DİYARBAKIR - Kadın kırımının cinsiyet eşitsizliğinin sonucu olduğunu belirten TJA aktivisti Birsen Güneş, erkeklerin örgütlü saldırılarına karşı örgütlü mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.
Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, her geçen gün artarken, faillerin cezalandırılmaması da aynı şekilde devam ediyor. Kadınlar koruma talebinde bulunmasına rağmen sokak ortalarında katlediliyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) 2020 verilerine göre, uzaklaştırma veya koruma kararı bulunan 23 kadın ile kolluk birimlerine şikayette bulunan 45 kadın katledildi. Bunlardan sadece biri geçen hafta Diyarbakır’da sokak ortasında kardeşi tarafından katledilen Gülistan Şaylemez idi. Ocak ayı raporuna göre, 23 kadın katledildi, 14’ü şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Son bir haftada ise 9 kadın katledildi.
Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) aktivisti Birsen Güneş, kadın kırımına varan tabloyu “örgütlü bir saldırı” olarak nitelendirdi.
KADINLAR NEFESSİZ KALDI
Kadın kırımının toplumlarda yaşanan cinsiyet eşitsizliğinin sonucu olduğunu kaydeden Güneş, Cumhuriyet’ten bu yana kurulan bütün hükümetlerin eşitsizlik ve adaletsizliği biriktirdiğini söyledi. Bu biriktirilen acının faturasını kadınların ödediğine dikkati çeken Güneş, “Kadınların hakkını hukukunu arayabilecekleri her yeri kapattılar. Kadınlar nefessiz kaldı diyebiliriz” dedi.
Daha önceki süreçlerde kadınlar açısından güzel bir dönemin yaşanmadığına değinen Güneş, “AKP’yle daha da kötüye gitti. İktidar kadınları toplumun yarısı olarak görmüyor ve erkeklere de kadınları nesne olarak tanıtıyor. Bunun sonucunda erkekler kendisinde öldürme yetkisini bulabiliyor. Şaylemez olayında da gördük, kardeşi Almanya’dan kalkıp öldürmeye geliyor. Bu kadınlara, ‘siz nerede olursanız olun sizi bulup öldürebiliriz’ mesajıdır” ifadelerini kullandı.
KADINLAR KORUNMUYOR
Ciddi bir kadın kırımının yaşandığını vurgulayan Güneş, “Her gün bir kadın cinayeti ile uyanıyoruz. Bunlara baktığımızda kadınlar ev içinde ya kardeşi tarafından ya babası ya da eşi tarafından katlediliyor. İktidar kadınları korumuyor. Dernekler ve kadın kurumları koruyabiliyordu ama bütün kurumları kapattılar. Kadınlar karakola gidip koruma talebinde bulunuyor ama cevabını alamıyor. Kadınları koruyan birçok sözleşme var, fakat hep kâğıt üzerinde kaldı. Şu anda en kapsamlı sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’ni fes etme yolları aranıyor. Çünkü iktidar, kadını bir özne olarak değil nesne olarak görüyor” diye belirtti.
KIRIMIN NEDENİ
Ataerkil eğitimin sonucu olarak kadın kırımlarının yaşandığının altını çizen Güneş, “Sistemin bize dayattığı ‘kadın çalışamaz, yönetemez’ söylemlerinin karşısında erkeklerin de kadına karşı örgütlendiğini görüyoruz. Bunlar daha okul öncesi eğitimlerde başlıyor. Kadına ve erkeğe bir rol biçiliyor. Kitap kapaklarında anne önlüklü, baba da kanepede oturan biri olarak gösteriliyor. ‘Anne hizmet eder, baba oturur’ algısıyla büyüyor çocuklar. Bu eğitimin geri dönüşü de kadına kırım ve baskı oluyor. Erkekler örgütlü ve sistematik bir şiddet uyguluyor” sözleriyle kadınların da bu örgütlü şiddete karşı mücadele ettiklerini söyledi.
8 MART DA KADIN KIRIMININ SONUCUDUR
8 Mart’ın da bir kadın kırımı sonucunda oluştuğunu kaydeden Güneş, şöyle dedi: “150 yıl önce kadınlar yanarak katledildi. Biz kadınlar için her gün 8 Mart. Çünkü hala öldürülüyoruz, kırımlardan geçiliyoruz. Ev içinde uğradıkları şiddetten dolayı sesini çıkaramayan kadınların çığlığı olacağız. Sokaklarda daha gür sesimizi çıkartacağız.”
MA / Eylem Akdağ