Kayıp yakınları: Geçmişle yüzleşme sağlanmalı

HABER MERKEZİ - İHD ve kayıp yakınları, kaybedilen İbrahim Gündem’in akıbetini, katledilen Hatice Atalay ve Mecit Baskın’ın faillerini sordu. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, her hafta düzenledikleri “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemine Amed, Êlih ve Gever’de devam etti. 
 
AMED 
 
 
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 816’ncı haftasında Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi.  Eyleme, kentte bulunan sivil toplum örgütü temsilcileri ve kayıp yakınları katıldı. Eyleme katılanlar kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizleri taşırken, alanda kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı. Bu hafta Amed’in Hezro (Hazro) ilçesi Qenderhel köyünde kaybedilen İbrahim Gündem’in akıbeti soruldu. 
 
Açıklamada konuşan İHD Amed Şube Eşbaşkanı Ercan Yılmaz, yıllardır faili meçhullerin bulunması ve faillerin yargılanması için mücadele ettiklerini belirtti. Siyasi iktidar ve muhalefetin birkaç göstermelik yargılama dışında taleplere kulak asmadığını dile getiren Yılmaz, “Bu bölgede Kürt meselesinin 1990’lardan bu yana çözümsüz bırakılmasından kaynaklı çok ağır insan hakları ihlalleri yaşandı. Bu ağır insan hakkı ihlallerinin mağduru olan en önemli gruplarından biri de maalesef çocuklar oldu. Savaşın, çatışmanın tarafı olmayan çocuklar patlayıcı artıklarıyla, yaşanan çatışmalarla yaşamlarını yitirdiler ya da engelli hale geldiler. Bu çocuklardan biri de Ceylan Önkol oldu” dedi. 
 
Önkol’un 15 yıl önce bu gün Licê’nin Kanîsipî kırsal mahallesinde karakoldan atılan havan mermisi ile katledildiğini anımsatan Yılmaz, “Uzun süreye rağmen Ceylan’ın failleri henüz tespit edilmedi. Etkili bir yargılama yapılamadı. Geçmişle yüzleşme ve adalet talep ediyoruz ancak siyasi iktidar bu acı olaylarda kaybettiğimiz kişileri unutturmaya yönelik politikalar yürütmektedir. 2017 yılında Licê kayyımı Ceylan Önkol’un isminin verildiği parkın adını çatışma sürecinde yaşamını yitiren başka bir çocuğun ismiyle değiştirdi. Biz çatışma sürecinde yaşamını yitirenlerin hiçbir şekilde birbirinden ayrılmaması gerektiğini, bütün olarak geçmişle yüzleşme sağlanmalıdır” diye konuştu. 
 
Ardından kaybedilen İbrahim Gündem’in kardeşi Feride Mafra söz aldı. Mafra, ağabeyinin 33 yıldır kayıp olduğunu hatırlatarak, “15 yıldır Koşuyolu’nda kemiklerinin bulunması için mücadele ediyoruz. Bir mezarımız olsun istiyoruz. 15 yıldır buraya geliyoruz, kimse demiyor ne istiyor bunlar? Kemiklerimizi çıkarsınlar, mezarımızı ziyaret etmek istiyoruz. Ölene kadar mücadele edeceğiz. Kar da, yağmur da olsa buradan ayrılmayacağız. Kemiklerimizi bulana kadar buradan ayrılmayacağız” ifadelerini kullandı. 
 
Hezro’nun Qenderhal köyünde 25 Eylül 1991 yılında kaybettirilen İbrahim Gündem’in öyküsünü İHD Kayıplar Komisyonu üyesi Berfin Elçi okudu. 
 
İBRAHİM GÜNDEM’İN KAYIP HİKAYESİ 
 
Kaybettirilen İbrahim Gündem’in hikayesi şöyle: “İbrahim Gündem, 1952 yılında Amed’in Hezro ilçesinde Qenderhel köyünde dünyaya gelir. Evli ve 9 çocuk babasıdır. Ailesi ile birlikte Hezro ilçesine bağlı Qenderhel köyünde çiftçilik ve hayvancılık ile geçimini sağlamaktadır. 25 Eylül 1991 tarihinde köyde ikamet eden baba Ahmet Gündem’in evine, gece saat 01.00 sıralarında Üsteğmen Kenan Şahin ve beraberindeki bir grup asker tarafından baskın düzenlenir. Baskında Ahmet Gündem’in oğlu İbrahim Gündem, askerlerce gözaltına alınır. Sabah bırakılacağının belirtilmesi üzerine,  karakola giden Ahmet Gündem, oğlu İbrahim Gündem’i sorar, ancak kendisine ‘gözaltına alınmadı’ yanıtı verilir. 
 
OĞLUNU ARADI, TEHDİT EDİLDİ
 
Bunun üzerine Ahmet Gündem, oğlu İbrahim’in bulunması ile ilgili girişimlerini sürdürür. Hazro Cumhuriyet Savcılığı’na gider. Savcılık, Ahmet Gündem’i yeniden karakola yönlendirir. Bunun üzerine Ahmet Gündem, bir kez daha karakola resmi dilekçe ile başvuruda bulunur. Ancak, yazdığı hiçbir dilekçeye yanıt verilmez. Bu kez Diyarbakır Valiliğine gidip oğlunun akıbetini sorar. Valilikçe aranan karakoldan, ‘Biz almadık’ yanıtı verilir.  Ardından İl Jandarma Alay Komutanlığı’na giden Ahmet Gündem, burada ‘Devleti suçluyorsun, devlet böyle şeyler yapmaz’ şeklinde azarlamalara ve tehditlere maruz kalır. Ahmet Gündem, oğlunun gözaltında kaybedildiğine dair girişmelerini bir süre daha sürdürür. Ancak bu süre zarfında tehditlere maruz kalır. 15 Şubat 1993 tarihinde asker ve korucular tarafından evi yakılan Ahmet Gündem, 15 kişiden oluşan aile fertleri ile birlikte Amed merkeze göç etmek zorunda kalır. İbrahim Gündem’in annesi Meryem Gündem, yıllarca oğlunun yaşadığına dair bir haberin gelmesini bekler. Ne yazık ki Meryem ana da tıpkı Berfo, Fatma, Elmas, Asiye ve Arife ana gibi çocuklarına kavuşamadan bu hayattan gözü açık bir şekilde göçüp gitti.”
 
Açıklama yapılan oturma eylemi ardından sona erdi. 
 
ÊLIH 
 
 
Êlih’te ise İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 652’inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Eyleme, kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) Şubesi yöneticileri katıldı. Eylemde 10 Eylül 1996 tarihinde Amed’in Pîran ilçesinde bahçesini sulamaya giderken katledilen Hatice Atalay’ın hikâyesi okundu. 
 
Hikâyeyi İHD Êlih Şube Eşbaşkanı Rumeysa Deniz Kaya okudu. 
 
Atalay’ın hikâyesi şöyle: “10 Eylül 1996 tarihinde Hatice Atalay, Dicle Emniyet Müdürlüğü’nün karşısında bulanan sebze bahçelerini sulamaya gider ve sulamaya dair emniyeti bilgilendirir. Atalay bahçeyi sulamaya başladıktan bir süre sonra, Emniyet Müdürlüğü’nün arka kısmında bulunan Ziyaret Tepesi’nden orada sürekli bir şekilde konumlanan özel harekât timleri tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açılır. 
O esnada Hatice Atalay’ın eşi emniyete doğru feryat-figan koşarak, silah sıkmamalarını söyler.  Ancak orada bir polis kendisine hakaret edip ‘Seni de öldüreceğiz’ diyerek ona bağırır. Eşi Atalay’ın yaralandığını ve onu hastaneye yetiştirmek istediğini polislere bildirir. Ancak sabah saat 06.00’a kadar emniyet mensupları onları orada oyalar. Atalay orada kan kaybından hayatını kaybeder. Daha sonra olay yerine Cumhuriyet Savcısı ve doktor getirilir. Soruşturma sonucu emniyet yetkilileri, olay yerinde mermi bulamadıklarını ve olayla ilgilerinin olmadığını söyler ve dosya cumhuriyet savcısı tarafından kapanır. Olayın işlendiği tarihten bugüne yetkililer tarafından etkin ve bağımsız bir soruşturma yapılmadığı için olay faili meçhul olarak kalır.” 
 
Açıklama oturma eylemi ile son buldu.
 
COLEMÊRG
 
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 142’inci haftasında Gever ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde 30 Eylül 1993 yılında görev yaptığı Ankara Altındağ Nüfus Müdürlüğü önünden polis yelekli, telsizli kişiler tarafından gözaltına alındıktan sonra işkence edilmiş bedeni 2 gün sonra MİT binası yakınlarındaki bulunan Mecit Baskın’ın akıbeti soruldu.
 
Eyleme, DEM Parti Colemêrg Milletvekili Onur Düşünmez, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), DEM Parti Gever İlçe Örgütü yöneticileri, Barış Anneleri, Colemêrg Barosu, ÖHD Colemêrg şube avukatları, kayıp yakınları ve çok sayıda yurttaş katıldı.
 
Açıklama metnini İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz okudu. 
 
ÇAPRAZ: SORUMLULAR YARGILANSIN
 
Gözaltında insan kaybetmenin bir Türkiye gerçeği olduğunu söyleyen Çapraz, bu gerçekle yüzleşmek için yola çıktığını defalarca söyleyen AKP iktidarının mensupları bugün gelinen noktada eski karanlık zihniyetin yolunda gitme eğilimlerinin belli ettiğini belirtti. Çapraz, “Adil ve tarafsız bir yargılama ile tüm sorumlular yargılanmalı ve gerekli caydırıcı cezalar verilmelidir! Bedenleri kaybedilen sevdiklerimizin akıbeti bir an önce açıklanmalı, kayıp yakınlarının çiçekler ile donatılacağı bir mezar yerinin olması sağlanmalıdır. Gözaltında kaybedilen sevdiklerimin akıbetini sormaktan asla vazgeçmeyeceği” ifadelerini kullandı.
 
BASKIN: ADALET TALEP ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ
 
Ardından konuşan Baskın’ın oğlu Eren Baskın, 32 yıl boyunca adliye koridorlarında ve meydanlarda babasının akıbetini soruduğunu belirterek, “2011 yılında yapılan yargılamanın faillerin ortaya çıkarılarak cezalandırılacağını düşünme hevesini kapıldım. Ne yazık ki bu bir aklama yargılaması oldu. Binlerce delil, onlarca görgü tanığı olmasına rağmen zoraki bir beraat kararı verilerek tüm faili meçhul dosyalar zamanaşımı ile düşürüldü. Babam ve tüm kayıplar için adalet talep etmeye devam edeceğiz. Hiçbir zaman meydanlardan ve adliye koridorlarından bu failleri sormaktan asla geri durmayacağız” şeklinde konuştu.
 
DÜŞÜNMEZ: MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ
 
Kayıpların faillerinin her ne kadar yargılama eliyle üstü örtülmeye çalışılmasına rağmen toplum vicdanında JİTEM’cilerin tarih boyunca hep katil olarak bilinileceğini ifade eden Colemêrg Milletvekili Onur Düşünmez, “Halkımızı katilleri biliyor ve tanıyor. Aklama yargılaması bu gerçekliği değiştirmez. Cumartesi aileleri yıllardır her şeye rağmen alanlarda failleri ve kayıplarını akıbetini soruyor. Yıllardır baskı, zulüm ve sindirme politikalarına rağmen alanlardan geri çekilmediler. Katledilişinin yıldönümünde Ceylan Önkol şahsında bütün annelerimizin, babalarımızın ve kardeşlerimizin hesabını sorana dek mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
 
İZMİR 
 
 
İHD İzmir Şubesi, iki haftada bir düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemini Konak ilçesindeki eski Sümerbank önünde gerçekleştirdi. Çok sayıda kişinin katıldığı eylemde, “Kayıplar vicdandır, sahip çık" ve "Failler belli kayıplar nerede" pankartları açıldı.  
 
İHD İzmir Şubesi Yöneticisi Caner Canlı, bu hafta 21 Eylül 1995'te Êlih'te askerler tarafından evine baskın yapılarak gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Şeyhmus Eroğlu'nun kayıp hikayesini okudu. Canlı, Şeyhmus Eroğlu'nun, 1930 yılında Mêrdin’in Midyat ilçesine bağlı Bardakçı (Batê) köyünde doğduğunu,  evli ve yedi çocuk babası olduğunu söyledi. 
 
ŞEYHMUS EROĞLU'NUN HİKAYESİ
 
Eroğlu'nun yaşadığı köye asker ve korucular tarafından sık sık baskın yapıldığını söyleyen Canlı, şöyle devam etti: "Eroğlu korucu olmaya zorlanıyordu. Köye yapılan baskınların birinde, kardeşiyle birlikte gözaltına alındı ve daha sonra serbest bırakıldı. Eroğlu ailesi baskılar sonucu köyden ayrıldı.  Şeyhmus Eroğlu, ailesiyle birlikte Batman merkeze taşındı. Birkaç yıl burada yaşadı. 21 Eylül 1995 tarihinde köy korucuları ile askerlerin evine yapmış oldukları baskın sonucunda,  gözaltına alınarak Mardin’e getirildi. Olayın ardından ailesinin onu bulmak, kendisinden haber alabilmek için yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Yetkililer ne ev baskınını, ne de gözaltına alındığını kabul etti" dedi.
 
Canlı, Eroğlu ile birlikte gözaltına alınan görgü tanıklarının ise Eroğlu'nun gözaltında tutulduğunu, ağır işkenceler gördüğünü, daha sonra da serbest bırakıldığını söylediğini aktardı. Canlı, "Eroğlu, yine Midyat’taki kimi görgü tanıklarının ifade ettiğine göre serbest bırakıldığının söylendiği tarihte, özel timlerin olduğu bir arabanın içinde görüldü. Eroğlu’ndan gözaltına alındığı tarihten itibaren bir daha haber alınamadı" diye belirtti.
 
Canlı, kayıplar bulunana, failler yargılanana kadar mücadele devam edeceklerini yineledi. 
 
Açıklama yapılan oturma eylemi ile son buldu.