DERSİM - Devletin yükselen kadın mücadelesinden korktuğunu belirten ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran, “Kadın özgürlük hareketi ile erkek devlet arasında büyük bir savaş ve çatışma var. Bu çatışmanın sonucu olarak sözleşmeyi ortadan kaldıranlar ‘makul kadın’ profilini oluşturmak istiyorlar” dedi.
Kadınları erkek şiddetinden koruyan İstanbul Sözleşmesi, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart’ta feshedildi. Sözleşmenin feshedilmesi ardından başta kadınlar olmak üzere birçok kesimden tepkiler devam ederken, kararın iptali için Danıştay’a yapılan başvurular da sürüyor.
KAZANILMIŞ HAK
Kararı değerlendiren Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran, AKP-MHP ortaklığıyla politik İslamcı bir rejim uygulandığını, bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi şaşırtıcı bulmadıklarını söyledi. Kadın cinayetlerinin arttığı ve LGBTİ+’lara dönük imha, nefret cinayetlerinin önünün açıldığına dikkati çeken Taşkıran, “Bütün bu zihniyet ve anlayış, tabi ki İstanbul Sözleşmesi’ne de düşmanlık gösterecekti. İstanbul Sözleşmesi biz kadınların, kadın özgürlük hareketinin onlarca yıllık mücadelesiyle kazanılmış bir hak. Sadece Türkiye’de değil, Avrupa'da da etkin uygulanması için mücadele ediliyor. Bu yasaya rağmen kadınlar katlediliyordu. Bu yasaya rağmen çocuklara yönelik tecavüz saldırısı devam ediyordu, hatta hayvanlara ve canlılara dahi bu tarz saldırdılar vardı. Şimdi ise bunların önü daha da pervasızca açılması isteniyor” dedi.
KADINLAR KORKUTUYOR
İktidarın özgürlük mücadelesi veren kadınları teslim almak istediğini dile getiren Taşkıran, “Çünkü kadınlar açısından büyük aydınlanma var. Kadınlar, politik örgütlenmeyle siyaset yapıyor, devrimci, sosyalist, feminist ve toplumsal büyük bir kesiminden kadınlar gerçekten eşitlik kavgası yürütüyor. Devlet bunu çok büyük bir risk olarak görüyor. Kadın özgürlük hareketi ile erkek devlet arasında büyük bir savaş ve çatışma var. Bu çatışmanın sonucunda İstanbul Sözleşmesi çok önemli bir kazanım. Bunu ortadan kaldırarak ‘makbul kadın’ profilini yani kadını birey olarak ortadan kaldıran ve aileye bağlayan, aile içerisinde yok sayan, hiçbir şekilde görmeyen bir anlayış oluşturulmak isteniyor. Bu anlamda kadın hareketi teslim alınamadı. Gittikçe büyüyor, genişliyor. Bununla birlikte muhafazakar kadınlar içerisinde de ciddi bir etkide bulunuyor. 21’inci yüzyıl, gerçekten kadın devrimi ve büyük kadın isyanlarının yüzyılı olarak başladı. Rojava devrimi bunun en örgütlü biçimi olarak yaşanıyor. İstanbul Sözleşmesi tam da bu nedenle kaldırıldı” diye belirtti.
KADIN ZAMANI
“İstanbul Sözleşmesi bizimdir, bu yasaları, demokratik hakları biz sokaklarda mücadele ederek kazandık” diyen Taşkıran, tekrar haklarını korumak için kadınlarla birlikte sokaklarda mücadele edeceklerini vurguladı. Şimdi kadınların önünde 3 aylık bir süreç olduğunu belirten Taşkıran, şöyle dedi: “Demokratik haklarımızı kullanarak başarabiliriz. Milyonlarca kadına seslenerek haklarımıza, hayatlarımıza, geleceğimize, onurumuza sahip çıkmak için, İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını ama aynı zamanda özgür bir gelecek sağlayacağız. Eşitlik kavgasını bu sistemi yıkarak başarmak zorundayız. Hayatlarımızı elimizden alanlara inat, hayatı durduralım. Bu çalışmayı ve çağrıyı örgütlemeliyiz. Kadın gücünü erkek egemen anlayışına gösterme zamanı.”