40 yıl oldu: 'Bitireceğiz' diyenler gitti, '3-5 şaki' milyonları aştı

ÊLIH - PKK'nin ilk silahlı eyleminin üzerinden 40 yıl geçerken, "3-5 çapulcu, şaki" diyenler ve "Bitireceğiz" sözü verenler tarihe karıştı, Kürtlerin özgürlük mücadelesi milyonları aştı. 

Kurdistan İşçi Partisi'nin (PKK) 15 Ağustos 1984 tarihindeki ilk silahlı eyleminin üzerinden 40 yıl geçti. PKK, söz konusu tarihte Sêrt'in Dihê (Eruh) ve Colemêrg'in Şemzînan (Şemdinli) ilçesinde ilk silahlı eylemlerini gerçekleştirdi. Dönemin hükümet yetkilileri, ilk silahlı eylem sonrası "3-5 çapulcu, şaki, eşkiya" yönünde açıklama yaptı. Ayrıca yapılan açıklamalarla PKK'ye 6 saat ömür biçildi. Bu süre, sonrasında 72 saate ve 1 haftaya çıktı. İlk silahlı eylemden bu yana yönetime gelen her hükümet, "Bitireceğiz" sözü verdi. En son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, onlarca kez "PKK'yi bitirme" sözü verdi. "Bitireceğiz" sözü veren hükümetlerin hepsi bir bir değişirken, örgütün hakimiyet alanı ise genişledi. PKK'nin liderliğini yapan Abdullah Öcalan'ın ortaya koyduğu paradigma ise, 4 parça Kurdistan'ın yanı sıra dünyanın birçok yerinde milyonlar tarafından benimsendi. 
 
ERDOĞAN MASAYI DEVİRDİ
 
40 yıllık süreçte Kürt sorununun çözümü için PKK ile hükümetler arasında birçok temas sağlandı. PKK, sorunun çözümü için birçok kez ateşkes ilan etti. En son 2013-2015 yılları arasında adına "çözüm" denilen bir süreç başlatıldı. Görüşmelerin belli bir aşamaya ulaşmasının ardından 28 Şubat 2015'te "Dolmabahçe Mutabakatı" açıklandı. Ancak hemen sonrasında masayı deviren AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, süreci "buzdolabına kaldırdığını" açıkladı. 
 
ÇÖZÜM ÇAĞRILARI KARŞILIK BULMADI
 
Abdullah Öcalan, 40 yıllık süreçte Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için yoğun bir çaba içerisinde oldu. Öcalan, 15 Şubat 1999'dan bu yana ağır tecrit altında tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nden çözüm için birçok kez çağrıda bulundu. Abdullah Öcalan, en son 7 Ağustos 2019 tarihli avukat görüşünde, "Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım diyorum. Ben çözerim, kendime güveniyorum, çözüm için hazırım. Ancak devlet de, devlet aklı da gereğini yapmalıdır" çağrısı yaptı. Ancak bu çağrı da karşılık bulmadı. Çözüm çağrılarının karşılık bulmaması bu süreçte Kürt sorununun daha da büyümesine neden oldu.
 
EGÎD'İN AİLESİNİN HİKAYESİ
 
Her geçen daha da büyüyen örgütün ilk silahlı eylemine komutanlık yapan isimlerden birisi Mahsum Korkmaz'dı. Herkesin "Egîd" olarak bildiği Korkmaz, 1956 yılında Amed’in Farqîn (Silvan) ilçesinde dünyaya geldi. Korkmaz, 1970’te ailesiyle birlikte Êlih’e taşındı. Korkmaz’ın ablası Meryem Korkmaz, Hozan Mizgin ile birlikte Êlih’te siyasi çalışmalar yürütürken Eylül 1980 saldırıya uğradı. Aydınlıkevler Mahallesi’nde ablukaya alınan Meryem Korkmaz, fedai eylem sonucu hayatını kaybetti. Egîd’in kardeşi Veysel Korkmaz (Egîdê Biçûk) ise, 1991 tarihinde PKK’ye katıldı. Veysel Korkmaz, 3 Haziran 1995 Qebilcewz’ın (Sason) Helqîs Dağı’nda 28 arkadaşıyla birlikte yaşamını yitirdi. Baba Şehmuz Korkmaz da 1985’te Siirt Jandarma Komutanlığı’nda gördüğü 50 günlük işkence sonrasında hayatını kaybetti.  
 
EYLEMİ İŞKENCE ALTINDA ÖĞRENDİ 
 
Korkmaz kardeşlerden Fehmi Korkmaz, ailesinin mücadelesini anlattı. Fehmi Korkmaz, ağabeyinin (Egîd) öğrencilik yıllarında Êlih'te işçi direnişine öncülük ettiğini söyledi. Korkmaz, Egîd'in, ablasının Türkçe bilmediği için öğretmeni tarafından şiddete maruz kalması üzerine arayış içerisine girdiğini ifade etti. Korkmaz, ağabeyi Egîd'in bunun üzerine sık sık "Biz Kürt olduğumuz için bize böyle davranıyorlar ve dilimizden dolayı hakaret görüyoruz. Ben Kürtleri koruyacağım, Kürtlerin askeri olacağım, dağa çıkacağım" dediğini aktardı. 
 
Sonraki süreçte ağabeyinin PKK'ye katıldığına dikkati çeken Korkmaz, ilk silahlı eylem haberini ise cezaevinde işkence altında öğrendiklerini söyledi. Korkmaz, "İşkencelerin yoğun yaşandığı bir süreçte TV eylem haberini verdi. Tabi onlar kendilerine göre bu haberi verdi. Ancak cezaevindekiler eylemin olacağından haberdardı. Çünkü öncesinde haber verilmişti ve bu eylemden sonra cezaevinde baskıların artacağı uyarısında bulunulmuştu. O zaman gelen ziyaretçiler ‘Arkadaşlar alanlara girdi, savaş başladı’ diyordu. Sistem artık bunu saklayamıyordu. Her gün eylem oluyordu. Bizim inancımız arttı" diye konuştu. 
 
'MÜCADELESİ MİLYONLARA ÖNCÜLÜK ETTİ' 
 
Ağabeyinin mücadelesinin milyonlara öncülük ettiğini kaydeden Korkmaz, "Heval Mahsum yapamadığı bir şeyi başkasından istemezdi. Arkadaşları yalnız bırakmak istemezdi. Onunla birlikte örgütleme çalışmasında yer aldım. Bir gün bile dinleneyim demiyordu. Bu halk bu haldeyken neredeyse nefes almayı bile ihanet sayıyordu. Bir yerde örgütleme yaptığında hemen başka bir yere geçiyordu. Girdiği her alanda sonuç alıyordu. Azim, kararlılık, direniş ve yoldaşlık, öngörü... hepsi vardı onda. Bir devrimcide olması gereken ne varsa vardı. Ancak kendini hiçbir zaman yeterli bulmuyordu ve sürekli üstüne bir şey katma uğraşındaydı” diye konuştu. 
 
CENAZESİ AİLEYE VERİLMEDİ 
 
Egîd’in yaşamını yitirdiği haberini cezaevinde aldığını belirten Korkmaz, şöyle devam etti: "O zaman gazetelerde yalan haberler çıktı. Mahsum Korkmaz’ın ailesi cenazeyi reddetti, haberleri yayımlandı. Cenazeyi vermediler ve ailemize işkence ettiler. Üzerine de yalan haber yayımladılar. Haberin nasıl yayınlandığını diğer ağabeyim görüşüme geldiğinde anlattı. Ağabeyime 10 gün işkence yapıyorlar. Ardından gözlerinin önünde Egîd’in cenazesini tarıyorlar. ‘Cenazeye yakın dur fotoğraf çekeceğiz’ diyorlar. Cenazeyi gösterdikten sonra ailemi on gün tugayda tutuyorlar. Ağabeyimin anlatımlarına göre, cenazeyi teşhis ettiklerinden sonra kepçenin sesi geliyor. O zaman cenazenin tugayda saklandığını anlıyorlar.
Cenaze 6 ay tugayda saklı tutuluyor. Ardından da cenazesinin Newala Qesaba’ya defnedildiğini belirttiler."