11 aydır ev hapsinde olan gazetecinin duruşma günü belli değil

İZMİR - İzmir'de 11 aydır ev hapsinde tutulan DEM Parti basın çalışanı Fatma Funda Akbulut hakkında hazırlanan iddianame 2 mahkeme tarafından da kabul edilmedi. Aradan geçen zamana rağmen Fatma Funda Akbulut'un duruşma günü halen belirlenmiş değil.  
 
İzmir’de 13 Şubat 2024’te düzenlenen ev baskınlarında Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Semra Turan, Delal Akyüz ve Tolga Güney, JINNEWS muhabiri Melike Aydın, Gazete Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) basın çalışanı Fatma Funda Akbulut gözaltına alındı. 16 Şubat'ta Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen gazetecilerden Semra Turan ve Cihan Başakçıoğlu haftada iki gün imza verme, Delal Akyüz, Tolga Güney, Melike Aydın ve Fatma Funda Akbulut ise "Konutu terk etmeme (ev hapsiyle)" adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ekim 2024'de Cihan Başakçıoğlu hakkında takipsizlik kararı verildi.
 
Fatma Funda Akbulut hakkında Ekim’de, Tolga Güney, Semra Turan, Delal Akyüz ve Melike Aydın hakkında ise Kasım’da ayrı ayrı "Örgüt üyeliği" suçlamasıyla iddianameler hazırlandı. 
 
Tolga Güney, Semra Turan, Delal Akyüz ve Melike Aydın hakkında hazırlanan iddianameler İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Tolga Güney, Semra Turan ve Melike Aydın'a 10 Şubat’ta farklı saatlerde duruşma tarihi verilirken, Delal Akyüz'e ise 12 Şubat için duruşma tarihi verildi. Fakat hakkında Ekim ayında iddianame hazırlanan ve 11 ayı aşkındır ev hapsinde tutulan Fatma Funda Akbulut için ise halen duruşma tarihi verilmedi. Fatma Funda Akbulut hakkında hazırlanan iddianame önce İzmir 18'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Mahkeme dosyada "Örgüte finans sağlama" suçu olduğu gerekçesiyle dosyayı kabul etmedi ve İzmir 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. İzmir 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi de dosyayı kabul etmedi. İki mahkemenin de kabul etmediği dosyaya hangi mahkemenin bakacağına karar vermesi için dosya İzmir Bölge Adliyesi'ne gönderildi. Dosya burada 22 Kasım'da işleme alındı. Fakat aradan yaklaşık 2 ay geçmesine rağmen halen bir karar verilmedi. 
 
'İŞKENCEYE DÖNÜŞTÜ'
 
11 aydır ev hapsinde tutulan Fatma Funda Akbulut, ev hapsinin tedbir durumunun ortadan kalktığını, cezalandırmaya ve işkenceye dönüştüğünü vurguladı. Fatma Funda Akbulut, "Cezaevinde değiliz, camdan dışarıyı görüyorum, sokağın rutin seslerini duyuyorum, elimi çıkarsam dışarıdayım. Ama evden çıkamıyorum. Günlerce çöpümü bile atamadığım oluyor. Ayağımızda elektronik kelepçe var. Bu tecrit kelepçesiyle yaklaşık 70 metrekarelik alanda kalmamız isteniyor. Bu alanda ne kadar dolaşılabilir ki. Hareketsiz kalıyorum. Mahkeme ya da hastaneye gittiğimde haber versem bile 3-4 kere arayıp, nerede olduğumu soruyorlar. Artık hastalansam bile hastaneye gitmiyorum” dedi. 
 
'HAKİKATİ KARARTMAK İSTİYORLAR'
 
Gözaltına alındığı dönemde DEM Parti İzmir İl yöneticisi ve basın komisyonu üyesi olduğunu aktaran Fatma Funda Akbulut, "Evden bir şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Süreç çok sıcak ve elbette alanda olmak isterdim. Bu cezayla bizi edilgen kılmak, sürecin dışında kalmamızı, hakikati göstermememizi istiyorlar. Dün 6 gazeteci arkadaşımız gözaltına alındı. Rojava'da 2 gazeteci arkadaşımızı katledildi. Tişrîn Barajı'na yapılan bombardımanda gazeteciler yaralandı. Yani sürekli hakikati engellemeye çalışıyorlar ve biz böylesi bir süreçte ev hapsinde tutuluyoruz. Bu da hakikati karartmanın başka bir yanıdır. Aylardır istinafın karar vermesini bekliyoruz. Daha duruşma günüm bile belli değil. Ev hapsinin sonlanması için yeniden dilekçe verdim. Buradan da sonuç çıkmazsa Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) de başvuracağız" diye belirtti. 
 
AVUKAT: HUKUKA AYKIRIDIR
 
Dosyanın avukatlarından Türkan Aslan Ağaç, ev hapsi kararının kaldırılması için defalarca başvuru yapılmasına rağmen olumlu bir dönüş olmadığını belirterek, 11 ay boyunca süren ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulamasının, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olduğunu söyledi. Türkan Aslan Ağaç, "Bu durum hukukun temel ilkelerini zedelemektedir. Dahası, bu süre zarfında ilk duruşma tarihinin dahi verilmemesi, ulusal ve uluslararası hukuka açıkça aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 19’uncu maddesi, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını teminat altına alırken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5’inci maddesi de kişilerin makul bir süre içinde yargılanma hakkını ve keyfi şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakılmamalarını garanti altına almaktadır. Ancak 11 ay süren kısıtlayıcı tedbir ve hâlâ bir yargılama sürecinin başlamamış olması bu güvencelere aykırıdır" diye konuştu.
 
'KEYFİ UYGALAMA SONLANSIN'
 
Ev hapsi ve kelepçe uygulamalarının, istisnai durumlarda uygulanması gerektiğine işaret eden Türkan Aslan Ağaç, devamla şunları kaydetti: "Bu süreçte keyfi ve ölçüsüz bir uygulamayla bireylerin hem fiziksel hem de psikolojik bütünlükleri zarar görmektedir. Ayrıca, yargı sürecinin sürüncemede bırakılması, adaletin gerçekleşmesi ve toplumsal güvenin sağlanması açısından ciddi sorunlar doğurmaktadır. Bu tür uygulamalar, hem iç hukukumuzda hem de uluslararası insan hakları standartlarında yer alan adil yargılanma hakkına açıkça aykırıdır. İnsan haklarına dayalı bir hukuk devleti, yargılama süreçlerini hızlı, adil ve şeffaf bir şekilde yürütmekle yükümlüdür. Bizler, yargı organlarını ve yetkilileri, bu keyfi uygulamalara son vermeye, hak ihlallerini gidermeye ve bireylerin anayasal haklarını güvence altına almaya davet ediyoruz. Adaletin gecikmesi, adaletin reddi anlamına gelir. Geciken adaletin bedelini sadece bireyler değil, tüm toplum ödemektedir."
 
MA / Tolga Güney