Özgürlüğe yürüyen mücadelede 100 yıl

  • kadın
  • 09:01 27 Şubat 2021
  • |
img

ANKARA- New York’tan dünyaya yayılan kıvılcımın Türkiye’de, eşitlik yolundaki mücadele 100’üncü yılına girdi. İlk kez 1921 yılında kutlanan ve tüm yasak, abluka, gözaltı, tutuklamalara rağmen kitleselleşerek günümüze gelen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün bu yılki teması özgürlük.

Tohumları 1857 yılında ABD’nin New York kentinde atılan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, her yıl dünyanın dört bir yanında hem kutlamalara hem de protestolara sahne oluyor. Fabrikaya kitlenen dokuma işçisi kadınlardan 129’unun yaşamını yitirdiği gün olan 8 Mart, yası değil kadınların verdiği direnişi simgeliyor. 
 
Türkiye’de de ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlanan 8 Mart, yasak, abluka ve gözaltılara rağmen kitleselleşerek günümüze kadar gelen kararlılığın adı oldu. 
 
1921’DE İLK KUTLAMA 
 
Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova adlı kadınların girişimiyle ilk kez 1921 yılında Ankara’da kutlandı. Buna dair ise Azerbaycan dilinden çevrilen Selimova ile Nuşirvanova'nın yazılarında şunlar yer alıyordu: “Anadolu içlerinde birçok illerde hücreler oluşturmuştu. Şubat ayının sonlarında, Komitern Kadınlar Sektöründen Clara Zetkin Yoldaşın imzası ile, 8 Mart Kadınlar Bayramı’nı nasıl kutlamak gerektiğini gösteren bir talimatname almıştık….Bir yandan burjuva cellatlarını protesto etmek, bir yandan da işsiz kadınların ağır durumlarının hafifletilmesini talep etmek amacıyla, Komünist Süleyman Selim Yoldaşın Ankara dolaylarındaki bağında kadınların genel toplantısı yapıldı….İkinci sorun olarak, kadınların durumunu düzeltmek, onlara iş sağlamak için bir kadınlar örgütü seçildi. Önceden hazırlanmış olan tüzük onaylandı... Kadınlar örgütünün Ankara'daki ilk 8 Mart bayramı, Türk Komünist hareketi tarihinde şerefli bir yer tutmaktadır.”
 
İKD İLE KİTLESELLEŞEN ETKİNLİKLER 
 
1975 yılına kadar pasif bir şekilde gerçekleştirilen kutlamalar, onu izleyen yıllarda daha yaygın olarak yapıldı ve kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. 3 Haziran 1975 tarihinde kurulan İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) girişimiyle 1975 yılının 8 Mart’ında ilk kez kamuya açık olarak kutlandı. İKD tarafından İstanbul Osmanbey'deki 500 kişilik Dostlar Tiyatrosu'nda yapılan etkinlikte, günün önemini anlatan konuşmalar yapıldı ve şiirler okunarak türküler söylendi. Aynı yıl Ankara ve İzmir’de de kutlamalar yaygınlaştı. Ayrıca 1976 yılında gerçekleştirilen İKD Kongresi’nde 8 Mart'ın kadınlar için resmi tatil olması için Meclis nezdinde girişimlerin yapılması kararlaştırıldı. İKD, o dönem kadınların sesini duyurmak amacıyla kurulan en büyük dernekti. Kadın mücadelesini işçi sınıfı mücadelesinin bir parçası olarak gören İKD, kurulduğu andan itibaren kadınların örgütlenmesini önüne hedef koydu. İKD’nin, 15 bine yakın üyesi, 33 şubesi ve 35 temsilciliği bulunuyordu.
 
8 MART BAŞLIKLARI
 
Dünyada kadınların gösterdiği kararlılığa tepkisiz kalamayan Birleşmiş Milletler (BM), Kadın Konferansı’nda 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak ilan ettiğinde takvimler 16 Aralık 1977’yi gösteriyordu. 8 Mart’a dair toplantıların yapıldığı 1975-1979 yılları arasında İKD’nin yayın organı “Kadınların Sesi”nde atılan başlıklar ise şöyle oldu: “8 mart dünya kadınlar günü hepimize kutlu olsun (Mart 1976)”, “8 Mart’ta Mücadele bayrağımızı yükseltelim (Mart 1977)”, “Gelecek güzel günler için saflarımızı sıklaştıralım (Mart 1978)”, “On binlerce kadın 8 Mart’ı coşkuyla kutladı (Nisan 1979)”
 
KAPALI MEKANLARDAN SOKAĞA
 
Büyük toplantı salonlarında yapılan kutlamalar, yürüyüş, gösteri, işyerlerinde yakalara karanfil takma ve yemekhanelerin süslenmesi gibi çeşitli eylemlerle desteklenmeye başlandı. 1978 yılından İstanbul’da binlerce kadının katıldığı bir yürüyüş gerçekleştirildi. Sendikal basın dahil hemen tüm demokratik yayın organı 8 Mart hakkında yazılar yayınlamaya başladı. Bazı fabrikalarda düzenlenen özel toplantılar gelenek haline geldi. 
 
4 YIL KUTLANMADI
 
12 Eylül Darbesi’nden sonra cunta yönetimi tarafından kadın örgütlenmesi de yasaklı hale getirildi ve 4 yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmasına izin verilmedi. 1984’ten itibaren ise her yıl kadın örgütleri tarafından kutlamalara devam edildi.
 
BEYAZ EŞARP EYLEMELERİ
 
Darbenin ardından İKD'li kadınlar, “Kadınların Sesi” çevresinde toplanarak kendilerini "İlerici Kadınlar" olarak adlandırdı ve “Beyaz eşarplı eylemler” düzenlemeye karar verdi. Kadınlar, beyaz eşarbı (beyaz tülbendi); “faşist teröre, artan baskılara, hayat pahalılığına karşı protestonun simgesi” olarak tarifledi. 
 
Kutlamaların yasaklandığı 1980 yılının 8 Mart’ında, Türkiye’nin her yerinde on binlerce kadın işe, alışverişe ve gezmeye giderken beyaz eşarp taktı. Beyaz eşarplarıyla eylemler düzenlediler. İstanbul’da kadınlar beyaz eşarpları ve boş tencereleriyle valiliği bastılar. Birçok fabrikada, birkaç dakika da olsa iş durduruldu. Bunun üzerine bazı yerlerde “sıkıyönetim komutanları”, beyaz eşarp takmayı yasakladı. Ama beyaz eşarp simgesi ülkede dört bir yana yayılmıştı. Basın dışında seslerini duyurabilecek alanlar yaratan, İlerici Kadınlar üyesi olup santrallerde çalışan kadınlar, 8 Mart’larda şehirlerarası bağlantı yaptıkları kadınların 8 Mart’ını kutluyor ve beyaz eşarp eylemini duyuruyordu. 
 
Aynı yıl “Kadınların Sesi”nin Nisan ayı başlığı ise şöyleydi: “Beyaz eşarp, kadınlarımızın pahalılığa, zamlara, işsizliğe, baskı ve teröre protesto bayrağı oldu (Nisan 1980)” 
 
KADIN ÇEVRESİ KURULDU
 
Darbeyle birlikte kesintiye uğrayan ve 4 yıl boyunca engellenen kitlesel 8 Mart kutlamaları, 1984 yılında yeniden başladı. 1984’de kendilerini feminist olarak tanımlayan “Kadın Çevresi” kuruldu ve bu tarihten itibaren etkinlikler, ülkede çeşitli kadın örgütleri tarafından kitlesel bir şekilde kutlanmaya başlandı. 2000’li yıllara gelindiğinde artık çok geniş katılımlı ve önemli taleplerle mitingler halinde kutlanılan her 8 Mart’ta, erkek egemenliği ve kadınların her alanda yaşadığı ayrımcılık, şiddet, baskı ve hak ihlalleri sorgulandı protesto edildi. 
 
ERKEKLERİN KATILMAMASI KARARI
 
Kitlesel bir şekilde kutlanan 8 Mart mitingleri, 2000’li yıllarla birlikte giderek daha çok kadın özgünlüğünde kutlanmaya başlandı. 2002 yılı, erkeklerin 8 Mart alanlarına en az girebildiği yıl oldu. Dünya Kadınlar Günü Mitingi'nin örgütlenmesinde yer alan gruplar, erkeklerinin alana girmemesi kararı aldı. 2002 yılındaki mitingin en kalabalık bileşenlerinden biri de Kürt kadınlar oldu. 
 
SAVAŞA KARŞI BARIŞ  
 
2003 yılına gelindiğinde ise kadınlar, Irak'a saldırıya hazırlanan ittifaka karşı barışa ses verdi. Ataerkil düzenin en somut göstergelerinden biri olan savaşların yine en çok kadınları vurduğu, kadınların tecavüze uğradığı, evlerinden, işlerinden oldukları, yoksulluğa ve sefalete mahkum edildikleri, sevdiklerini, canlarını kaybettikleri bir kez daha Irak'taki savaşı önlemek umuduyla anlatıldı. 1 Mart tezkeresinin reddinin hemen sonrasına denk gelen 8 Mart, kadınların ABD saldırısına karşı Irak halkı ve Iraklı kadınlara verdiği büyük desteğe tanıklık etti.
 
GECE YÜRÜYÜŞLERİ 
 
İstanbul'da 8 Mart Kadın Platformu'nun "Savaşa, Kadın Katliamına ve Yoksulluğa Karşı" şiarıyla düzenlediği mitingde, şarkıların, türkülerin, halayların, renklerin, alkışların ve zılgıtların yanı sıra mücadele talepleri dile getirildi. Kadınların, bu mitingdeki sloganları ise şöyleydi: "Kadınlar savaş istemiyor", "Çıkarsa tezkere, Meclis gitsin askere", "Biz anayız barıştan yanayız."
 
Aynı yıl bağımsız feministlerin çağrısıyla İstanbul’un İstiklal Caddesi'nde akşam saatlerinde düdüklerle ve zılgıtlarla savaşı protesto eden "mor" bir yürüyüş düzenlendi. Bununla birlikte her 8 Mart’ta gece yürüyüşleri geleneksel hale geldi.
 
KATLEDİLEN GÜLDÜNYA İÇİN 
 
Akrabası tarafından tecavüze uğrayıp hamile kaldığı için ailesi tarafından 1 Mart 2004 tarihinde katledilen Güldünya Tören cinayeti, 8 Mart da büyük öfke uyandırdı. Kadınlar, alanlarda "Güldünyalar artık ölmesin" diyerek haykırdı. 
 
DÜNYA KADIN YÜRÜYÜŞÜ İSTANBUL’DA
 
2005 yılında, Aralık 2004 tarihinde kabul edilen Küresel Kadın Şartı’nın tüm dünyada dolaştırmak ve yaygınlaştırmak amacıyla Dünya Kadın Yürüyüşü (DKY) başlatıldı. Brezilya'dan yola çıkan kadınların, Küresel Kadın Şartı ve kadınlararası dayanışmayı simgeleyen, her ülkeden kadınların bir parça eklediği "kırk yama" yorgan ile yaptığı yürüyüş 9-10 Mayıs’ta İstanbul’a ulaştı. Küresel Kadın Şartı; “Sömürünün, tahakkümün, hoşgörü eksikliğinin ve dışlanmanın ortadan kalktığı; doğruluğun, farklılıkların, hak ve özgürlüklerin hepsinin saygı gördüğü bir dünya kurma projesi” idi. 
 
FEMİNİST BAŞKALDIRI
 
Ortak taleplerin yer aldığı 2006 yılındaki Feminist Gece Yürüyüşü’nde kadınlar, “Feminist başkaldırı” pankartı ile yürüdü. 2007 yılında ise “Patriyarkaya, kapitalizme, militarizme ve milliyetçiliğe karşı feminist mücadele” pankartı taşındı. 2008 ve 2009 yıllarında yapılan yürüyüşlerin ana sloganı ise, “Militarizme, kapitalizme, milliyetçiliğe, patriyarkaya karşı feminist mücadele” oldu. 2009-2011 tarihleri arasında Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı görevinde olan Selma Aliye Kavaf, katliamlara “münferit” diyerek, yeni katliamlara davetiye çıkardı. “Cinayetlerin medyada tekrar tekrar işlenmesi, aile kurumu için sakıncalı” diyen Bakan, görev yaptığı iki sene boyunca bir kez bile kadına yönelik şiddeti gündemine almadı. Kadınlar bu yıllarda artan şiddete karşı tepkilerini 8 Mart alanlarından haykırdı.
 
ROBOSKİ KATLİAMI’NA TEPKİ 
 
2012 yılının 8 Mart’ına geldiğimizde, kadınlar meydanlardan taciz ve tecavüz duruşmalarında kadının beyanının esas alınarak soruşturma sürecinin genişletilmesi, ismi ve içeri değiştirilen Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlığın yeniden Kadın Bakanlığı olarak tanımlaması, erkek egemenliğini güçlendiren savaş politikalarına son verilmesi, 8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesi, LGBTİ bireylere yönelik istihdam, eğitim, sağlık ve diğer hizmet alanlarına erişimde her türlü ayrımcı uygulamanın engellemesini talep etti. Aynı yıl, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde çoğu çocuk 33 kişinin katledilmesine karşı öfke vardı. AKP Hükümeti’nin başta Suriye, İran ve Irak olmak üzere Ortadoğu’da yürüttüğü savaş politikasına karşı barış mücadelesi öne çıktı. Bu mitinglerde, kadınların boyunlarına ve saçlarında taktığı beyaz tülbentler simgeselliğini korudu. 
 
SAKİNELERİN MÜCADELESİ 
 
2013 yılı 8 Mart'ında Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar, Fransa’nın başkenti Paris’te katledilen Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan’ı andı. Kürt kadın hareketi çözümün ancak samimiyet ve ciddiyetle sağlanabileceğini belirtirken, “Kimliğimizi, dilimizi, özgürlüğümüzü ve Önderimizin özgürlüğünü istiyoruz” mesajı verdi. Ayrıca tutuklu olan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesi kamu emekçisi kadınların serbest bırakılması istendi.
 
YASAĞA RAMEN YÜRÜYÜŞ 
 
2014 yılında İstanbul Valiliği tarafından Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi, yürüyüş ve miting yapılabilecek yerler listesinden çıkarıldı. Buna rağmen 8 Mart günü İstiklal Caddesi’nde Feminist Gece Yürüyüşü yapılmaya devam edildi. Ankara Kadın Platformu, "Erkek egemenliğine devlete sermayeye itaat etmiyoruz direniyoruz” şiarıyla 8 Mart’ı kutladı. Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) üyesi kadınlar ise, giydikleri yöresel kıyafetleriyle "Özgür kadınla demokratik ulusa" pankartı açarak, Paris'te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in fotoğraflarının bulunduğu çok sayıda döviz taşıdı.
 
‘ROJAVA KADIN DEVRİMİ’ SELAMLANDI
 
2015 yılı 8 Mart’ı Dünya Kadın Yürüyüşü’nün (DKY) Karavanı ile kesişti. 2015 Dördüncü Eylem Yılı etkinlikleri 6 Mart’ta Nusaybin’de başladı. Yürüyüş 16 Mart’ta ise İzmir de final yaparak Selanik'e geçti. KESK’in de dahil olduğu DKY, savaşlar, anti demokratik politika ve programlar, kadına yönelik şiddet ve kadın emeğinin değersizleştirilmesine karşı sesini yükseltti. 
 
“Rojava Kadın Devrimi”ni yaratan kadınları ve erkek egemen zihniyete karşı verilen mücadeleyi selamlamak adına ilk eylem Nusaybin’den başlatıldı.
 
ÖZYÖNETİM VURGUSU 
 
2016 yılında kutlanan 8 Mart’ta, Kürt kentlerinde ilan edilen özyönetim direnişleri öne çıktı. Kongreye Jinen Azad (KJA) öncülüğünde, "Kadınlar önderliği ve özgürlüğü için direniyor" şiarı ve “Ekinlerden Sêvêlere öz yönetimi örüyor, özgürlüğe yürüyoruz” sloganlarıyla kutlamalar gerçekleştirildi. 
 
İstanbul’da ise, “Emeğimiz, bedenimiz, cinselliğimiz, kurtuluşumuz, feminist mücadele” pankartı ile “Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz”, “Erkekler evlere çocuk bakmaya”, “Kürdistan’a direnen kadınlara bin selam” ve “Jin jiyan azadî” sloganları öne çıktı. Kadınlar üzerlerinde Sur, Cizre, Nusaybin yazan tişörtler giyerek Kürt kentlerindeki kadın direnişine dikkat çekerek erbaneler eşliğinde yürüdü.   
 
EŞ ZAMANLI GREV
 
2017 yılında kadınlar, 16 Nisan 2017’de yapılacak olan referanduma “hayır” dedi. Kürt kadın hareketi Tevgere Jinen Azad (TJA) ise “Bi Berxwedana Jinê Wê Azadî Serkevê-Kadın Direnişi ile Özgürlük Kazanacak” şiarıyla 8 Mart’ı kutladı. 2018 yılı 8 Mart’ında, savaşa, şiddete, eşitsizliğe karşı dayanışmayı öne çıkaran kadınlar, Ankara’da bir plazadan atılarak katledilen Şule Çet için adalet istedi. Yine PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı başlattığı açlık grevinin 121’inci gününe giren Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari eski Milletvekili Leyla Güven’in sesi alanlardan haykırıldı. 50’den fazla ülkede kadınlar, erkek şiddetine karşı ve kürtaj hakkını savunmak için uluslararası eş zamanlı 24 saatlik grev örgütlediler. HDP’li milletvekilleri de grevi Meclis’e taşıdı.  
 
GECE YÜRÜYÜŞÜNDE PROVOKASYON
 
 2019 yılında "Bu bir feminist isyandır" sloganıyla Taksim’de 17’nci “Feminist Gece Yürüyüşü” için bir araya gelen binlerce kadına, polis gaz bombalarıyla müdahale etti. Tüm müdahalelere rağmen Taksim'i sloganlarıyla inleten kadınlar, renkleri ve dövizleriyle "Geceleri de sokakları terk etmiyoruz" mesajı verdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kadınları “Ezanı ıslakla protesto ettiler” sözüyle hedef gösterirken, kadınlar bu iddiaları yalanladı. 2020 yılında AKP’nin gerici politikalarına karşı çıkan kadınlar, barışı haykırdı ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi de kadınların parçalayacağına vurgu yaptı. 
 
Tevgera Jinên Azad (TJA) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, “Direnişi örgütlüyor, özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla startını verdiği 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında savaşa, militarizme ver erkek devlet şiddetine karşı bir kez daha sözünü yineledi. 
 
DOKU VE KADİROVA İÇİN ADALET 
 
2020 yılında kadınlar, kaybedilen Gülistan Doku’nun akıbetini sorarak, AKP’li Şirin Ünal’ın evinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Nadira Kadirova için adalet istedi. Yine tüm dünyada direnişte ve sokakta olan kadınlarla ortaklaşan Türkiyeli kadınlar “Krize ve şiddete karşı isyanda, tüm dünyada sokaktayız” dedi. 
 
100’ÜNCÜ YIL 
 
Türkiye’de ilk kez 1921 yılında kutlanmaya başlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar, saldırı altındaki kazanımlarını korumak ve taleplerini haykırmak için bu yıl bir kez daha alanlarda olacak. Bu yıl, 8 Mart sloganlarına kadınların özgürlük talebi damgasını vururken, TJA, “Kadın kırımına karşı yaşamı, tecride karşı özgürlüğü savunuyoruz”, Ankara Kadın Platformu, “Yoksulluğa, ayrımcılığa, erkek ve devlet şiddetine karşı özgürlüğümüz için isyandayız” şiarlarıyla alanlarda olacak. 
 
YARIN: 1919’dan 2021’e jin jîyan azadî!
 
MA / Zemo Ağgöz