HABER MERKEZİ - İHD ve kayıp yakınları, Qers’in Dîgor ilçesinde 1993'te katledilen 17 kişinin faillerinin cezalandırılmasını istedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle eylemlerini 809’uncu haftasında sürdürdü. Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde yapılan açıklamada gözaltında kaybettirilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu haftaki eylemde Qers’in Dîgor ilçesinde 14 Ağustos 1993’te koruculuk dayatması, gıda ambargosu ve ev baskınlarını protesto etmek amacıyla gerçekleştirilen yürüyüşe açılan ateş sonucu katledilen 6'sı çocuk, 17 kişinin failleri soruldu.
'UYARI YAPILMADAN ATEŞ AÇILDI'
Açıklamada basın metnini okuyan İHD Yönetim Kurulu üyesi Berfin Elçi, 1993’te binlerce kişinin baskıları protesto etmek için Dîgor’a doğru yürüyüş yaptığını hatırlattı. Dîgor’a varmaya 2 kilometre kala özel harekât polisleri tarafından kitlenin önünün kesildiğini ve hiçbir uyarı yapılmadan yurttaşlara ateş açıldığını anımsatan Elçi, “Yaylım ateşi sonucu 6'sı çocuk 17 kişi yaşamını yitirirken, 63 kişi ise yaralandı. Katliama sebep olan 8 özel harekât polisi hakkında, ‘Kasten öldürmek’ ve ‘Kasten öldürmeye teşebbüs etmek’ suçlarından açılan davada, sanık polislerin savunmalarında, kitle içinden roketatarla ve silahla ateş edildiği iddia edildi. Katliam sonrası özel harekâtçıların kullandığı silahlara ait boş kovanların dışında ne roketatar ne de silahın izine rastlandı. 2006 yılında çıkan kararda, polisler hakkında, ‘meşru müdafaa’ yaptıkları gerekçe gösterilerek, beraat kararı verildi. Yaşamını yitiren 7 kişinin ailesi ‘Yaşam hakkının ihlali’, ‘Etkin soruşturma yürütülmemesi’ ve ‘Uzun yargılama’ gerekçeleriyle davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. AİHM, Türkiye'yi maddi, manevi tazminata mahkûm etti. Katliamda yaşamını yitiren ve yaralı olan diğer ailelerin dosyalarının AİHM’deki yargılaması ise hala sürüyor” dedi. Elçi, katliamda yaşamını yitirenlerin failleri cezalandırılana kadar eylemlerini sürdüreceklerini belirtti.
Açıklama yapılan oturma eylemi ardından son buldu.
ÊLIH
Êlih’te de, İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 645’inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eyleme, insan hakları savunucularının yanı sıra Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) yöneticileri katıldı.
Eylemde,15 Ağustos 1995 tarihinde Colemêrg'in Çelê (Çukurca) ilçesinde kaçırılan ve bir daha haber alınamayan Hacı Ahmet Er’in akıbeti soruldu.
Er'in kayıp hikayesini İHD üyesi avukat Sinan İslam Gegin okudu. Er'in kaybedilme hikayesi şöyle: "Hacı Ahmet Er, Kurudere köyünde ikamet ediyordu. 15 Ağustos 1995 tarihinde köyde operasyon başlatan askerler ile PKK’liler arasında çatışma çıkar. Operasyonu yöneten askeri komutan, köylülerin köyü bir önce boşaltmalarını, aksi takdirde askerlere vur emrini vereceğini söyleyerek tehdit eder. Bir süre sonra da köy askerlerin baskınına uğrar. Hacı Ahmet Er’in oğlu Adnan, ev eşyalarını taşımak için komşu köy Kavşak’a (Blêcan) katır bulmak için gitmişti. Adnan’ın gittiği sırada, iki köy arasında silah sesleri duyulur. Silah seslerinin gelmesi üzerine ailesi Adnan için kaygılanmaya başlar.
KARAKOLDA AĞIR İŞKENCE
Hacı Ahmet Er ve kardeşi Hacı Mirap Er, Adnan’ın peşinden Kavşak köyüne gider. Operasyona çıkan askerler, Er kardeşleri gözaltına alır ve Işıklı (Serêsêvê) Köyü karakoluna götürürler. Olaydan bir kaç gün sonra ağır işkencelere maruz kalan Hacı Mirap Er, köyü terk etmesi şartıyla askerler tarafından serbest bırakılır. Aile Hacı Mirap Er ile birlikte gözaltına alınan kardeşi Hacı Ahmet Er’in de serbest bırakılacağını düşünür. Ancak Hacı Ahmet Er’den bir daha haber alınmaz. Birkaç yıl sonra aile Hacı Ahmet Er’in akıbetinin ortaya çıkarılması için davacı olur, ancak bu girişimden her hangi bir sonuç alınamaz. Hacı Ahmet Er, 27 yıldır kayıp ve akıbeti hala bilinmiyor."
Açıklama oturma eylemi ile son buldu.
COLEMÊRG
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, "kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla eylemlerinin 135’inci haftasında Gever ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde 1994 yılında Gever’e bağlı Doski vadisinde hayvanlarını otlattığı esnada bölgede operasyona çıkan Bolu Komando Tugayı askerleri tarafından gözaltına alınan ve ağır işkence edilerek katledilen Abdullah Kançi’nin hikayesi anlatıldı. Eyleme, kayıp yakınları, DEM Parti ve DBP Gever ilçe örgütü yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri ile çok sayıda yurttaş katıldı.
Kitle adına konuşan İHD Şubesi Eşbaşkanı Sibel Çapraz, “kolluk” kuvvetinin gözaltına aldığı kişinin canından, yaşama hakkından, eşit ve adaletli bir yargı önünde yargılanmasından sorumlu olduğunu hatırlattı. “Kolluk” güçlerinin gözaltına aldığı kişileri işkenceyle katletmesi insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamında olduğunu söyleyen Çapraz, “Her ne kadar Türkiye’de yargı erki ilgili soruna derman olma konusunda sınıfta kalmış olsa da hak savunucuları sonuna kadar katledilenlerin akıbetini sormaya devam edecektir. Gever’e bağlı Doski mıntıkasında çobanlığını yaptığı sürüsü ile patikalarda hayvanlarını otlatan Abdullah Kançi 1994 yılında bölgede operasyona çıkan Bolu Komando Tugayına bağlı askerler tarafından gözaltına alındı. Uzun uğraşlar sonrası aile, Abdullah Kançi’nin ağır işkence görmüş, ayakları kesilmiş ve vücudu yanıklar içinde olan bedenini buldu” dedi.
‘ADALET İSTEMEKTEN VAZ GEÇMEYECEĞİZ'
Çapraz, “Ailenin Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış olduğu başvuru ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ gerekçesi ile kapatıldı. Tüm diğer başvurular reddedildi ve dosya sürüncemede bırakılarak kapatıldı. Abdullah Kançi’nin akıbeti faili meçhul bırakıldı. Biz insan hakları savunucuları Abdullah Kançi nin işkence ile katledilmesinin tam karşısında adalet arayan tarafta sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Abdullah Kançi ve tüm kayıplar için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Eylem, Kançi şahsında hayatını kaybeden tüm faili meçhuller için yapılan oturma eyleminin ardından son buldu.