AYDIN - Devlet baskısı, göç, ötekileştirme ve yoksullukla pes etmeden mücadele eden Meral Karakuş, içinde bulunduğu hikayede kuralları bozarak, 16 yıllık tecrübelerinin ardından kendi tekstil atölyesini kurdu.
İçinde bulundukları hikayede kuralları bozan kadınlar, mekanizmaları değişime zorluyor. Bu hikayelerden biri de Siirtli Meral Karakuş’a ait. Siirt'in Kurtalan ilçesine bağlı Yeşilkonak (Kadya) köyünde dünyaya gelen Karakuş (36), devletin koruculuk dayatması nedeniyle ailesiyle 1994 yılında Aydın’ın Kemer ilçesine göç etmek zorunda kaldı.
Henüz 8 yaşında göç yollarına düşen Karakuş, 11 kişilik ailenin 7’nci çocuğuydu. 9 yaşında tarlalarda çalışmaya başlayan Karakuş, sürgün olarak geldiği Aydın’da maruz kaldıkları ötekileştirme ve yoksulluğa karşı pes etmeme kararı aldı. 12 yaşına geldiğinde bu kez bir tekstil atölyesinde çalışmaya başlayan Karakuş, 21 yaşında yaptığı evlilikten ötürü İstanbul’a taşındı. Burada da tekstil işinde çalışmaya devam eden Karakuş, ailevi nedenlerden dolayı 2010 yılında tekrar Aydın'a döndü.
ÇALIŞMA YAŞAMINDA BİR KADIN
Bu süre zarfında iki çocuğu olan Karakuş, edindiği tecrübelerle artık ustalaştığı işte kendi atölyesini açma kararı aldı. 2014 yılında eşiyle kendi atölyelerini kuran Karakuş, kısa sürede işleri ilerleterek, çok sayıda kişiyi de istihdam etti. Hayalleri 2018 yılında etkisini artıran ekonomik krize takılan Karakuş, ekonomik nedenlerden ötürü atölyeyi kapatsa da üretimden vazgeçmedi. Bir yıl sonra (2019) evinin alt katını atölyeye çeviren Karakuş, çalışma yaşamında verdiği zorlu süreci ajansımıza anlattı.
KAYBOLAN ÇOCUKLUK
Aydın’a ilk geldiği yıllarda maddi ve manevi zorluklarla karşılaştıklarını vurgulayan Karakuş, “Ağabeyim askerdeydi babam da yanımızda değildi. Çünkü siyasi nedenlerden dolayı aranıyordu. Aydın'a geldiğimizde 8 yaşındaydım. Maddi nedenlerden dolayı okula gidemedim. Çok zorlu bir süreçti. Birden bire bildiğim tanıdığım her şey değişmişti. Etrafımda tanımadığım insanlar, çocuklar, dilini bilmediğim bir kültür. Her açıdan çok zorlandım. Çocukluğumu kaybettim diyebilirim. Günlerce ağladığımı hatırlıyorum. Oyun oynamak için sokağa çıktığımızda ‘Pis Kürtler neden geldiniz buraya Köyünüze gidin’ gibi sözlere maruz kalıyorduk. Bu çok acı veriyordu” dedi.
IRKÇILIK VE ÖTEKİLEŞTİRME
Maruz kaldıkları ırkçılık ve ötekileştirilmenin kendisinde büyük bir öfke birikimine neden olduğunu ifade eden Karakuş, mücadeleyle ayakta kaldığını söyledi. Tarla, bağ ve bahçe işlerinde çalışarak yaşamlarını idame ettirdiklerini belirten Karakuş, “9 yaşındayken ailemle tarla işinde çalışmaya başladım. Pamuk, çapa türü işler vardı. Sonra bu iş bana göre değil deyip farklı işlere yöneldim. Önce bir kuaför dükkânına gittim. Bir hafta orada çalıştım para pek vermiyorlardı ama öğrenmek istiyordum. Türkçeyi çat pat öğreniyordum ve daha orada gördüğüm muamele çok kötüydü. Kuaför işini bıraktığım halde bir meslek edinmek istiyordum. Bu minvalde daha çok tekstil atölyesi gibi yerlere bakıyordum. Çabalarım sonucunda tekstil atölyesinde bir iş buldum ve çalışmaya başladım” diye belirtti.
EŞİTSİZLİK VE TACİZ
12 yaşında bir tekstil atölyesinde işe başladıktan kısa bir süre sonra makine başına geçtiğini dile getiren Karakuş, şöyle devam etti: “Yıllar geçtikçe usta oldum. Patronum çalıştığım yerin bütün sorumluluğunu bana verdi. 10 yıl boyunca aynı atölyede çalıştım. Sonra işyeri sahibi ailevi sorunlarından kaynaklı iş yerini kapattı. Oradan başka bir tekstil atölyesine geçmek zorunda kaldım. Bütün sektörlerde olduğu gibi tekstilde de kadın-erkek arasındaki eşitsizlik beni çok rahatsız ediyordu. Örneğin; alınan ücretler orda da aynı değildi. Aynı eforu ve aynı emeği vermemize rağmen erkeğe daha çok ücret veriliyordu. Kadınlar, çoğu zaman maruz kaldıkları fiziki ve sözlü tacizin farkında değildi. Fakında olanlarda toplum ‘ne der ‘ anlayışıyla sessiz kalıyordu. Ben mobbing ve taciz olsun birçok konuda tartışıyordum. Zaten çoğu çalışan haklarını nasıl savunacaklarını bilmiyorlardı ya da ‘evime ekmek götüreyim’ derdindeydi. O nedenle hak ve hukuk arayışına girmedikleri için baskılara maruz kalıyordu. Ben bu tür anlayışlara çok karşı çıktım ve bu yüzden sürekli iş değiştirmek zorunda kalıyordum. Kadınlar, toplum içeresinde sürekli engellerle karşılaşıyor.”
16 YIL SONRA ATÖLYE AÇTI
2014 yılında atölye açtığını belirten Karakuş, borç harç ederek makine aldığını söyledi. Eşiyle birlikte iki işçi daha alarak işe koyulduklarını anlatan Karakuş, “İşlerim yolunda gitti atölyeyi büyüttüm. 20-30 makine daha aldım. Tabi işçide aldım. Yani bu işten eve ekmek götüren çok kişi oldu ama maalesef 2018 yılında itibaren Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz direk tekstil işini etkiledi. Özellikle tüm küçük atölyeler kapandı. Bende bu mağdurlardan biriyim” ifadelerini kullandı.
Ancak pes etmeyen ve çözüm olarak evin alt katını atölyeye çeviren Karakuş, “Atölye yeri kiralıktı ve krizden dolayı işler olmayınca ödemede sıkıntı çektim. Çalışanları mağdur etmemek adına bankadan kredi çektim ve ödemelerini yaptım. Ancak ciddi anlamda sıkıntılar yaşadım. Makinelerimi satmak zorunda kaldım. 20 makinem vardı şu anda sadece 4 makinem kaldı. Yine de her şeye rağmen atölyemi kapatmak istemedim. Çünkü bu benim tek hayalimdi. Çare olarak da evimin alt katını atölye yaptım. Şimdi burada kısıtlı imkanlarla da olsa üretime devam ediyorum. Yani ilerde imkanlar el verirse sadece kadınların çalıştığı kendime ait büyük bir atölye açmak istiyorum. Çünkü hayallerim ekonomik krize takıldı. Benim gibi mağdur olmuş milyonlarca kadın var. Önemli olan kadınların dimdik ayakta kalması hiçbir kişinin baskısına boyun eğmeden mücadele etmeleridir” dedi.
MA / Esra Solin Dal