İZMİR - Erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasıyla hayata tutunan Aycan Beysülen, tüm kadınları İstanbul Sözleşmesi'ni sahiplenmeye çağırdı.
Türkiye, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi. Kadın örgütleri, 1 Temmuz’da yürürlükten kalkacak olan sözleşmenin uygulanması için mücadelesini sürdürüyor.
Karara karşı mücadele eden kadınlardan İzmir’in Karşıyaka ilçesinde yaşayan boşanmak istediği Burak Kıncı tarafından defalarca bıçaklanan ve gördüğü tedaviyle yaşama tutunan Aycan Beysülen, uğradığı saldırıya karşı verdiği hukuk mücadelesinin yanı sıra, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı da mücadele ediyor. Kadın dayanışmasıyla yeniden yaşama tutunan Beysülen ile İstanbul Sözleşmesi'nin kadınların yaşamına etkisini konuştuk.
YILLAR SÜREN ŞİDDET
Daha 17 yaşındayken evlenen Beysülen, eşinden yıllarca fiziki ve psikolojik şiddet gördüğünü söyledi. "Daha iyi bir yaşam kurmak için boşanmak istedim" diyen Beysülen, Kınıcı'nın açtığı bıçak yaralarından dolayı uzun süre ayakta duramadığını ifade etti. Anne ve babasının çalışıyor olmasından dolayı biri altı diğeri iki yaşında olan çocuklarına bakmak zorunda kaldığını söyleyen Beysülen, "Hukuksal bir mücadele verdiğim gibi çocuklarım için hayat kavgası veriyorum. Ailem çalıştığı için çocukları bırakacağım kimse yok. Bu yüzden düzenli bir işe giremiyorum. Ekonomik açıdan çocuklarımı geçindirebilecek zemine tek başıma sahip olmadığımdan ailemle yaşamak zorunda kaldım ancak ailemle yaşadığım için devlet desteği alamıyorum. Ne aileme ne de kimseye bağımlı olmak istemiyorum. İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansaydı çocuklarımla yaşama daha güvenli ve insanca devam edebilirdim" dedi.
İstanbul Sözleşmesi'nin başta kadın davaları olmak üzere yaşamın pek çok alanında kadını koruyan referansları oluğunu vurgulayan Beysülen, "İktidar, kadınları ayakta tutabilecek, güzel bir yaşam sürebileceğimiz tüm yükümlülüklerden kurtulmak istiyor. Kadınların güçlü ve özgür olmasını istemiyorlar" diye konuştu.
‘BOYUN EĞMEYİN’
İstanbul Sözleşmesi'nin sürekli hedef haline getirilerek itibarsızlaştırmaya çalışıldığını dile getiren Beysülen, "Özellikle son zamanda erkekler 'seni öldürsem bana ceza bile vermezler' diyerek, bir nevi övünç duyuyorlar. Aslında tam olarak da bunun mesajlarını veriyorlardı” diye belirtti. Kadınların, aile, çocuklar, ekonomik nedenler gibi konulardan dolayı yaygın olarak şiddete boyun eğmek zorunda kaldığını söyleyen Beysülen, "Hastanede 15 gün kaldım, yoğun bakımda 13 gün yaşam mücadelesi verdim ve şimdi yeni bir yaşam kuruyorum. Boyun eğmeyin. Şiddetin devamı geliyor, bu yüzden affetmeyin" diye seslendi.
MÜCADELENİN TEMELİ
Tek isteğinin çocuklarıyla birlikte huzurlu bir hayat geçirmek olduğunu ifade eden Beysülen, şöyle devam etti: "Hayatım boyunca eril sistemin tüm baskılarını hissettim. Kızıma aynı baskıların yapılmasına asla izin vermeyeceğim. Çünkü o baskı öyle güçlü ve etraflı ki kadını hiçleştiriyor, acizleştiriyor. Ben aciz olmadığımı çok sonra fark ettim. Hayatım hakkında tek başıma karar aldığımda ise başka bir mücadeleye girmiş oldum. İstanbul Sözleşmesi'ni savunmak mücadelemin temeli oldu."
KADINLARDAN GÜÇ ALDI
Uğradığı saldırıdan sonra kadınların dayanışmasından güç aldığını dile getiren Beysülen, "Daha önce hiç kadın eylemine katılmadım. Onları İstanbul Sözleşmesi için slogan atarken gördüğümde taleplerinin karşılanmasını diledim hep. 8 Mart gibi büyük kadın eylemlerine katılmak istediğimde evdekiler tarafından engellendim. Eminim ki benim gibi milyonlarca kadın var. Bizi engelleyenlere, haklarımızdan vazgeçmemizi isteyenlere karşı tüm kadınları 1 Temmuz'da sokaklara çağırıyorum” şeklinde konuştu.
MA / Sevda Aydın