DİYARBAKIR - Ayrıldığı erkeğin sistematik şiddetine maruz kalan bir kadının yaşadığı sorunlara dikkat çeken Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, adli ve idari mercilerin tutumuna tepki göstererek, "Şiddete uğramaya devam eden her kadının faili adli ve idari mercilerdir" dedi.
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, yargı ve idari organlarının şiddete uğrayan kadınlara yönelik tutumlarına ilişkin adliye önünde açıklama yaptı. Kadın hukukçuların katıldığı açıklamada konuşan Baronun Kadın Hakları Merkezi Komisyonu üyesi Avukat Öykü Çakmak, 2020 yılı içerisinde en 284 kadının öldürüldüğünü söyledi. Şiddete uğrayan kadınların başvurduğu kolluk ve adliyelerde, onlara gerekli koruma mekanizması sağlanmadığını dile getiren Çakmak, “Kadınların ihtiyacı olan tedbirler alınmamaktadır. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nda düzenlenen ‘şiddeti önleme’, ‘mağduru koruma’, ‘faili cezalandırma’ ve ‘şiddetle mücadelede etkin mekanizmalar oluşturma’ yükümlülüklerini etkin bir şekilde uygulamaktan imtina eden siyasal iktidar ve yargı organları kadınları şiddet tehdidi karşısında korumayarak bu suça ortak olmaktadır” dedi.
Merkezlerine başvuran bir kadının yaşadığı durum hakkında kamuoyunu bilgilendirmek istediklerini belirten avukat Çakmak, “Yaşamak isteyen bir kadının imdat çağrısını son çare olarak buradan duyuruyoruz. Ve biliyoruz ki şiddete maruz kalıp ‘hayatta kalmak’ için her kapıyı çalan tüm kadınlar, benzer ayrımcı pasifliğe maruz kalmaktadır" ifadesinde bulundu.
TEDBİR KARARLARINI İHLAL EDİLİYOR
Başvuran kadının, imam nikahıyla evli olduğu ve bu evlilikten 2 müşterek çocukları olan Mehmet Doğan adlı erkek tarafından gördüğü sistematik şiddetten kaynaklı 2 yıl önce ayrıldığını hatırlatan Çakmak, ancak ayrılığı kabul etmeyen failin müvekkillerine karşı fiziksel, sözel ve psikolojik şiddet uyguladığını, ısrarla takip ettiğini ve can güvenliğini tehdit ettiğini kaydetti. Müvekkilinin derinleşen bu şiddet sarmalına karşı 2 yıldır çocukları ile birlikte hukuk mücadelesi verdiğini aktaran Çakmak, şunları söyledi: “Fail erkek tarafından gerçekleştirilen 20’den fazla tehdit, hakaret, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma, ısrarlı takip suçlarından yapılan şikâyetler neticesinde birden çok mahkemede failin yargılaması devam etmektedir. Failin sistematik şiddetinin, eziyet suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Devam eden soruşturma ve kovuşturma dosyalarının hiç birinde fail erkek hakkında yakalama, gözaltına alma, tutuklama, ev hapsi, elektronik kelepçe gibi koruma tedbirleri tüm taleplerimize rağmen uygulanmamıştır. Son iki yılda müvekkilimiz için 6284 sayılı Yasa kapsamında 4 ayrı tedbir kararı almış olmamıza rağmen, fail Mehmet Doğan tarafından, sayısız kez bu tedbir kararları ihlal edilmiştir. Tedbir kararlarının erkek tarafından ihlal edilmesi nedeniyle yaptığımız 30’dan fazla başvurunun bir kısmı hakkında hakimlikçe ‘..mağdurun soyut beyanı dışında tedbir kararının ihlal edildiğine dair bir delil bulunmadığından zorlama hapsi talebinin reddine...’ şeklinde karar verilmiştir. 6284 sayılı Kanun’ un açık düzenlemesine rağmen, hakimlikçe gerekli tahkikat yapılmadan fail hakkında tazyik hapsi talebimizin reddedilmesi, 2 yıldır devam eden sistematik şiddeti, müvekkilin maruz kaldığı eziyeti görmek istemeyen haksız ve hukuka aykırı bir karar olup, erkeğe güç vermektedir.”
'TACİZ VE TAKİP ARTTI'
Fail Doğan’ın çocukları bahane ederek müvekkillerini son bir aydır yoğun bir şekilde taciz ve takip ettiğini aktaran avukat Çakmak, “Son 1 aylık süreçte müvekkil, Mehmet Doğan tarafından en az 4 kez kaçırılmakla ve ölümle tehdit edilmiştir. Söz konusu suçlarla ilgili olarak da suç duyurusu yapılmıştır. Ancak savcılıkça bu suçlar yönünden de hiçbir koruma tedbirine başvurulmamıştır. Son olarak fail 26 Şubat tarihinde müvekkilin çalıştığı işyerine gidip işvereni ile görüşerek, müvekkilin işten çıkarılmasını sağlamıştır” diye belirtti. Giderek artan ölüm tehditleri ve can güvenliği riski nedeniyle Diyarbakır Valiliği’nden talep ettikleri yakın koruma taleplerinden olumlu sonuç alınamadığını kaydeden Çakmak, müvekkillerinin can güvenliği riskine karşı 24-25 Şubat tarihlerinde valiliğe başvurduklarını; ancak valilik sekretaryasının daha önce müvekkilin başvurduğu ve önlem almayan karakola başvurması gerektiğini belirterek, taleplerinin ret edildiğini aktardı.
UZLAŞMA BÜROLARINA YÖNLENDİRME
Faillerin “cezasızlık politikaları”ndan güç aldığını belirten avukat Çakmak, “Özellikle İstanbul Sözleşmesi özelinde kadınların kazanımlarına yönelik saldırıların siyasal iktidar eliyle arttığı son 2 yılda adli ve idari mercilerin kadınları korumaması, kısa süreli ve uygulanabilirliği olmayan tedbir kararları ile korumasız bırakması yaygın bir devlet politikası haline gelmiştir” diye konuştu. Türkiye’de haklarını arayan kadınların yargılandığını, ahlakının sorulduğunu kaydeden avukat Çakmak, “Bu ülkede kadınlar şiddetten kurtulmak için başvurdukları karakollarda şiddet uygulayan erkekle yan yana getirilmekte ve şiddet uygulayan erkeğe teslim edilmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nde açıkça yasaklanmasına rağmen kadınlar uzlaştırma bürolarına gönderilmektedir. Tedbir kararı almak isteyen kadınlar için kısa süreli ve etkisiz tedbirlere hükmedilerek kadınlar yıldırılmakta, şiddet uygulayan erkeğin insafına terk edilmektedir” diye konuştu.
'KADININ ŞİKAYETİ DİKKATE ALINMALI'
Avukat Çakmak, açıklamanın devamında şunları söyledi: “Adli ve idari merciler Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun gereği; kadınların şikâyetini dikkate almalı, inandırıcılıklarını sorgulamayı ve delil istemeyi bırakmalı, durumun aciliyetini kavrayarak derhal gereken işlemi yapmalı, can güvenliği tehlikesi nedeniyle kadının haklarını merkeze almalı, arabuluculuk rolüne son vermeli, şiddet tehdidi altında olan kadınlara ve çocuklarına sosyal ve ekonomik destek sunulmalı, kadınların şiddete ilişkin şikâyetlerini ‘aile içinde hallonulması gereken mahrem/özel konular’ olarak değerlendirmeyi bırakmalı, kadınlara yönelik sistematik şiddet dosyaları bir bütün olarak değerlendirilmeli ve eziyet suçunu oluşturduğu gözetilmeli, cezasızlık politikasına son verilerek kadınların adalete erişimi önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Aksi halde müvekkilimiz dahil öldürülen ve şiddete uğramaya devam eden her kadının faili adli ve idari mercilerdir.”