30 yaşındaki Karaağar 32 yıl önce katledildi

WAN - Wan'da 32 yıl önce katledilen Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısı Orhan Karaağar'ın çalışma arkadaşı Xeyrî Çelik, arkadaşlarının bıraktıkları mirasa sahip çıktıklarını belirtti.
 
Wan'da 32 yıl önce katledilen Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısı Orhan Karaağar'ın cinayet failleri aradan geçen 32 yıla rağmen ortaya çıkarılmadı. 19 Ocak 1993'te demir çubuklarla işkence yapıldıktan sonra silahla katledilen 30 yaşındaki Orhan Karağar, 12 Eylül Askeri Darbesi döneminde tutuklandı. Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nde 2 buçuk kalan Karaağar, tahliye edildikten sonra, İnsan Derneği (İHD) Wan Şubesi kuruluşunda yer aldı. 1991 yılında Özgür Gündem gazetesinde çalışmaya başlayan Karaağar, onlarca kez ölüm tehdidi almasına rağmen, "Var olduğum sürece gazeteyi dağıtacağım" diyerek çalışmalarına devam etti. 19 Ocak 1993'te Wan'da kent merkezinde katledilen Karaağar, katledildiği güne kadar gazete dağıtımını kesintisiz bir şekilde sürdürdü.
 
'KENDİ İMKÂNLARIMIZLA GAZETEYİ DAĞITTIK'
 
Ölüm yıldönümünde Karaağar'ı anlatan çalışma arkadaşı gazeteci Xeyrî Çelik, Karaağar'ın Özgür Halk dergisinin bölge temsilciliği yaptığı sırada, çalışmak için gittiği Wan'da onunla tanıştığını söyledi. Çelik, "Uzun süre birlikte çalıştık ve sonrasında Özgür Gündem gazetesinin dağıtımında bir eksiklik yaşadık. O dönemde Türkiye'deki gazete dağıtım sisteminde ciddi bir sorun vardı. Bedlîs'te Birleşik Basın'a ait bir araç yakıldı. Bunun ardından gazetenin dağıtımı durdurulmuştu. Ancak biz kendi imkânlarımızla dağıtımı sürdürdük. Wan, merkezi bir konumda olduğu için gazetenin dağıtımı için alternatif bir sistem arayışına girdik. İşte tam bu dönemde ben ve Orhan Karaağar tanıştık. Zaten Orhan, Özgür Halk dergisinin dağıtımcısıydı. Orhan ile birlikte gazetenin dağıtımını üstlendik" ifadelerini kullandı. 
 
'ŞEHİT OLANA KADAR BÜYÜK BİR ÇABA GÖSTERDİ'
 
Karaağar'ın toplumsal ve siyasi bir karaktere sahip olduğunu ifade eden Çelik, Karaağar'ın fedakar bir şekilde çalışmalara katkı sunduğunu vurgulayan Çelik, "Biz gazete dağıtımı için Orhan ile görüştüğümüzde biraz tereddüt etti. Çünkü siyasi bir kişilik olduğu için insanlar uzak duruyordu. Biz de ona pratik ve şahsiyetinin önemini vurgulayarak ikna ettik. Ardından cansiperane bir şekilde çalışmalara katıldı. Ekim ayında başladığı çalışmalarda, şehit olduğu Ocak ayına kadar büyük bir çaba gösterdi. Bizler, bir saat içerisinde gazetenin Wan abonelerine dağıtımını yapıyor, bölge illerine de paket gönderiyorduk. Bunu yapabilmek için çok çalışkan birine ihtiyaç vardı. Orhan, biz paketleri hazırlayana kadar bir saat içinde bütün Wan'a gazeteleri dağıtıyor, ardından hazırladığımız paketleri diğer bölge illerine gönderiyordu" diye konuştu. 
 
'DEVLET BÜTÜN GÜÇLERİNİ KÜRDİSTAN'A YIĞMIŞTI'
 
 
Çatışmaların yoğunluğunun 1992'de arttığını hatırlatan Çelik, Kürt Özgürlük Hareketi'nin her yere yayıldığını ve halkın ayaklanmasının ardından devletin paramiliter güçlerin de Kürdistan'da yoğunlaştırdığını belirtti. Çelik, "O dönemde devlet, tüm paramiliter ve özel güçlerini Kürdistan'a yığmıştı. Kürdistan'ın birçok bölgesinde ambargo uygulanıyordu, bir köye gittiğinde birden fazla kontrol noktasından geçmek zorunda kalıyordun ve keyfi uygulamalarla engellenebiliyordun. Halk, çok sayıda tehditle karşı karşıyaydı. Kontrgerillaların kentlere yığıldığı bir dönemdi. Her gün yüzlerce yurtsever ya kaçırılıyor ya da meçhul bir şekilde katlediliyordu. Bazı bölgelerde Hizbulkontra vardı, ancak Wan'da özel olarak JİTEM devredeydi. JİTEM, itirafçılar aracılığıyla hareketin içine sızmış ve kişileri teşhir ediyordu" şeklinde konuştu.
 
Çelik, gazetecilerin bu dönemde hedef haline getirildiğini belirterek, "Biz gazeteciler, bu süreçte en ön planda olduğumuz için organize bir şekilde hedef alındık. Orhan, bu tür bir süreçte çalışmaların içindeydi, birçok kez tehdit edildi, ancak hiçbir zaman duruşundan ve mücadelesinden taviz vermedi" dedi. 
 
'MÜCADELEYE BAĞLILIĞINI HER ZAMAN SÜRDÜRDÜ'
 
Karaağar'ın katledilmeden kısa bir süre önce Apê Musa'nın (Musa Anter) katledildiğini hatırlatan Çelik, Apê Musa'nın katledilmesinden sonra Karaağar'ın bağlılığının daha da arttığını belirtti. Çelik, "Orhan, mücadeleye olan bağlılığını her zaman sürdürdü. Birçok kez tehdit ve tacize uğradık. Uzun süre boyunca hemen hemen her gün Orhan'ı gözaltına alıyorlardı, tehdit ediyorlardı ve 'dağıtımcılığı bırak' diye baskılar yapılıyordu. Bu tehditler devam ederken, Orhan büyük işkencelere rağmen işine olan bağlılığını koruyarak devam etti ve hiçbir zaman boyun eğmedi. Her gün basımı yapılan bir gazeteyi dağıtıyorduk ve açıkça işimizi yapıyorduk. Resmi bir büromuz vardı. Ancak Orhan, suç duyurusunda bulunmamıza izin vermedi" diye belirtti. 
 
'ORHAN KARAAĞAR 8 KİŞİ TARAFINDAN KATLEDİLDİ'
 
Karaağar'ın katledilmeden kısa bir süre önce gazete dağıtımına bir müddet ara verdiklerini vurgulayan Çelik, o sırada Karaağar'ın Erdîş'e gazetenin parasını toplamaya gittiğini belirtti. Karaağar'ın Erdîş'te de tehditlere maruz kaldığının altını çizen Çelik, şöyle devam etti: "İşi çok geç bitti, geç yola çıkmasın diye onunla irtibata geçtim ve orada güvenli bir yerde kalmasını istedim. Bu kararı verdikten sonra dağıldık ve evlere gittik. Saat 21.20 sularında Orhan'ın katledildiği bilgisini aldık. Orhan'ı öyle katletmişlerdi ki devletin katlettiği belli olmayacak şekilde. 'uyuşturucu satıcıları' vurmuş gibi lanse ettiler. 7-8 kişi tarafından bir inşaata götürülerek, demir şişlerle uzun bir süre işkence yapılarak katledildi."
 
ORHAN’IN MİRASINI NAZIM VE CİHAN DEVRALDI
 
Karaağar'ın içinde bulunduğu Özgür Basın mücadelesinin bu gün Cihan ve Nazım tarafından devralındığını söyleyen Çelik, Nazım ve Cihan'ın da aynı amaç uğruna katledildiklerini söyledi. Çelik, Türkiye'nin 1992 yılındaki Özgür Basın'a yaklaşımının bugün de değişmediğini belirterek, şunları söyledi: "Türk devleti, 1990'larda Özgür Basın'a nasıl yaklaşmışsa, bugün de aynı şekilde yaklaşmaktadır. Özgür Basın, o günden bu yana hakikatin izinde olmaya devam ediyor. O dönemi yaşayanlar, bugün de hakikatin peşinden gitmeye devam ediyor. O zamanlar kaynaklarımız sınırlıydı, ancak şimdi televizyon kanallarımız, ajanslarımız ve gazetelerimiz var. Dijital platformlarda yüzlerce ajansımız mevcut. 1980 yılından bu yana özgür basın geleneği, değer temelleri üzerinden ilerliyor. Bizim yol haritamızın temeli ise hakikattir. Orhan'dan önce de sonra da özgür basın çalışanları bu temel üzerinde çalışmalarını sürdürdü ve devam ettiriyor. Şehit arkadaşlarımızın kaybı bizi derinden üzüyor, ancak esas olan onların izinden gitmek ve bıraktıkları mirasa sahip çıkmaktır. Yeni gelen arkadaşlarımız da, şehit düşen arkadaşlarımızın mücadelesini bıraktıkları yerden devralmaya devam ediyorlar."
 
MA / Ruken Polat