Gizli gizli yaptığı resimlerden sergi açtı

  • kadın
  • 09:05 26 Şubat 2021
  • |
img

MUĞLA - Çocuk yaşta başlayan resim aşkı engel tanımayan Canan Güldal, maruz bırakıldığı baskı ve şiddete karşı pes etmeyerek direndi ve yıllarca gizli gizli yaptığı resimlerden 22 sergi açtı. 

Henüz 6 yaşında resim yapmaya başlayan Canan Güldal’ın (59), hikayesi yasak, baskı ve şiddete, sımsıkı sarıldığı hayalleriyle direnen ve kazanan yaşamların bir özeti. Kimi zaman kendini kilitlediği banyoda yaptığı resimlerinden 22 sergi açan Güldal, bugünlere nasıl geldiğini anlattı. 
 
İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini İstanbul’da tamamlayan Güldal, 1980 yılında gerçekleşen 12 Eylül Darbesi nedeniyle, üniversite sınavına giremedi. Eğitimini yarıda bırakan Güldal, 1985 yılında evlenerek hayallerini gerçekleştirmeye bir süre ara vermek zorunda bırakıldı. Bu süre zarfında içindeki resim aşkı bitmeyen Güldal, 5 yıl sonra yeniden sınavlara hazırlandı ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kazandı.
 
Bir yandan kızına bakan bir yandan da üniversite okuyan Güldal, yıllarca eşinden gördüğü psikolojik şiddetin artmasıyla boşanma kararı aldı ancak ailelerin baskısı sonucu bu karardan vazgeçmek zorunda kaldı. 
 
 
GİZLİ GİZLİ RESİM YAPTI 
 
10 yıllık evlilik hayatı boyunca maruz kaldığı psikolojik baskı karşısında gizli gizli resim yapan Güldal, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Evli olduğum süre zarfında, kadın olduğumu hiç hissetmedim. Ezildim, kişiliğim elimden alındı. Gülüyor ya da kahkaha atıyorsam, ‘Kadın dediğin böyle kahkaha atmaz’ diyordu. Çalışmak istediğimde ‘Kadın çalışmaz, ben bu eve para getiriyorum’ derdi. Beni iyice bastırmıştı. Birkaç kez ayrılmak istedim. Ancak ondan ayrılırsam kimseye bağlı kalmak istemiyordum.  Ailem Anadolu'dan gelmiş bir aileydi. Annem de 13 yaşında evlendirilmiş bir kadındı. Her ne kadar bu düzene karşı çıksanız da,  tamda bu eksende o ailenin geleneksel davranışlarını alıyorsunuz. Bu yüzden tekrar eşime döndüm.”
 
YIKILAN DUVARLAR 
 
Bir yandan çocuk bakan bir yandan da ev işlerini yapan, diğer taraftan hayallerine doğru yürüyen Güldal, o yılları “Bir yandan yemek yapıyordum, diğer yandan musluğun arkasına sıkıştırdığım kitaba bakarak ders çalışıyordum. Banyoda gizli gizli resim yapıyordum. Hayatımda önüme konulan duvarların farkındaydım” diye anlattı. 
 
Hayallerine giden yolda önüne çıkan “duvarları” bir bir yıktığını söyleyen Güldal, 1994 yılında okulu dereceyle bitirdikten sonra sancılı bir boşanma sürecinin ardından kızını da yanına alarak hayallerini gerçekleştirmek için ilk adımı attı. 
 
YENİDEN CANAN OLMAK 
 
“O duvarları bir bir aştım, çünkü mücadele etmeyi seviyorum” diyen Güldal, “Bu mücadele benim tekrar Canan olmamı sağladı. Her şeyden önce ben bir kadınım, gücümün farkındayım kadınların hayatın her alanında olduğu gibi sanatta da hak ettiği yeri almalı düşüncesindeyim” dedi. 
 
1995-2012 yılları arasında İstanbul’da yaşamaya devam eden Güldal, burada resim sanatına daha sıkı sarılarak, güçlü kadın temalı eserler üretti. 
 
EVİNİ ATÖLYE YAPTI 
 
Artık korku duvarlarını aşmış, özgür bir kadın olarak yaşamaya devam eden Güldal, bir yandan resim yaparken bir yandan da kendi gibi resim tutkunu gençlere eğitmenlik yaptı. 
 
Bir süre sonra şehrin kalabalığından kaçıp Muğla’nın Bodrum ilçesine yerleşen Güldal, evinin bir bölümünü atölyeye çevirerek resim yapmaya devam etti. Yağlı boya, kara kalem, illüstrasyon üzerinde çalışmalar yapan Güldal, 22 resim sergisi açtı. Uluslararası resim yarışmasında 3’üncülük ödülünü de alan Güldal, “Resim ruhumu besleyen bir şey" diyerek, yıllarca sürdürdüğü resim aşkının devam edeceğini vurguladı. 
 
GÜÇLÜ KADIN TEMASI 
 
Özellikle “güçlü kadın” temalı resimler yapan Güldal, "Kadınlar, ataerkil toplumda duygusal ve fiziksel anlamda çok eziliyor, yalnız bırakılıyor. Ancak baktığımızda kadın toplumun tamamını sırtında taşıyor. Resimlerimde kadın suskun ve yalnızdır ama asla güçsüz değildir” ifadelerini kullandı. 
 
Kadınların erkek egemenliğine karşı daha fazla kenetlenmesi gerektiğine vurgu yapan Güldal, “Kadın yaşamın her alnında olmak zorunda ve inanıyorum ki kadın, sanatta olduğu gibi yaşamın diğer alanlarında da hak ettiği saygıyı görecektir” diye belirtti.