MERSİN - Erkek şiddeti sonucu sağ ayağından sakatlanan Hatun Koç’un avukatı Battal Gazi İnci, İçişleri ve Adalet bakanlıklarına tazminat davası açarak, “Bu suçun bir tarafı da yargı ve emniyettir” dedi.
Mersin’in Toroslar ilçesinde 27 Mayıs 2020 tarihinde sistematik şiddet gördüğü eski eşi Özkan Yarbı tarafından çocuğunun gözleri önünde ateşli silahla vurulan Hatun Koç, ağır yaralanmış ve sağ ayağı sakat salmıştı. Özkan Yarbı ise olaydan sonra gözaltına alınarak “kasten yaralama” suçundan tutuklanmıştı.
Koç’un avukatı Battal Gazi İnci, hem yargılama aşamasında hem de emniyet yetkililerin sorumluluğunu yerine getirmemesinden kaynaklı müvekkili Koç’un saldırıya maruz kaldığını kaydederek, mağduriyetinin giderilmesi için İçişleri ve Adalet Bakanlığı hakkında maddi ve manevi tazminat davası açtı.
Mersin Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne yapılan başvuru dilekçesinde, Koç’un 2013 yılında evlendiği, gördüğü şiddet sonucu ise 2014 yılında boşandığı ancak Koç’un evlendiği günden bugüne sistematik bir şekilde şiddete maruz kaldığı belirtildi. Şiddet vakalarının bir kısmının kovuşturmaya tabi tutulduğu, bir kısmının ise soruşturma aşamasının sağlıklı yürütülmediği için takipsizlikle sonuçlandığı, bir çoğunun ise şiddetin önlenmesine ilişkin etkili bir idari teşkilat olmadığı için kayıtlara geçilmediği ifade edilen dilekçede, fail Yarbı hakkında başlatılan dosya sayısının 19 olduğu, kovuşturmaya konu edilmiş suç sayısının ise 25 olduğu aktarıldı.
SORUŞTURMA AÇILMADI
Sanık Yarbı hakkında verilen cezaların alt sınırdan verilerek “iyi hal indirimi” uygulandığının kaydedildiği dilekçede, “Bazı dosyalarda ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılması’ kararı verilmiştir. Sanık hakkında verilen dosyalardan sadece bir çoğu kesinleşmemiş, ceza miktarı düşük olduğu için sanık cezaevine bile girmemiştir” denildi. Tutuklu sanık Yarbı’nın müvekkili Koç’u pompalı tüfekle ağır yaraladığı için Mersin 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davaya da atıfta bulunulduğu dilekçede, “Davada, mahkeme huzurunda müvekkili tehdit etmiş ve müvekkil korkudan sinir krizi geçirmiştir. Anılan olaylarda Özkan Yarbı'nın müvekkile karşı müteaddit defalar suç işlemiş olmasına ve ölümle tehdit etmesine rağmen müvekkilin şikayetten vazgeçme taleplerinin ardında yatan sebepler soruşturma ve kovuşturma makamlarınca araştırılmamıştır. Hatta çoğu zaman emniyet ve savcılık hatta mahkemelerce suça konu olaylar aile içi şiddet vakıası olarak görülüp taraflar uzlaştırılmaya çalışılmıştır” ifadeleri kullandı.
TEHDİT MEKTUBU
Yarbı’nın yargı mercilerini caydırıcı bir organ olarak görmediğinden dolayı müvekkiline karşı suç işlemeye devam ettiğinin aktarıldığı dilekçede, sanık Yarbı’nın tutuklanmasına rağmen müvekkili Koç’u tehdit etmeye devam ettiğinin altı çizildi. Sanığın tutuklu bulunduğu Mersin Kapalı Cezaevi’nden 24 Ocak’ta Koç’a gönderdiği mektupta "Bir gün mektubum gelmeyecek ben geleceğim, karşına ben çıkacağım. Sadece o gün için yaşıyorum, sabrediyorum. Yaşanacak hayat yoksa ödenecek bedel de yoktur. Ya yaşadığın hayatın bedelini ödersin ya da bedelini ödediğin hayatı yaşarsın..." diyerek Koç’u tehdit ettiğinin aktarıldığı dilekçede, cezaevi yönetiminin görevini yerine getirmediği aktarıldı. Davalı idarenin görevlerini yerine getirmediğinin vurgulandığı dilekçede, “İdare müvekkilin mütemadiyen uğradığı şiddet olaylarına ilişkin Özkan Yarbı'ya karşı caydırıcı herhangi bir önlem almamıştır. Alınan tedbir kararlarından sonra da şiddet vakıaları gayet sıradan bir şekilde devam etmiştir. Müvekkilin şiddete uğramasının engellenmesi noktasında, tedbir kararlarında gerçekten faili engelleyecek gerekli tedbirlere hükmedilmediği gibi alınan tedbir kararları da emniyet birimleri tarafında takip edilmemiştir” denildi.
Türkiye’nin taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme (CEDAW), Türkiye’nin çekildiği İstanbul Sözleşmesi’ne ve Anayasa’daki kadın haklarını koruyan maddelere atıfta bulunulan dilekçede, bahse konu olan mevzuat hükümlülerinin tamamı davalı idarece ihlal edildiğinden kaynaklı Koç’un mağdur edildiği belirtildi.
TAZMİNAT TALEBİ
Hem yargılama aşamasında hem de emniyet yetkililerin sorumluluğunu yerine getirmemesinden kaynaklı Koç’un şiddete maruz kaldığının belirtildiği dilekçede, şu ifadelere yer verildi: “İdarenin hizmetinin geç veya kötü işlemesi ya da hiç işlememesi, müvekkilin uğradığı şiddete sistemin tamamı tarafından göz yumulması, şiddetin sürmesi ve teşvikini sağlamış ve devamına hizmet etmiştir. İdarece müvekkilin hukuki güvenlik hakkı, sağlık hakkı, vücut bütünlüğü ve manevi varlığına ilişkin koruma yükümlülüğü ihmal edilerek müvekkilin ağır mağduriyetine yol açılmıştır. Tüm yaşananlar ışığında idarenin hizmetinin geç veya kötü işlemesi ya da hiç işlememesi nedeni ile müvekkilin uğradığı bedensel ve ruhsal zararların tazmini adına maddi ve manevi tazminat talep etme zorunluluğu hasıl olmuştur. Aksi bir değerlendirmede dahi müvekkilin uğradığı zararların idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesi gereğince müvekkilin sırf kadın olmasından ötürü uğradığı zararların karşılanması sosyal devlet ilkesinin gereğidir.”
Dilekçede, Koç’un bugüne kadar uğradığı bedensel ve manevi zararlarının tazmini için 500 bin TL manevi, sonradan miktarı belirlenmek üzere maddi tazminatın taraflarına ödenmesi yönünde karar verilmesi talep edildi.
TEHDİTLER DEVAM EDİYOR
Dilekçeye ilişkin konuşan avukat Battal Gazi İnci, müvekkilinin mağduriyetine ilişkin hem idare hem yargı hem de emniyetin çok ciddi ihmallerinin olduğunu belirterek, sanık Yarbı’nın 2 yıldır tutuklanmasına rağmen müvekkili Koç’u hala tehdit edebildiğine dikkati çekti. Müvekkiline dönük yapılan ihmallere bakıldığında kadına dönük şiddetin bir devlet politikasının yansıması olduğunun görüleceğinin altını çizen İnci, “Müvekkilim, topuğundan vurulmadan 6 ay önce savcılığa gidip ölümle tehdit edildiğini söyleyerek şikayette bulunuyor. Ancak, herhangi bir işlem yapılmıyor. Tehditler devam edince bir hafta sonra savcılığa gidip şikayette bulunmasına rağmen yine herhangi bir işlem yapılmıyor. Daha sonra müvekkilim topuğundan vuruluyor. Bu aşamaya kadar ortada ciddi bir tehdit olmasına rağmen savcılıkta herhangi bir işlem yapılmıyor. Koç vurulduktan sonra 3 ay sonra tehditle ilgili iddianame hazırlanıyor” diyerek, müvekkilinin karşılaştığı ihmallere dikkati çekti.
YARGI VE EMNİYETİN ROLÜ
Kadını şiddete karşı koruyan uluslararası sözleşmelere dikkat çeken İnci, “Kadına yönelik şiddet vakaları emniyet ya da yargı birimlerine intikal ettikten hemen sonra çok ciddi önlemlerin alınması gerektiğine dair açık hükümler var. Buna rağmen müvekkilimin dosyalarına sanki çok basit bir vakaymış gibi değerlendirmeler yapılmış. Yargının hemen hemen her dosyada iyi hal indirimi uyguladığını görüyoruz” şeklinde konuştu. Devletin pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğinden kaynaklı tazminat davası açtığının altını çizen İnci, “Kadına yönelik şiddet, ciddi bir toplumsal sorundur. İlgili kurumlar, görevlerini yerine getirmiş olsaydı, kesinlikle Hatun Koç böyle bir durumla karşı karşıya kalmayacaktı. Bu suçun bir tarafı da kesinlikle yargı ve emniyettir” dedi.
MA / Mehmet Şah Oruç - Ömer Akın