Açlık grevinin 99’uncu gününde tahliye oldu: İşkence ve tecrit sistematikleştirildi

İSTANBUL - Cezaevinden başlattığı açlık grevinin 99’uncu gününde tahliye olan Halil Yakut, “kuyu tipi” olarak nitelendiği yüksek güvenlikli cezaevlerinde görevi kötüye kullanma, işkence ve cinayete teşebbüs suçlarının işlendiğini belirtti.
 
İstanbul'da 12 Şubat'ta gözaltına alındıktan sonra “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklanarak, Kırşehir Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ne konulan ve tutuklu olmasına rağmen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlarla aynı koşullarda tutulan Halil Yakut, Y, S, R tipleri ile yüksek güvenlikli cezaevlerinin kapatılması ve aynı davadan tutuklanan arkadaşlarının yanına sevk edilme talepleriyle 18 Nisan'da başlattığı açlık grevi eyleminin 99’uncu gününde tahliye edildi. 
 
Yakut, maruz kaldığı hak ihlalleri, cezaevi koşulları ve tutsakların durumuna dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
Halil Yakut
 
BEŞ ADIMLIK HÜCRE
 
Yüksek güvenlikli cezaevlerinin koşullarının ağır olduğunu belirten Yakut, bu cezaevlerini hem mimari yapıları hem de uygulamaları nedeniyle “kuyu tipi” olarak nitelendiklerini belirtti. Cezaevinin fiziki koşullarını anlatan Yakut, tutulduğu hücrenin beş adımdan oluştuğunu söyledi. Yakut, “Tel örgüler ve bir tane pencere var. Kendine ait bir havalandırması yok. Pencereden içeriye hava bile girmiyor” diye belirtti. 
 
SİSTEMATİK TECRİT 
 
Gardiyanların keyfi tutumlarına dikkati çeken Yakut, “Her saat başı gardiyanlar gelip ışığı açıp kapatarak, gece uyutmuyordu. Bunun dışında sürekli su kesintileri yaşanıyordu. Kesilen suyun üç gün gelmediği oluyordu. Güneş yok, su yok, hava yok. Kapıya koydukları megafonla gardiyanlarla iletişim kurulması isteniyordu. Yani gardiyanların yüzünü dahi görmeniz istenmiyor. Tecridin ve işkencenin sistemleştirildiği hapishaneler buralar” ifadelerini kullandı. Aynı taleplerle süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan Grup Yorum üyesi Rezzan Şengül ve Vedat Doğan ile birlikte bu cezaevine sevk edildiğini dile getiren Yakut,  hem Şengül’ün hem de Doğan’ın zorla beslenme tehdidiyle karşı karşıya kaldığını söyledi. Yakut, “Bizi hapishanenin ayrı köşelerine attılar ve 5 ay boyunca ne birbirimizin yüzünü gördük ne de birbirimizin sesini duyduk. Hastane sevkim Rezzan başka bir yere götürülecekse yapılmıyordu. Birbirimizi görmememiz ve duymamamız için ellerinden geleni yaptılar” dedi. 
 
BAŞGARDİYANDAN TEHDİT 
 
Özellikle siyasi tutsakların insanlık dışı uygulamalara maruz bırakıldığının altını çizen Yakut, şunları belirtti: “Kırşehir Hapishanesi’nde 10 Mart tarihinde başgardiyanın ölüm tehdidine maruz kaldım. Beni ‘Burada eylem yapıyorsun, ağır müebbet yatan adliler var. Seni burada öldürürler ve bizde intihar etti deriz’ diyerek tehdit etti. Yine 26 Şubat tarihinde Grup Yorum emekçisi arkadaşımız Rezzan Şengül gardiyanlar tarafından saldırıya uğradı ve parmakları kırıldı. Mayıs ayında ise arkadaşımız Vedat Doğan maltada fiziki saldırıya uğradı. Bu kuyu tipi hapishaneler işkencenin sistemleştirildiği, sürekli saldırı ve işkencenin döndüğü merkezler haline gelmiş durumda.” 
 
TUTUKLULARIN DURUMU 
 
Cezaevlerinde açlık grevlerinin sürdüğünü ve tutukluların hayatlarının tehlikede olduğuna işaret eden Yakut, “Adalet Bakanlığı bunları bilerek yapıyor. Kırşehir Cumhuriyet Savcılığı, Kırşehir Hapishanesi müdürleri bunları izliyor. Bizlere açlık grevinde iken B vitamini vermeyen kurum doktoru, idareyle birlik olup arkadaşlarımızın gün gün erimesine sebep oluyor. Şu an Vedat ve Rezzan 43 kilo ki bu bizim en son duyduğumuz. Yine Oktay Kelebek ve Cem Dursun 30’a yakın kilo kaybetmiş durumda. Rezzan kalp çarpıntıları, sürekli baş dönmeleri yaşıyor ve ayakta duramıyor. Vedat’ın sol kulağı duymuyor ve bu artık kalıcı olabilir. Yüz mimiklerini kontrol edemiyor” dedi. 
 
‘SUÇ İŞLENİYOR’
 
Yakut, son olarak şu çağrıda bulundu: “İnfaz yasasında, ‘Bir tutukluyu 20 gün bir hücreye kapatabilirsin der’ ve bunun koşullarını belirler. Ancak bizim arkadaşlarımız 6 aydır hücrede tutuluyor. Yani kendi yasalarını çiğniyorlar. Tutuklu olan arkadaşlarımız ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimine tabi tutuluyorlar. Bu da anayasadaki masumiyet karinesine aykırı. Hem hapishane idareleri hem bakanlık hem bunu izleyen savcılıklar suç işliyor. Görevi kötüye kullanma suçu işliyorlar. Yine işkence ve cinayete teşebbüs suçlarını işliyorlar. Bu yüzden herkes bu suçlara karşı sesini çıkarmalı ve kuyu tipi hapishanelerin kapatılması için açlık grevleri ve ölüm orucu direnişine ses vermeli.”
 
MA / Yeşim Tükel