Yeni Yaşam'a engelleme: Tecridin itirafıdır

img
İSTANBUL - Yeni Yaşam Gazetesi’ne yönelik toplatma kararına tepki gösteren gazete çalışanı Reyhan Hacıoğlu, kararın İmralı’daki tecritten sonra ona dair haberlere de tecrit uygulama anlamına geldiğini söyledi. 
 
Yeni Yaşam gazetesine bir haftada iki kez toplatma kararı verildi. Gazetenin 13 Ekim’de yayımlanan sayısı hakkında İstanbul 9’uncu Sulh Ceza Hakimliği tarafından toplatma kararı verildi. Kararın gerekçesinde ise, “Basın yoluyla örgüt propagandası yapmak” iddiası yer aldı. Gazetenin 7 Ekim 2024 tarihli sayısı hakkında da İstanbul 1'inci Sulh Ceza Hakimliği'nce yazar Fırat Can’ın “3’üncü Dünya Savaşı, Ortadoğu’da kaos ve çıkış yolu” yazısı gerekçe gösterilerek, toplatma kararı verildi. Bununla birlikte gazetenin internet sayfasına yönelik erişim engeli kararı alındı.
 
Yeni Yaşam Gazetesi çalışanı gazeteci Reyhan Hacıoğlu, gazeteye dönük baskı ve sansür uygulamalarına tepki göstererek, tecrit haberlerine tecrit uygulandığına dikkat çekti. 
 
Reyhan Hacıoğlu
 
‘TECRİT HABERLERİNE TECRİT UYGULANIYOR’
 
Hacıoğlu, toplatma kararı alınan sayılarda PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın öne çıktığını belirtti. Baskı ve sansür mekanizmasının özgür basın açısından uzak bir durum olmadığını ve sistematik bir hal aldığını vurgulayan Hacıoğlu, “Sosyal platformlarında sürekli bir sansürleme, haberlere erişim engeli söz konusu. Kürt sorununun bu kadar tartışıldığı, İmralı’daki tecridin 43’üncü aya girdiği bir süreçte, bunu şöyle tanımlamak gerekiyor; İmralı’da sürdürülen tecritle beraber şimdi ona dönük haberlere de bir tecrit hali söz konusu” dedi. 
 
Hacıoğlu, 7 Ekim’de gazete yazarı Fırat Can’ın yazısı, 13 Ekim’de ise Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınlarla yapılan bir röportajın gerekçe gösterilerek gazete hakkında toplatma kararı çıkarıldığını anımsatarak, ikinci toplatma kararının, Amed’de “özgürlük” mitinginin gerçekleştirildiği günde getirildiğini söyledi. Hacıoğlu, “Halkın yıllardır söylemeye çalıştığı sözlerin manşete yansımasıydı. Manşetimiz: ‘Her Kürt’ün hayali Öcalan’ı görmek’ti. Miting de bunu doğrular nitelikteydi. İnsanların sözünü söylemelerini, barış taleplerini bastırmaya ve özellikle İmralı’daki tecride yönelik tepkilerine bir tecrit hali söz konusu. Bunu genel olarak basın üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyorlar” şeklinde belirtti.
 
‘HABER ALMA HAKKINA MÜDAHALEDİR’
 
Gazetenin birçok mecraya ulaşabilen bir araç olduğunu ifade eden Hacıoğlu, Yeni Yaşam gazetesinin “özgürlük” mitinginde halk tarafından taşındığını hatırlattı. Toplatma kararı gibi baskıcı uygulamalarla sürekli karşı karşıya kaldıklarını belirten Hacıoğlu, “Bu iki sayı üzerinde tecrit, İmralı haberlerine ayrı bir tecrit uygulanmaya çalışılıyor. Özgür Basın üzerinden bir şekilde halkların haber alma haklarına bir müdahale söz konusu. Şu anda doğrudan sözlere bir baskı, sansür getirmeye çalışıyorlar. Bu toplatma kararının anlamı özünde budur” ifadelerini kullandı.
 
‘SANSÜR TECRİDİN İTİRAFIDIR’
 
Tutuklandıktan 24 gün sonra tahliye edilen 3 gazetecinin, dün (15 Ekim) görülen ilk duruşmalarına değinen Hacıoğlu, gazetecilerin yargılanma sebepleri arasında tecrit haberlerinin olduğunun altını çizdi. Adalet Bakanlığı’nın ülkede tecrit olmadığına dair sözlerini anımsatan Hacıoğlu, “Hem arkadaşlarımızın tecrit haberleri yaptığı için yargılanmaları hem de Yeni Yaşam’a getirilen bu sansür ve toplatma kararı tecridin tam olarak itirafıdır. Bu saldırılar; toplumun nasıl bir cendere içine alınmaya çalışıldığını gösteriyor. Bir baskı ortamı yaratılmaya çalışıldığını, toplumun tecrit konusu gibi hassas bir konuda tepkilerini bastırmaya yönelik çaba olduğunu görünür kılmak açısından teşhir edici bir durumdur” dedi. 
 
ABLUKA VE TECRİDE KARŞI DAYANIŞMA
 
Buna karşı bir dayanışma ve güçlenmenin gerekli olduğunu dile getiren Hacıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Halk sözünü söyledi, İmralı’dan başlayacak bir çözüm ile barış için taleplerini dile getirdi. Bizler de halkın sesini, sözünü duyurmaya devam edeceğiz. Bu anlamda çok daha büyük bir cephe lazım; Türkiye halkları, Kürdistan halkları taleplerini dile getirirken, bu taleplerin sesi olan basın kurumlarına, gazetecilere de bu anlamda daha ciddi bir dayanışma göstererek bu abluka ve tecrit kırılabilir.”