HDP ‘Kadın yoksulluğuna hayır’ kampanyasının startını verdi

img

İSTANBUL -“Kadınlar için adalet” kampanyasının ikinci kısmı olan "Kadın yoksulluğuna hayır" kampanyasının startını veren HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Gidebildiğimiz bütün iş yerlerine, tarlalara, fabrikalara, atölyelere, evlere gideceğiz. Dinleyeceğiz, soracağız, öğreneceğiz” dedi.

 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, sürdürdükleri “Kadınlar için adalet” kampanyasının ikinci kısmı olan "Kadın yoksulluğuna hayır" kampanyasını İstanbul İl Örgütü’nde yapılan basın toplantısıyla başlattı. Toplantının yapıldığı salona Kürtçe ve Türkçe “Kadın yoksulluğuna hayır kadınlar için adalet/ Em xizaniya jinan qebul nakin ji bo jinan edalet” pankartı asılırken, toplantıya HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Halkların Demokratik Kongresi(HDK) Eş Sözcüsü İdil Uğurlu, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Merkezi Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Çiçek Otlu, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi  (SYKP) Eş Genel Başkanı Canan Yüce, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) Sözcüsü Sevtap Akdağ, Devrimci Parti'den Melda Çelik, HDP’li vekiller Hüda Kaya, Serpil Kemalbay ile HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Elif Bulut katıldı. 
 
Toplantıda konuşan HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, bu sabah Diyarbakır’da 22 kişinin gözaltına alındığı baskına dikkati çekerek, iktidarın karşısında duran en büyük gücün kadınlar olduğunu söyledi.  
 
EŞİT YAŞAM İÇİN MÜCADELE
 
 
Ardından basın açıklamasına geçen Başaran, 10 Şubat’ta başlatılan tecrit, açlık grevleri ve kadın yoksulluğu temelli kampanyanın ikinci etabını başlattıklarını duyurdu. Kadınların işsiz bırakılarak evlere hapsedilmek istendiğini ifade eden Başaran, “Kadın görmeye tahammül edemeyen erkek iktidar, ‘makbul kadını’ yaratmaya çalışmaktadır” diye konuşarak, krizin en büyük bedelinin kadınlara ödetilmek istendiğine vurgu yaptı. Başaran, kadınların yaşamında her alanında ayrımcılığa maruz bırakılarak yaşanan yoksullukla beraber “erkeğe bağımlı” hale gelmek istendiğinin altını çizerek, “Yaşama eşit ve aktif katılabilmek için mücadele edeceğiz. Kadınların yaşadığı sorunları onlardan dinleyecek, taleplerini bulunduğumuz her mekanizmada dile getireceğiz” dedi.
 
YOKSULLUĞUN YÜKÜ 
 
Başaran, iktidarın pandemi sürecini fırsata çevirerek “makbul ve makul” kadın modelini oluşturmaya çalışmak isteğini yineleyerek, “Kadınların pandemi süreciyle birlikte bir yandan yoksullukla diğer yandan ekonomik özgürlükleri ellerinden alınarak erkeğe bağımlı hale getirilmek istenmektedir. Bizleri evlere hapsetmek isteyen erkek egemen zihniyete karşı hep birlikte mücadele edeceğiz. İş yaşamına eşit ve aktif bir şekilde katılabilmek, önümüzdeki bütün engelleri kaldırabilmek için mücadelemizi birleştireceğiz. Emeğimizi sömürülmesine, yok sayılmasına asla izin vermeyeceğiz. Kadınların yaşadıkları sorunları onlardan dinleyecek, taleplerini bulunduğumuz her mekanizmada dile getireceğiz. İktidar yoksulluğun yükünü de kadınlara yüklemiştir! Bugün fabrikalarda, tekstil atölyelerinde üretimde en büyük emeğe sahip olan kadınlar pandemi sürecinde ağır koşullarda, hijyenik olmayan ortamlarda çalıştırılmaktadır. Sosyal güvenlik mekanizmalarının yokluğunda kadınlara işsiz kalmak ya da sağlıklarını riske atarak çalışmaya devam etmekten başka bir seçenek bırakılmamıştır. Kadınlar tüm bu ayrımcı tutumlarla karşı karşıya bırakılırken erkek egemen iktidar yoksulluğun yükünü de kadınların sırtına yüklemek istemiştir” diye konuştu.
 
İLK İŞSİZ KALAN KADINLAR
 
Kayıt dışı merdiven altı işlerde, atölyelerde çalışmak zorunda kalan, evlere temizliğe giderek yaşamını idame ettirmeye çalışan binlerce kadının pandemi yasaklarından kaynaklı bu işleri dahi yapamayarak yoksulluğa terk edildiğinin altını çizen Başaran, şöyle devam etti: “Salgın ile birlikte kadınlara yönelik cinsiyetçi yaklaşımlar da derinleşmiştir. Emeği sömürülen, esnek ve güvencesiz işlerde çalışmak zorunda bırakılan kadınlar bu süreç ile birlikte ücretsiz izne gönderilen ve ilk işten çıkarılan kesimlerin de başında gelmiştir. Fabrikalarda, atölyelerde, merdiven altı işlerde güvencesiz ve kayıt dışı işlerde çalışan kadınlarla bir araya geleceğiz. Haklarımızı elde etmek için, emeğimizin sömürülmesine izin vermemek için hep birlikte alanlarda meydanlarda seslerimizi yükselteceğiz. Sosyal yardımlar, kadınların istihdama katılımı olarak istatistiklere yansımıştır, her zaman olduğu gibi. Bir taraftan kadınlar cinsiyetçi iş bölümüne mahkûm edilirken bir taraftan da verilen sosyal yardımlar istihdama katılım olarak istatistiklere eklenmiştir. Yaşlı, engelli ve hasta bakım işlerini güvencesiz bir şekilde yerine getiren genç kadınlar istatistiklerde çalışıyor gibi gözükmektedir. Oysaki yaşlı, engelli bakım işlerini yapan kadınlara verilen ücret, bakıma muhtaç kişinin ihtiyaçlarının karşılanması için verilmektedir. Ki verilen ücret çoğu zaman bu ihtiyaçları dahi karşılayamayacak düzeydedir. Bugün bu işleri yapan ve ne eğitim ne de istihdamda olmayan binlerce genç kadının herhangi sosyal bir güvenceye sahip değilken, istatistiklere çalışıyor olarak yansıması eşitsizliğin ne kadar derinleştiğinin göstergesidir.”
 
İZİN VERMEYECEĞİZ
 
Hayatlarının yok sayılmasına izin vermeyeceklerini ifade eden Başaran, “Kadınlara biçilmek istenen mesleki rolleri asla kabul etmeyeceğiz. ‘Sosyal yardım’ adı altında kadınları evlere hapsedip yoksulluğa mahkûm etmelerine müsaade etmeyeceğiz. Hep birlikte bizlere dayatılmak istenen bu rollere karşı mücadele edeceğiz. Gittiğimiz her yerde dokunduğumuz her kadınla bunları konuşacağız. KHK’li kadınlarla dayanışma içerisinde olacağız. Pandemi de olduğu gibi darbe girişimini de nimet olarak gören AKP-MHP erkek egemen iktidarı binlerce kadını eşitlik, özgürlük ve kadınlar için adalet mücadelesi verdiği için ihraç ederek yoksulluğa mahkûm etmek istemiştir. KHK’ler ile kadınları kamusal alanın dışına iterek, yoksullukla terbiye etmeye çalışarak kadınlara diz çöktürmek boyun eğdirmek istenmiştir. KHK’ler ile işten çıkarılan kadınlarla gittiğimiz her yerde buluşacağız. Onları dinleyeceğiz. İşlerine geri dönene kadar onlarla dayanışma içerisinde olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
 
KADIN ÜNİVERSİTELERİ 
 
Eşitsizliği dayatan kadın üniversitelerinin açılmasına izin vermeyeceklerini sözlerine ekleyen Başaran, “Pandemi sürecinde yoksulluktan kaynaklı uzaktan eğitime dahi erişemeyerek eğitimden kopmak zorunda kalan binlerce kız çocuğu, üniversiteyi bitirdiği halde işsizlikle yüz yüze kalan genç kadın varken bu iktidar ‘Kadın üniversiteleri açacağız’ diyor. Genç kadınların istihdam sorununu gidermek yerine ‘kadın üniversitelerini açacağız’ diyen erkek egemen iktidar şunu çok iyi bilsin ki; kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmeyi amaçlayan bu üniversiteleri açmanıza izin vermeyecek. Bizler ücretsiz eğitimin önünün açılması için, eğitimde kız çocukları için eşitlik talebimizi her yerde dile getireceğiz. İktidarın yaratmak istediği cinsiyetçi eğitim modeli ve üniversitelere karşı toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bir eğitim sitemini savunmaya devam edeceğiz. Bu kapsamda genç kadınlarla buluşacağız, sorunlarını taleplerini dinleyeceğiz. Hep birlikte eşit adil bir eğitim sisteminin oluşması içim mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu. 
 
GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ
 
Başaran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün işe alımlarda yaşanan usulsüzlüklere binlerce örnek verebiliriz. Kendisinden olmayana tahammül gösteremeyen AKP-MHP erkek egemen iktidarı iş başvurularında liyakati değil yandaşlığı esas almaktadır. İşçileri, emekçileri değil patronu sermayedarı savunmaktadır. Bu ülkede birileri çoklu maaş alırken gençler, kadınlar başta olmak üzere halklara yoksulluk, işsizlik dayatılmaktadır. Hal böyleyken, bir de pandemi koşullarında iktidarın kadınları evlere kapatma politikasından bağımsız olmayan kod 29 uygulaması ile de öncelikle kadınlar hedef alınmıştır. Bakın kod 29 uygulaması pandemi sürecinde işten çıkarmaların yasak olduğu bir sürecin tek istisnasıdır. Bu kod diyor ki, işyerinde ‘ahlak dışı’ davranışta bulunan işçi işten atılır. İşveren bu kodu kullanmak için herhangi somut bir gerekçeye dahi ihtiyaç duymamaktadır. Bu kod, pandemi döneminde işverenin elinde adeta bir silaha dönüşmüş, başta kadınlar olmak üzere bütün işçiler işverenin insafına bırakılmıştır. Özellikle sendikal faaliyetlerle hakkını arayan işçiler bu kodun hedefi olmuştur. Bu uygulama ile işten çıkartılmayı kabul etmeyerek direnen Migros, Sinbo ve SML Etiket işçisi kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlara buradan bir kez daha dayanışma mesajımızı gönderiyoruz. Sendikal faaliyet haktır. Biz kadınlar, sonuna kadar bu haklarımızı korumaya devam edeceğiz. İşten çıkarılan işçilerle buluşmaya dayanışma göstermeye devam edeceğiz. İşlerine geri dönene kadar asla geri adım atmayacağız.”
 
KOLLEKTİF ÜRETİM ALANLARI
 
Kadınların yaşadığı her yerde kollektif üretim alanları oluşturacaklarının altını çizen Başaran, “Yaşam alanlarında istihdam koşulları yaratılmamasından kaynaklı başka yerlere mevsimlik işçi olarak gitmek zorunda kalan kadınlar da yine her türlü ayrımcılığın ve eşitsizliğin hedefi olmaktadır. Mevsimlik tarım işçisi kadınlar bir yandan çalışırken diğer yandan çocuklarına bakma, yemek yapma gibi ağır sorumluluk altında kalmaktadır. Erkeklerle aynı işi yapmalarına rağmen ve iş yükü daha ağır olmasına rağmen aynı ücreti almayarak burada da her türlü emek sömürüsü ve ayrımcılığa maruz bırakılmaktadır. Mevsimlik tarım işçiliği yapan kadınlar için yaşadıkları topraklarda kolektif üretim alanlarını oluşturmak için hep birlikte çalışacağız. Onlarla bulundukları alanlarda buluşmalar gerçekleştirerek, yaşadıkları sorunları hep birlikte konuşacağız. Bu sorunları her yerde dile getirecek ve çözüm bulunana dek mücadele etmeye devam edeceğiz. Göçmen ve mülteci kadınlarla birlikte örgütleneceğiz. Savaş ve şiddet politikalarından kaynaklı göçmen ve mülteci konumuna düşen kadınlar birincil ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumdadır. Göçmen ve mülteci kadınların neredeyse hiçbir gelir kaynağı bulunmamaktadır. Bu kadınlar siyasi söylemlerle hedef haline getirilmekte, dış siyasette koz olarak kullanılmakta, içeride ise ucuz işgücü olarak görülmektedir. Savaşların ve ekonomik sömürünün bir sonucu olarak ülkelerini terk eden mülteci ve göçmen kadınlarla buluşacağız. Birlikte örgütlenerek, ayrımcılığa uğramadan güvenceli ve güvenli bir şekilde çalışabilecekleri istihdam alanları yaratmak için hep birlikte mücadele edeceğiz” diye belirtti.
 
DAYANIŞMA İÇİNDE OLACAĞIZ
 
LGBTİ+’larla da dayanışma içerisinde olacaklarının altını çizen Başaran, “LGBTİ+’lar ötekileştirilmeye çalışılmış, ekonomik anlamda hali hazırda belli meslek kollarında güvencesiz ve kayıt dışı çalışmaya zorlanmalarının yanında bir de iktidar tarafından hedef gösterilmektedir. Cinsiyetçi, tekçi, erkek egemen zihniyete karşı gökkuşağı renklerimizle bir arada olarak dayanışarak bu politikaların son bulması için hep birlikte mücadele edeceğiz” dedi.
 
TALANCI SİYASET
 
Erkek egemen iktidarın kadın yoksulluğunu giderme gibi bir derdinin olmadığını belirten Başaran, “Bu iktidar kayyım eliyle kadınları yoksulluğa mahkûm etmek istemiştir. Belediyelerimizde kadınlar için açılan mesleki eğitim kursları, kadın kooperatifleri, tandır evleri, kayyımlar eliyle kapatılarak kadınların istihdam alanı bırakılmak istenmemiştir.  Yapılmak istenen şudur: Kadınlar siyasi arenadan da istihdamdan da çekilsin. Tekçi, milliyetçi, militarist düzenin devam etmesi için kadınlar dört duvar arasına kilitlensin. İktidar gerçekten de kendi hayal ettiği tek sesli düzen için elinden geleni ardına koymamıştır. Patronlara, işverenlere kod 29 ile rahatlık sağlarken, kadınların iş hayatının dışına itilmesine adeta göz yumarken bir yandan da korku atmosferi oluşturmak için İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmaya çalışma cüretinde bulunmuştur. Şiddet mağduru kadınlar için barınma, yaşamını sürdürme gibi her türlü ihtiyacını karşılayacak bütçeyi zorunlu kılan; sığınma evlerine ayrılan bütçeyi koruyan sözleşmeden çıkmaya çalışmıştır. Bizler buradan bir kez daha sesleniyoruz. Gaspçı ve talancı kayyım siyasetine karşı haklarımızdan ve kazanımlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Kayyımlar eliyle işten çıkarılan kadınlarla buluşmalar gerçekleştireceğiz. Onlarla birlikte örgütlülüğümüzü genişleterek, mücadelemizi büyüterek kayyımları gönderecek kazanımlarımızı geri alacağız. Kooperatiflerimizi, mesleki eğitim kurslarımızı, kadın merkezlerimizi yeniden ve hep birlikte açacağız” diye konuştu.
 
HER 5 KADINDAN 1'İ ÜCRETSİZ ÇALIŞIYOR
 
Kadınların ciddi derecede maddi yoksunluğu sıralamasında, Türkiye’nin sondan 2’nci sırada olduğunun altını çizen Başaran, Türkiye'de kadınların maddi yoksulluk sorununun Avrupa ülkeleri ortalamasının yaklaşık 5 katı olduğunu vurguladı. 
 
Başaran, Ocak 2021 itibariyle Türkiye’deki bu oranları şu şekilde sıraladı:
 
 "* Erkeklerin işgücüne katılma oranı yüzde 68.8 iken, kadınlarda bu oran yüzde 30.6 olup erkeklerdeki oranın yarısından daha azdır. 
 
* Erkeklerin istihdam oranı yüzde 60 iken, kadınların istihdam oranı bunun yarısından daha az olup yüzde 26.1’dir.
 
*  Türkiye’de istihdam edilen her 5 kadından en az 1’i aile işlerinde ücretsiz çalışmaktadır."
 
KABUL ETMEYECEĞİZ
 
Başaran, kadının olduğu her yere gideceklerini dile getirerek, son olarak şunları söyledi: “Gidebildiğimiz bütün iş yerlerine, tarlalara, fabrikalara, atölyelere,  evlere gideceğiz. Dinleyeceğiz, soracağız, öğreneceğiz. Sorunları, talepleri, eleştirileri dinleyecek, özümseyecek ve bu yoksulluğun, bu korkunç uçurumun kapanması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. İktidar suni gündemler yaratadursun, kazanımlarımızdan asla vazgeçmeyecek, bizim olanı alacağız. Sözü olanın sözünü sokaklardan, fabrikalardan, tarlalardan Meclis’e taşıyacağız. Bu derinleşen yoksulluğun sesini duymazdan gelemeyeceği bir çığlık olarak yükseltmek için ‘Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet’ şiarıyla kampanyamızın ikinci kısmını başlatıyoruz. Kadınların yoksul kaldığı bütün alanlarda mücadele etmek için, ortak ses yükseltmek için çalışmalarımıza başlayacağız. İlk çalışma alanımız Ege olacak ardından Türkiye’nin dört bir tarafında ve Kürdistan’da bu çalışmayı yürüteceğiz.”