'Bir de baktık ki şiir kendisiydi'

img

HABER MERKEZİ - Katledilen Nagihan Akarsel’in “Nisan” kitabının editörlerinden Bekir Avcı, "Onun dünyayı, insanları, doğayı, hayvanları ve alelade bir durumu devrimci bir sabırla izleyen gözlerinden, aklından ve duygularından süzülüp gelen dinginlik beni çok etkiledi" dedi.  

Türkiye’nin Federe Kurdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde 4 Ekim 2022 tarihinde gerçekleştirdiği suikast ile katledilen gazeteci ve akademisyen Nagihan Akarsel’in ölümünün üzerinden 2 yıl geçti. Akarsel'in katledilmesinden sadece birkaç gün sonra Türkiye'nin Irak Büyükelçisi Ali Rıza Güney'in yaptığı basın açıklamasıyla suikast itiraf edilirken, kamuoyu ve yakınlarından gizli yürütülen soruşturma ve mahkemenin sonucunda yalnızca tetikçi İsmail Rasim Rifat Peker’in cezalandırıldığı ortaya çıktı. Süreçten edinilen bilgilere göre, Türkiye’de Aralık 2017’de bir kadına satırla saldırdığı için tutuklanan ancak 2022 yılında tahliye edilen tetikçi Peker’in, cezaevindeyken Akarsel’i öldürmek üzere Süleymaniye’ye gitmesi için görevlendirildiğini ve bunun için kendisine para ödendiğini itiraf etmesine rağmen suikastın perde arkası karanlıkta bırakıldı. 
 
Nagihan Akarsel ise erkek egemen sistemin bu karanlığına karşı ömrünü mücadeleye adadı ve her daim hakikatin izini sürdü. Türkiye’de uzun yıllar gazetecilik yapıp, genç gazetecilere kadın haberciliğinin nüvelerini aşılayan Akarsel, Jineolojî Akademesi’ndeki çalışmalarıyla kadının kaybedilen tarihinin izini sürdü. Federe Kurdistan, Kuzey ve Doğu Suriye ile Şengal’i adım adım gezen Akarsel’in heybesine doldurduğu tarih ölümünden sonra açılan Kürt Kadınları Kütüphane, Arşiv ve Araştırma Merkezi ile gün yüzüne çıkarıldı.
 
Kadınların özgürlüğü için mücadele eden ve sadece bilgi üreten Akarsel’in anlam dünyası, 2016 ila 2022 yılları arasında kaleme aldığı şiirleriyle tüm kadınlara ulaştı. Geride bıraktığı şiirlerinden oluşan “Nisan” kitabının editörlerinden Bekir Avcı, Akarsel’in ölümünün yıldönümü dolayısıyla sorularımızı yanıtladı.  
 
Nagihan Akarsel ile daha önce bir tanışıklığınız var mıydı? 
 
Maalesef kendisiyle yüz yüze tanışma şansım olmadı. Yazıları, içinde olduğu kimi projeler, yaptığı çalışmalar üzerinden kendisini biliyordum. Demokratik Modernite dergisinde çalıştığım dönemde dergiye gelen yazılarıyla karşılaşıyordum örneğin. 2017 yılında Rojava’da inşasına başlanan ekolojik temelli Jinwar Köyü’nün kuruluş aşamasında, projede yer alan Rûmet Heval’le Gazete Karınca için konuşmuştuk. Nagihan Akarsel de o projede, köyün inşa çalışmalarındaydı... Yani kendisiyle tanışmasak da, uzaktan da olsa, yollarımız kesişiyordu.
 
 
Ardında bıraktığı daha sıralı dosyalar da var. Ama biz ilkin bu dağınıklıkta olmayı, oralarda dolaşmayı tercih ettik. Diğer şiir dosyalarını da okurla buluşturmayı planlıyoruz, bunun için çalışıyoruz. 
 
Ardında bıraktığı şiirlerin kitaba dönüşme süreci nasıl gelişti? 
 
Nagihan Akarsel 4 Ekim 2022’de katledildikten bir süre sonra meslektaşım Fatma Koçak onun geride bıraktığı yazılardan, özellikle şiir dosyalarından bahsetti. Bunları derli toplu bir hale getirme, bir ‘Nagihan Akarsel Kitaplığı’ oluşturma fikrinden söz etti. Süreç böyle başladı aslında. Ben gazeteciyim, uzun yıllardır muhabirliğin yanı sıra editörlük de yapıyorum ama şiir başka bir dünya. Hele bir yazarın yokluğunda onun şiirleriyle baş başa kalmak, biraz daha zor. Çünkü kelimeler, onlarla kurulan dünyalar yazarın yalnızlığına aittir. Bu dünya, onun yokluğunda daha da yalnızlaşır. Onun ardından o yalnızlığı çoğaltmak ise zor bir görev. Sadece bir ‘editör’ olarak değil, onun duygusunu, dünyasını, derdini daha derinden hissetmesi gereken biri olarak da bağ kurmak gerekiyor. Fatma Koçak’la beraber bu zor işe giriştik ve nihayetinde Jingeh’teki arkadaşların muazzam emeğiyle, kitabı inceleyenlerin göreceği üzere harika sayfa tasarımlarıyla ilk şiir kitabı ‘Nisan’ ortaya çıktı. Umarız hakkını verebilmişizdir. 
 
‘Nisan’daki şiirler yazarın tarihsel sıralama açısından ve kategorik olarak dağınık haldeki birçok şiirinin derlemesi aslında. Kendisinin ardında bıraktığı daha sıralı dosyalar da var. Ama biz ilkin bu dağınıklıkta olmayı, oralarda dolaşmayı tercih ettik. Kitabın sunuş yazısında bu izah ediliyor: ‘Böylece onunla köşe kapmaca oynayabildik, köşe başlarında birbirimizi bulabildik, kıyılarda karşılaşıp soluklanabildik, dizelerinde eşsiz bir sohbetle çoğaldık. Ve bir de baktık ki, bir araya gelen şiirler mevsimleri oluşturmuş.’ Devamla diğer şiir dosyalarını da okurla buluşturmayı planlıyoruz, bunun için çalışıyoruz.
 
 Şiirlerini okurken nasıl bir Nagihan Akarsel algısı oluştu sizde?
 
Her okur için Nagihan Akarsel’in her bir şiirinin etkisi farklı olacaktır kuşkusuz. Ama benim için onun şiirlerindeki ortak duygu dinginlik oldu sanırım. Kendisi o şiirleri hiç de ‘dingin’ olmayan, fırtınalı yerlerde ve zamanlarda kaleme aldı. Buna karşın yazdıklarında bir dinginlik hep var. Dinginlik ne umursamazlıktan ne de boşvermişlikten beslenir; Nagihan Akarsel şiirlerindekine benzer bir dinginliğin kaynağı ise yaşamla kurulan aceleci ve aç gözlü olmayan, varlığın yavaşlığından beslenen sabırlı bir bekleyişten geliyor. O yüzden O’nun dünyayı, insanları, doğayı, hayvanları, alelade bir durumu devrimci bir sabırla izleyen gözlerinden, aklından ve duygularından süzülüp gelen dinginlik beni en çok etkileyen şey oldu.
 
Kitabın yayıncısı Jingeh’in sunuşun ardından kısacık bir notu var ya da Nagihan’a sesleniş de diyebiliriz; ‘Bir de baktık ki şiir kendisiydi’ diye. Öyle gerçekten. Şiir nedir, nasıl tarif edilir, neye ‘şiir’ denir, sözcükler ne zaman, nasıl, hangi kurallarla ya da dağınıklıkla bir araya gelince şiir sayılır, bunların tarifi zor, bana kalırsa ‘bilmesi’ de zor şeyler. Ama şiire dönüşen bir hayatı tanımak, algılamak, ona ‘şiir gibi’ demek o kadar çetrefilli değil. Jingeh’in sözü, seslenişi de bu anlamda Nagihan’ın şiirlerini okurken bende şekillenen bir başka algıydı, yani şairin bizzat kendisinin, yaşamının, mücadelesinin bir şiir oluşu...
 
En çok hangi şiiri sizi etkiledi, neden?
 
Bir yerinde ‘Hey sevmeyi bilmeyen insanlar!’ diye seslendiği, aslında yukarıda bahsettiğim ‘dinginlik’ halini de yakalayabileceğiniz, kitabın açılış şiiri de olan ‘Bekleyiş’ şiiri beni etkileyen şiirlerinden biri. Bir ayrım da yapmak istemem aslında, hepsi kendi halinde, kendi içinde çok güzel şiirler.
 
 
Şiirleri vakitlice okurla buluşturmak için çalışıyoruz. Ama şiirlerinin yanı sıra okuru bekleyen Nagihan Akarsel öyküleri de var. 
 
 Kitap ile ilgili yayınevinden yapılan açıklamada başka şiir dosyalarının da olduğu belirtilmişti. Başka kitaplar da yayımlanacak mı? 
 
Evet. Ardında bıraktığı yüklü bir şiir dosyası var. Bunlar üzerinde mesai harcıyoruz. Onları da peyderpey okurla buluşturmak istiyoruz. Bu kitaba dahil olmayan Nagihan Akarsel şiirlerinde de Nisan’daki gibi çok canlı bir ‘izleyiş’, tabii tanık olan, şahit olan, içinde olduğu yerlerin ve anların öznesi olan bir ‘izleyiş’ olduğunu da bu vesileyle söylemiş olayım; okurun Efrîn’i de, ‘zeytin ağaçlarının sessizliğini’ de yakalayabileceği şairane bir tanıklık. Bu şiirlerin yer alacağı kitapları vakitlice okurla buluşturmak için çalışıyoruz. Ama şiirlerinin yanı sıra okuru bekleyen Nagihan Akarsel öyküleri de var. Onlar için de çalışmalar devam ediyor.
 
Nagihan’ın katledilmesinin ardındaki süreci takip edebildiniz mi? Nagihan’ın hem Kuzey ve Doğu Suriye hem de Federe Kurdistan Bölgesi’nde tanışıklığı olan gazeteci Gulistan Tara da daha sonra katledildi. 
 
Nagihan Akarsel, Gulistan Tara, Hêro Bahadîn... Her katliamda hissettiğimiz duygu elbette acı ve öfke. Hedef alınan ve katledilenler her şeyden önce devrimci kadınlar, Kürt ve gazeteciler. Bu bile başlı başına çok şey söylüyor. Nagihan Akarsel, 4 Ekim 2022’de katledilmişti, Gulistan Tara ve Hêro Bahadîn geçtiğimiz 23 Ağustos’ta benzer biçimde suikastla öldürüldü. Hepsi de Güney Kürdistan’da ve Süleymaniye’de. Sistematik bir durum var. Öldürülen meslektaşlarımızın anısına ve mücadelesine sahip çıkmak kadar bu katliamlara alışmamak, sessiz kalmamak da önemli.
 
MA / Pınar Ural