ANKARA - HDP, Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu’ndan çekildi. Milyonlarca kadının iradesinin hiçe sayılması nedeniyle "Bu oyunda yokuz" diyen HDP’li kadınlar, cinsiyet eşitliğinin gerçek olduğu bir yaşamı inşa etmek için bütün kadınlar ile beraber mücadeleye devam edeceklerini belirtti.
CHP, İYİ Parti’nin ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) de Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’ndan çekildi. HDP’nin de çekilmesiyle Araştırma Komisyonunda sadece AKP ve MHP'li üyeler kaldı.
HDP’li kadın milletvekilleri, çekilme kararına ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Partili vekiller ellerinde İzmir’de katledilen parti üyesi Deniz Poyraz’a atfen “Deniz biziz”, “Erkek adalet değil, gerçek adalet”, “Yaşamı savunuyoruz” yazılı dövizler taşıdı.
Komisyon üyesi olan Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu’ndan çekildiklerini duyurdu. Kerestecioğlu, cinsiyet eşitliğinin gerçek olduğu bir yaşamı inşa edebilmek için HDP Kadın Meclisi olarak, kadın kurumları ve şiddete karşı ‘hayır’ diyen bütün kadınlar ile beraber mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi.
‘AKLIMIZLA ALAY EDİLİYOR’
Kerestecioğlu, şunları söyledi: “20 Mart gecesi hukuksuzca ve tek bir adamın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı, binlerce kadın aylardır sokaklarda. Hem de pandemiye ve polis şiddetine rağmen. Yine sosyal medyada her cenahtan milyonlarca kadın aylardır bu kararı tanımadığını, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğini haykırıyor. Öyle ki kutuplaştırma politikaları dahi işe yaramıyor! Kadınlar en temel haklarının gaspı karşısında hep birlikte ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ diyor! Evet, iktidar ne yaparsa yapsın kendi hanesini de saran tepkileri bastıramıyor. Polis şiddeti, protesto hakkını kullanan kadınlara açılan davalar, dezenformasyon, LGBTİ’lere ve feministlere karşı nefret söylemleriyle harmanlanmış meşruiyet arayışları, mevcut kanunlar uygulanmazken yayınlanan göstermelik genelgeler... Aklımızla alay ediliyor adeta! Ulusal eylem planı hazırlıklarına çağrılmayan kadın örgütleri 1 Temmuz’da açıklanacak ulusal eylem planında Erdoğan’ı alkışlamaya çağrılıyor. Fakat ne zorbalık ne sembolizm ne de Danıştay’ın hukuk dışı kararı iktidarı sıkıştığı yerden kurtaramayacak.
11 GÜN SONRA SÖZLEŞMEDEN ÇEKİNİLDİ
HDP olarak Meclis’te olduğumuz ilk günden beri kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Meclisi adım atmaya çağırdığımız sayısız girişimimiz var. Kanun teklifleri, araştırma önergeleri verdik. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nu çalışmaya zorladık. Nitekim ısrarlı çabalarımız sonucu tüm partilerin ortak kararıyla 27’nci dönemin başında Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu altında İstanbul Sözleşmesi’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonu kuruldu. Bir buçuk sene çalıştık ama hala komisyon raporu çıkmadı. Peki sonra ne oldu? İktidar ortakları AKP ve MHP, birdenbire Meclisin kadına yönelik şiddeti araştırması gerektiğine yeniden kani oldu. Ancak Komisyonun muradının, şiddetin neden önlenmediğini araştırmak olmadığını çok çabuk anladık. Bu Komisyon, daha çalışmalarına başlamadan şaibeli hale geldi! Çünkü Komisyon’un kurulduğu meclis oturumundan tam 11 gün sonra bir gece yarısı şahsım rejiminin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye karar verdiğini öğrendik.
LGBT+’LARA KARŞI NEFRET VE ŞİDDET
‘Biz çoğunluğuz, her dediğimizi yaparız’ anlayışını ve saray talimat veriyor bakanlar komisyonlar o talimatla hareket ediyor düzenini asla kabul etmediğimiz için de çekilme kararından vazgeçilmesi konusunda bugüne kadar mücadele ettik.
Tutanaklardan da görüleceği gibi her fırsatta şiddeti sonlandırmak için İstanbul Sözleşmesi’nin sunduğu yol haritasını anlatmaya, kadınların sesini Komisyona taşımaya çalışarak, Komisyonu müzakereye çağırdık. Komisyonda çoğunluğu oluşturan iktidar mensubu üyeler, ısrarla ve sabırla yaptığımız uyarıları, önerileri dikkate almadığı gibi kadına şiddeti ve ayrımcılığı besleyen, kavramların içini boşaltan, başka hak gasplarını meşru gören ve LGBTİ+’lara karşı nefret ve şiddeti körükleyen tutumda ısrarcı oldular.
BİZ BU OYUNDA YOKUZ
Bakanlara, AKP’li üyelere, bürokratlara defalarca sormamıza rağmen, yıllardır ilk imzacısı olmakla övündükleri İstanbul Sözleşmesi’nden neden çıkıldığına dair bir tek mantıklı söz duymadık! Bugün itibarıyla, milyonlarca kadının iradesinin hiçe sayılması karşısında Komisyon’da daha fazla yer almamız ne mümkün ne de doğru. Ankara’da, bu meclisten bir adım ötede, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz diyen kadınların polis tarafından taciz edilip aşağılanmasına, dövülerek gözaltına alınmasına rıza gösterip, mecliste şiddete sıfır tolerans demenin riyadan başka bir anlamı yok. Öğrenciye, gazeteciye, LGBTİ+’ların boğazına basarak gözaltı yapmak rutin hale gelmişken, şiddet ve militarizm bu denli kışkırtılırken bu komisyonun toplum nezdinde hiçbir ikna ediciliği kalmamıştır. İzmir İl Binamıza düzenlenen saldırıda yitirdiğimiz Deniz Poyraz için bir başsağlığı dileme nezaketinin dahi gösterilmediği bir ortamdan ne kadınlar ne de toplumun tamamı için eşitlik, adalet ve özgürlük çıkabilir. 1 Temmuz’dan sonra bu Komisyonun tek işlevi iktidarı düştüğü bataktan çıkarmaya çalışmak olacaktır. Biz bu oyunda yokuz.
İKTİDARIN PROPAGANDASINI YAPTIĞI MECRAYA DÖNÜŞTÜ
Bu komisyonda müzakere yoktu, demokratik teamüllere uyulmadı. Komisyonda asla bir müzakere ortamı tesis edilemedi. Komisyon Başkanı daha ilk toplantıda fikrimizi nezaketen sorduğunu açıkça beyan etti. Toplantı tarihleri belirlenirken üyelerin fikri, diğer sorumlulukları dikkate alınmadı ve her fırsatta sözleri kesildi. İktidarın kendine “neden şiddeti önleyemedik?” diye sormak yerine, -mış gibi yapmayı tercih ettiğini bir kez daha gördük. Kadınların eşitlik talebini reddederek, eşitsizlikleri doğallaştırarak şiddet önlenemez. Şiddetin kaynağı erkek egemenliğidir. Gerek iktidar vekilleri gerekse bakanlar, bürokratlar şiddetin kaynağını doğru ifade etmekten kaçındılar. Daha da vahimi şiddeti önlemek bir yana sorunu daha da derinleştirecek akla ziyan önerilerde bulundular ve komisyon iktidarın kendi propagandasını yaptığı bir mecraya dönüştü.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET POLİTİKTİR
Hayır! Nasıl ki 1987’de Dayağa Karşı Yürüyüşte “özel olan politiktir, özel olanın politikasını yapmamız lazım” diyerek sokaklara çıktıysak şimdi de “kadına yönelik şiddet politiktir” diyoruz. Çünkü şiddeti besleyen, iktidarın kutuplaştırıcı, ötekileştirici, militer, kadın düşmanı politikaları, cezasızlık rejimidir. İstanbul Sözleşmesi’nden sorgusuz sualsiz çekilme kararıdır. Evet çekilme kararı sonrası, şiddet uyguladıklarında ceza almayacaklarını ya da aldıkları cezaların iptal edileceğini sanan çok sayıda kişi olduğunu hem Aile Bakanı, hem baro temsilcileri, hem STK temsilcileri ifade etti.
KADIN KATLİAMARI DEVAM ETTİ
Ardından konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ise şunları söyledi: “Komisyona davet edilen Bakanlıklar ve Devlet Bürokratların neredeyse tamamı tarafından Komisyon süresince şiddet aile içinde ‘basit bir mesele’ olarak tanımlandı. Kadınların, sokakta, işyerinde, partnerlerinden, eşleri dışındaki aile bireylerinden gördükleri şiddet yok ya da müstehak sayıldı. Kadın sığınaklarını artırmayı gündeme getirmeyenler, uzaklaştırma alan erkeklere misafirhane açılmasını önerdi.
Bizler komisyonda şiddeti konuşurken ve önlenmesi için mücadele ederken ve ilgili bakanlıklara çağrılarda bulunurken, kadına şiddet ve kadın katliamları devam etti. Failler dışarıda elini kolunu sallayarak gezmeye devam etti. Gülistan Doku, İpek Er, Nadira Kadirova ve daha nice kadının faili hala serbest. Komisyonda, failleri aslında belli olan şüpheli kadın ölümlerinin akıbetine ilişkin sorduğumuz sorular bir kez daha yanıtsız bırakıldı. Üniformalı şiddeti, tacizi, tecavüzü ve cinayetleri hala devam ediyor. Ne yazık ki üniformalı faillerin cezasızlık zırhıyla nasıl korunduğuna bir kez daha şahit olduk.
KELEPÇELER FAİLLERE DEĞİL KADINLARA TAKILDI
Tüm bu olanlar yetmezmiş gibi bir de üstüne faillere ‘haksız tahrik indirimleri’ veriliyor. Komisyonda da boşanma davasının konusu olacak aldatmanın ağır tahrik olarak değerlendirildiği beyan edildi. Nitekim geçtiğimiz hafta İstinaf Mahkemesi, eski eşi Ayşe Tuba Arslan’ı başına satırla defalarca vurarak öldüren Yalçın Özalpay’a verilen müebbet hapis kararını ‘haksız tahrik indirimi’ uygulayarak bozdu. Kadınlar dışarıda İstanbul Sözleşmesini savunurken, bu faillerden ve sorumlulardan hesap sorarken bizler, komisyonda elektronik kelepçe uygulamasından övgü ile bahsedenlerin, o kelepçeleri şiddet faili erkeklere değil, alanlara meydanlara akın eden, kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara taktığını gördük.
PERDELEMEYE ÇALIŞTILAR
TİHEK, Diyanet Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, kimi medya kurumları ve komisyona katılan birçok resmi kurum erkek şiddetinin sebeplerini ‘bireysel eksikliklere, psikolojik sorunlara’ indirgenmeye çalıştı ve bu bağlamda yapılan öneriler ve çözümler de merhamet, şefkat duygusunun pekiştirilmesi gibi muğlak, eksik ve yanlış tanımlamalardan ibaret oldu. Erkeklerin failliğini perdelemeye çalışan, kadınlara yönelik nefretlerinin bireysel ‘sevgisizlikten, saygısızlıktan, öfke kontrolsüzlüğünden’ kaynaklandığını, çözüm olarak ise sevgi-saygı ortamının arttırılması, öfke kontrol eğitimlerinin yapılmasını önerdiler. Fakat öfkelerini kontrol edemeyen bu erkeklerin şiddetlerini ‘neden sadece kadınlara’ yönelttiklerini bir türlü açıklamadılar.
TARHAN’A TEŞEKKÜR EDİLDİ
Komisyona davet edilen Nevzat Tarhan’ın; kendisinin yazdığı ve komisyonda dağıtılan ‘Kadın Psikolojisi’ isimli kitabın neredeyse her cümlesinde ve yine yaptığı sunumda toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren, şiddeti meşrulaştıran, kadını, erkek egemen zihniyetin tahakkümü karşısında güçsüz ve çaresiz gösteren skandal ifadeler kullandığını gördük. Toplumsal cinsiyet eşitliğini aileye tehdit olarak gören, kadın-erkek eşitliğine inanmadığını dile getiren, adı birçok şaibeye karışmış, militarist bir örgütlenme olan SADAT’ın psikolojik savaş danışmanlığını yapmış Prof. Nevzat Tarhan’a da hakeza teşekkür edildi. Sonuç olarak biz bu komisyonda İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddetle mücadele için çizdiği yol haritasını yok sayıp, Amerika’yı yeniden keşfe çıkarken kadınlar öldürülmeye devam etti.
SKANDAL İFADELERE MÜDAHALE EDİLMEDİ
Baskının boy gösterdiği, tartışmanın dahi önünün kesildiği bir komisyondan kadına yönelik şiddeti önlemek için bir karar çıkmayacağı aşikardır. Komisyonda birçok skandal ifade ve öneri yer almasına rağmen, iktidar üyelerinin hiçbir itiraz göstermemesi, bizlerin itirazlarının ise sürekli bastırılmaya çalışılması ve her sözümüze müdahale edilmesi, bu suç ifadelerinin benimsenmesi, iktidarın kadına yönelik şiddet politikalarını komisyon aracılığıyla aklamaya çalıştığını gösteriyor. 1 Temmuz itibari ile Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden ‘şimdilik’ çekilmiş olacak. İktidarın ve yargının kadınlara yönelik işlediği suçlara bir yenisi eklenmiş olacak. Danıştay’ın dün verdiği karar da bunun göstergesidir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilsek de ulusal yasalarımız var diyerek çekilme kararını meşrulaştırmaya çalışanların, yürürlüğe girme tarihinin üzerinden 9 sene geçmesine rağmen 6284 Sayılı kanunu içselleştiremediği çok açık. Tam da bu yüzden 6284’ün de kaldırılmasından endişe duyan kadınlar 6284’ün korunması gerektiğini defalarca ifade etti ve kanunu komisyondaki vekillere emanet etti.
SÖZLEŞMEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Biz kadınlar tüm kazanımlarımız iğneyle kuyu kazar gibi mücadele ederek elde ettik. Komisyonda AKP’li bir vekil ‘kelimelere takılmayalım verdik-aldık çok da farkı yok’ diyordu. Bunu asla kabul etmiyoruz, haklarımızı bize bağışladığını zanneden bu iktidar aklına, asla biat etmiyoruz. Kadın mücadelemiz dün başlamadı ve yarın bitmeyecek. Var olan haklarımızın hepsini de bu mücadele ile kazandık. Bu mücadeleyi ev ev sokak sokak yaşamın her köşesinde ördük. Bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Hiçbir kazanımımızdan şimdiye kadar vazgeçmedik, bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz. Tek bir adamın imzası bizi ne İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçirir ne de bu mücadeleden.
MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ
Koruma kararlarının neden uygulanmadığını, elektronik kelepçelerin neden uygulanmadığını, sığınakların neden açılmadığını, 6284’ün neden etkili uygulanmadığını, neden ‘iyi hal indirimleri’, ‘tahrik indirimleriyle’ erkeklerin korunduğunu sormaya devam edeceğiz. Bugün, yarın ve her gün tüm haklarımız ve kazanımlarımız için, her türlü şiddeti önlemek için, cinsiyet eşitliğinin gerçek olduğu bir yaşamı inşa edebilmek için Kadın Meclisimiz ile, kadın kurumları ile, şiddete karşı hayır diyen bütün kadınlar ile beraber mücadele etmeye devam edeceğiz.”