‘Şiddet zamanla toplumsal çürümeye yol açar’

  • kadın
  • 09:16 28 Nisan 2021
  • |
img
MERSİN - Artan şüpheli kadın ölümlerine dikkati çeken Psikolog Şilan Sürmeli, intihara sürüklenen kadınların yaşadıklarını “toplumsal çürüme” olarak açıklayarak, “Çünkü faşizmin en büyük aracı şiddettir. Şiddet zamanla tabanda bir toplumsal çürümeye yol açar ve ilk yansıması kadınlar üzerinde olur” dedi.
 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre, ülkede 2021’in ilk 3 ayında 79 kadın erkekler şiddeti sonucu, 45 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Sistematik bir şekilde fiziki, ekonomik ve psikolojik başta olmak üzere şiddetin her türlüsüne maruz bırakılan kadınların birçoğu da intihara sürüklendi.
 
Psikolog Şilan Sürmeli, intiharın sosyolojik, politik ve ekonomik boyutunun olduğuna dikkat çekerek, bu durumu aynı zamanda “toplumsal çürümenin getirdiği bir depresyon hali” olarak nitelendirdi.
 
BİR ARAÇ OLARAK ŞİDDET  
 
İktidarların kendilerini var etmek için şiddeti bir araç olarak kullandığını belirten Sürmeli, erkek egemen toplumların inşasında en önemli dinamiklerin şiddet olarak karşımıza çıktığını söyledi. Sürmeli, şiddetin yayılmasını şöyle anlattı: “Özellikle ataerkil ve baskıcı toplumlarda kadına, çocuğa ve hayvana yönelik şiddet, ana argümanlardan biri oluyor. Bu yönüyle şiddeti içinde bulunduğumuz toplumdan ayrı düşünemeyiz. Ataerkil sistem, erkek üstünlüğü üzerine kurgu yaparak bu kurgunun içinde de belli rolleri öne çıkarıyor. İktidarlar bu erkeklik rollerini baz alarak toplumu buna göre şekillendiriyor. Bu şekillendirme biçimi devlet yapısı despotik olan bizim gibi ülkelerde şiddetle yan yana geliyor ve toplumun en küçük yapı birimi dediğimiz aile içine kadar yerleşiyor. Bu durum kadınlara,  çocuklara ve hayvanlara yönelik şiddet olarak yansıyor. Kadına yönelik şiddet tam da bu noktalardan besleniyor. Bir erkek bir kadına şiddet uyguladığında rahatlıkla ‘kadın hak etti' cümlesiyle karşılaşabiliriz.  Yine toplum tarafından karşılığı ise 'Allah bilir ne yaptı' gibi bir söylem ile karşılaşmak mümkün. İktidar, kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadınlara rahatlıkla 'aile yapımızı bozuyorsunuz' diyebiliyor. Böyle olunca şiddet evimize kadar girebiliyor.”  
 
EN YAYGIN RAHATSIZLIKLARDAN
 
Ülkede artan intihar olaylarının altında yatan nedenlerin başında şiddet faktörü olduğuna işaret eden Sürmeli, erkek egemen toplumlarda kadınların fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kaldığını vurguladı. Kadının en çok maruz kaldığı psikolojik şiddet karşısında ise kendini ifade edemediğine dikkati çeken Sürmeli, “Bu durum bireylerde umutsuzluk,  çaresizlik, kaygı ve umutsuzluk hissine neden oluyor. Bireyin yaşadığı çaresizlik hali onu depresyona sokar ve bu depresif durum kişiyi intihara kadar sürükleyebilir. Günümüzde depresyon, kanser ve grip kadar yaygın üçüncü bir rahatsızlık haline geldi. Bu aynı zamanda kapitalist sistem tarafından üretilen bir hastalık olmakla beraber kadınlarda daha sık yaşanıyor. Karşıdaki şiddeti, failine söyleyemediği zaman içine atar ve bu depresyona neden oluyor. Bu durum bayılma ve nevrozlara (nöbet) neden olur. Doğru tedavi edilmediği sürece ciddi olaylara neden olabilir” ifadelerini kullandı. 
 
‘İNTİHAR’ SÜSÜ 
 
Son dönemlerde işlenen kadın cinayetlerinin “intihar” süsü verilerek, üzerinin kapatıldığını belirten Sürmeli, “Özelikle genç kadınlar, fuhuş, uyuşturucu ve çetelerin ağına düşürülerek intihara zorlanıyor. Bu noktada devlet ve erkek egemen yapının faşizm ve şiddetle buluşması sonucu işlenen cinayetlere ‘intihar’süsü verilerek kapatılıyor. Diğer bir ayağı ise iktidar ya da devletin paramiliter güçleriyle ilişkisi olan birçok erkek de bu cinayetleri işlemesine sebep oluyor. Özelikle son dönemlerde İpek Er, Aleyna Çakır, Gülistan Doku; bunlara örnek gösterilebilir” dedi. 
 
MEDYANIN ROLÜ
 
Şiddetin yaygınlaştırılmasında medyanın rolünün altını çizen Sürmeli, iktidarın kullandığı şiddet dilinin toplumda öteki kimliklere karşı sirayet ettiğini dile getirdi. Medyanın kadın cinayeti ve taciz haberlerini verirken mağduru değil, suçu ve suçluyu meşrulaştıran bir dil kullanıldığını belirten Sürmeli, şöyle dedi: “Kadına yönelik şiddet konusunda verilen haberlerde ‘cinnet’ terimi çok kullanılıyor. ‘Cinnet getiren baba eşini ve kızını bıçakla doğradı…’ Burada olayı anlatırken, bütün suçu cinnet geçirmeye bağlayıp failin suçunu meşrulaştırmaktır. Adam işlediği cinayet olayını  'cinnet geçirmişe' getirip hafifletiyor, hatta yok sayıyor. Cinayet olgusuna dair ayrıntı veya fotoğraflarla ‘şiddet pornografisi’ yapılıyor. Böylelikle potansiyel katillere örnekler veriliyor, fikir ve cesaret aşılanıyor. Yaşanan anti demokratik uygulamalar,  şiddet ve taciz olaylarına yönelik kadınlar sokağa çıktığında saldırıya uğruyor. Yani medya aracılığıyla toplum üzerinde baskı uygulanarak faşizm kurumsallaştırılmak isteniyor. Çünkü faşizmin en büyük aracı şiddettir. Şiddet zamanla tabanda bir toplumsal çürümeye neden olur ve ilk yansıması kadınlar üzerinde oluyor.” 
 
MA / Esra Solin Dal