt siyasetçi, 7 yaşındaki bir çocuk bile kendini güvende hissetmiyor” şeklinde konuştu.
‘ÇOCUKLAR TÜRKÇE KONUŞUYOR’
İnsan hakları örgütleriyle yaptıkları görüşmelere değinen Aslan, şunları söyledi: "Güney’deki işgal saldırısına karşı ortak bir tepkinin oluşması gerekiyor. Orada insan hakları aktivistleri ile de görüştük. Bize söylediklerine göre; Türkiye’nin KDP işbirliğiyle girdiği alanlarda sadece Türk televizyonları çekiyor. Oradaki çocuklar da Türkçe konuşuyor. Türkiye’ye ait internet çekiyor. Bu durum Güney için çok büyük bir tehlike. Hem hukuksal hem ekonomik hem de siyasi olarak bir kriz yaşanıyor. Ekonomik krizin nedeni Hewlêr ve Bağdat arasındaki sorun ve çelişkiler değil. Hewlêr yönetiminin adil bir şekilde yönetememesi ve Türkiye’nin saldırılarında yaptığı işbirliğinden kaynaklanıyor. Güney yönetimi şuanda dili dahi koruyamıyor."
MA / Mahmut Altıntaş