ANKARA - İstismar edildi, sığınma evine yerleşti; buradayken 3 kez kaçırıldı, öldürülmek istendi. Ailesine dönmesi için baskı gören ve üç yıldır sığınma evinde yaşam mücadelesi veren kadının tek isteği, yeni bir hayat kurmak.
Türkiye’de şiddet gören kadınların gidebileceği 3 bin 482 kapasiteli toplam 145 kadın sığınma evi var. Pandemi döneminde şiddete uğrayan kadınların çoğu sığınma evlerine ulaşamazken, sığınma evlerinde yaşayan kadınların yaşam koşuları da giderek ağırlaştı. Sığınma evi değiştiren kadınlar gittiği her kurumda 14 günlük karantinada kalıyor. Çoğu sığınma evinde telefon verilmezken, dışarıya çıkmak da iş aramak da izne tabi.
Pandemide 3 sığınma evi değiştirmek zorunda kalan ve güvenliğinden dolayı isimi değiştirdiğimiz Eda, ailesini, 2019 yılında kendisine uyguladıkları şiddet ve cinsel istismarı psikoloğuna açıklaması üzerine sığınma eviyle taşındı. Eda ile yaşadıklarını ve sığınma evlerinin durumunu konuştuk.
18 YAŞINI BEKLEDİ
Kendisinden küçük 6 kardeşiyle birlikte defalarca şiddete maruz kaldıklarını belirten Eda, ailesini şikayet etmek için 18 yaşının dolmasını beklediğini söyledi. Eda, şikayet için 18 yaşını neden beklediğini ise şöyle açıkladı: “Daha öncesinde biraz araştırmıştım. Şiddet görenler 18 yaşından önce şikayet ettiğinde sevgi evlerine, yurtlara falan alınıyormuş ama 18 yaşından sonra kadın konuk evlerine alınıyor. Çünkü benim 12 yaşında olan bir kardeşim daha önce uğradığımız şiddet ve cinsel istismarı şikayet etmişti ve onu çocuk yurduna almışlardı. Kardeşim yurtta, istemediği halde aileyle görüştürüldü. 7 ay kaldıktan sonra aileye geri verildi. Biz şuan istemediğimizi söylediğimizde kadın konuk evinde kimse bizi zorla görüştüremez ama onlar çocuk ve onları istemedikleri halde görüştürüyorlardı. Kardeşimi koruması gerekenler de korumadı. Kardeşim istismara maruz kaldı, öldürmeye çalıştılar. Şuan 16 yaşında ve kendisine bunu yapanlarla yaşıyor. Ben de bu nedenle 18 yaşıma kadar bekledim. 18 yaş benim için bir kurtuluştu.”
İSTİSMAR FAİLİ SERBEST
Şikayeti üzerine kardeşlerinin de ifadelerinin alındığını belirten Eda, “Sadece daha önce şikayette bulunan kardeşim ifademi destekledi. Diğer kardeşlerim aile korkusundan ifademi desteklemedi. Tüm kardeşlerim bir gün yurtta kaldı, sonra aileye teslim edildiler. Eğer 18 yaşında olmasaydım büyük ihtimalle ben de o aileye geri verilecektim. Zaten daha önce başvurmaya cesaret edemedim. Çocuk yaşlarda da adalete güvenmiyordum. İfademi verdiğimde, bana inanmadılar, ‘eğer yalan söylersen müebbet hapis yersin’ diyen polislerle karşılaştım. Sonra dava açıldı ama hiçbir sonuç çıkmadı. Beni istismar eden kişi bir gece nezarethanede kaldı” şeklinde konuştu.
İLK SIĞINMA EVİ İLK BASKI
Eda, ilk sığınma evine gittiği sırada aynı zamanda lise eğitiminin de devam ettiğini belirtti. Sığınma evine ilk girdiğinde öncelikle “ilk kabul” denilen yerde tutulduğunu dile getiren Eda, “İlk kabulde bir süre kalmamızın nedeni de karar verme süreci, ‘giderler mi ya da farklı bir yol izleyen olur mu?’ diye bekletiyorlar. Hatta kadınların evlerine geri dönmesi için bir noktada zorluyorlardı. Oysa gidip de geri dönen çok kadın var. Bana da ‘git’ dedikleri çok oldu, ailem defalarca görüşme talebinde bulundu. Ben kabul etmediğimde sığınma evindekiler beni görüşme için zorluyordu. Ama öyle bir niyetimin olmadığını gördükten sonra kalıcı sığınma evine gönderdiler” dedi.
3 KEZ KAÇIRILDI
İlk gittiği sığınma evinden can güvenliği nedeniyle yerinin değiştirildiğini belirten Eda, pandemi döneminde de 3 sığınma evini değiştirmek zorunda kaldığını belirtti. Son gittiği sığınma evine ise psikolojik sorunları olduğu gerekçesi ile nakil edildiğini belirten Eda, “Ailem beni 3 kere sığınma evlerinden dışarı çıktığımda, başka sığınma evine gitmek için şehir değiştirdiğimde ve okula gidip geldiğim sırada kaçırdı. İlk kaçırılmam lise dönemimde oldu. Hangi liseye gittiğimi ailem biliyordu. Bu durumu sığınma evi yönetimine anlattığımda okulumu değiştirmediler ve ailem beni kaçırdı. Öldürmek istedi ama bir şekilde onların elinden kurtuldum ve başka bir şehre akrabamın yanına gittim. Üniversite sınavına girdim. Üniversiteyi kazanınca oradan ayrıldım sığınma evine başvurdum. Bu sığınma evine başvuru sürecinde yine ailem tarafından kaçırıldım. Beni eve götürdüler, akıl hastanesine yatırmaya çalıştırlar. Hastaneye her şeyi anlatınca beni yine kadın sığınma evine getirdiler” şeklinde konuştu.
'AKIL HASTASI' MUAMELESİ
Pandemiden dolayı gittiği her sığınma evinde 14 günlük karantinada tutulduğunu belirten Eda, “Mecbur olmasam burada yaşamam. Buralarda tüm işleri kadınlar yapıyor. Bizi sabah erkenden uyandırıp bir sürü iş yaptırıyorlar. Her gün farklı görevliler oluyor. Ben şuan çıkmak için çabalıyorum. Bazıları yatılı iş bulup ya da normal bir iş bulup kendi evlerini kurup gidiyorlar. Şuan kaldığım yerden memnun değilim. Ruhsal olarak iyi olmayanların kaldığı yere alındım ama orada bize tamamen akıl hastası muamelesi yapıyorlar. Psikologlar bile bizimle doğru düzgün konuşmuyor. Kurumda psikiyatrist olmadığı için buradaki kadınlar her defasında farklı farklı hastanelere gidiyorlar. Gittikleri her yerde yaşadıkları yeniden anlatıyorlar ve gittikleri her yerde farklı bir ilaç tedavisi başlatıyorlar. Bu arada hastanelere de tek başına göndermiyorlar. Sürekli seninle gelen bir kişi olur. İş aramak için bile izin alıp öyle çıkıyoruz. Sürekli telefon kullanamıyoruz. Bazı kurumlarda belli saatlerde bazıların da tüm gün veriliyor. Bazıları hiç verilmiyor. Şuan kaldığım kurumda ise günde sadece 10 dakika kullanabiliyoruz. Bundan önce kaldığım kurumda ise telefonu belli saatlerde kullanabiliyorduk ama internete girmek yasaktı” ifadelerini kullandı.
CEZAEVİ BENZETMESİ
Sığınma evinden çıkmanın tek yolunun iş bulmak ve kendisine yeni bir hayat kurmak olduğunu aktaran Eda, “Ama iş aramaya gittiğimde izin almam gerekiyor ve beni işe alan kurumun da buna dair bana bir belge vermesi gerekiyor. Çoğu kişi kadın sığınma evinde yaşayan birine iş vermek istemiyor. Kendisine tehdit olarak görüyorlar. Ben kaç iş yeriyle görüştüm ama belge alma zorunluluğu olduğu için işe alınmadım. Sığınma evlerinde kalan kadınlar 100-500 TL arası değişen bir ücret alıyorlar aylık. Ama bu neye yeter? Sığınma evlerinin bazıları cezaevi gibi. Bağımlı bir hayat yaşıyorsun” diye belirtti.
ŞİDDET ALANINA GERİ DÖNMEK
Sığınma evinde kadınları ayakta tutan tek şeyin birbiriyle olan dayanışması olduğunu söyleyen Eda, “Sığınma evlerinde kadınları iyi dinleyip onların yeni bir hayat kurmaları için destek olmaları gerekiyor. Bir çok sığınma evi bununla ilgilenmiyor. Çoğu kadın en son şiddet gördüğü yere dönmek zorunda kalıyor. Bazılarını en son geri dönecek zorunda bırakıyorlar. Kimse kendi isteğiyle kolay kolay dönmez. Oysa kendisine ait bir hayata kimse ‘hayır’ demez. Hayatımı özetleyecek olursam, şimdiye kadar yaşanmaması gereken bir hayat yaşadım. Umarım bundan sonrası böyle olmaz. Bundan sonrası için elimden geleni yapacağım. Umarım değişir. Bir şeylerin düzelmesi gerekiyor benim için olmasa bile diğer kadınlar için düzelmeli. Mücadele asla vazgeçilmemesi gereken bir şey. Ne olurla olsun devam” mesajı verdi.
MA / Zemo Ağgöz