‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek bir rejim sorunudur’

  • kadın
  • 09:11 4 Temmuz 2021
  • |
img
İSTANBUL - İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin diğer uluslararası sözleşmelerden çekilmenin de önünü açtığını belirten avukat Yelda Koçak, “Sözleşmenin usulsüz çekilmesi, salt bir kadın hareketinin gündemi ve mücadelesi değildir. Bu bir rejim sorunudur” dedi.
 
Kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, şiddetin faillerinin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılmasına ilişkin hükümler barından İstanbul Sözleşmesi, 1 Temmuz itibariyle yürürlükten kaldırıldı. Mücadeleleriyle sözleşmenin imzalanmasına ön ayak olan kadınlar, sözleşmeden vazgeçmiyor. Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) üyesi avukat Yelda Koçak, sözleşmenin yürürlükten kaldırılması ve sonrasında yaşanan süreci değerlendirdi. 
 
Sözleşmeden geri çekilme kararının alındığı tarihten sonra kadına yönelik şiddetin arttığını gözlemlediklerini belirten Koçak, “Failler arayıp ‘hapis yatmayacak mıyım’ gibi sorular yöneltmeye başladı. Yine aynı haftalarda LGBTİ+’lere yönelik bizzat devlet yetkililerin saldırgan tutumu ile beraber düşmanca tavır görünür oldu. LGBTİ+ bireyin işkence görüntülerinin sosyal medyada paylaşılması vs. gibi olaylar artış gösterdi. Gökkuşağı renkleri yasaklandı. İstanbul Sözleşmesi'nin koruduğu kişileri, korumasız bırakıldı. Bu da doğal olarak bir artışa neden oldu” dedi.
 
HÜKÜMLER TCK’DE YOK
 
Sözleşmenin kadına dönük şiddeti önleme konusunda çok iyi bir yol haritası olduğunu vurgulayan Koçak, sözleşmeyi Ceza Kanunu’ndan (TCK) ayıran özelliklerini şu şekilde sıraladı: “TCK’den de 6284’den de daha ayrıntılı ele alır. Mesela ısrarlı takip İstanbul Sözleşmesi’nde kadına yönelik şiddet türü iken bizim mevzuatımızda henüz bunun karşılığı yok. Bugünlerde Mecliste görüşülen 4'üncü Yargı Paketi'nin ilk başlarında ısrarlı takibi koyacaklarını söylemelerine rağmen Adalet Komisyonu'na getirdiklerinde çıkarmışlardı. Mevzuatımız yetersiz. İstanbul Sözleşmesi’nde ‘kadına yönelik şiddetin çocuğun gözü önünde gerçekleşmesi durumunda ağırlaştırıcı yükümler uygulanır’ denir ancak TCK’de bu durum yok. Çocuğunun önünde vahşice katledilen Emine Bulut dosyasında bu nedenle ağırlaştırıcı bir sebep uygulanmadı. İstanbul Sözleşmesi cezalandırma yükümleri dışında önleyici tedbirleri çok ayrıntılı bir şekilde yükler.”
 
YASAMA YETKİSİ GASP EDİLDİ
 
Kadınların sözleşmenin uygulanması için mücadele verdiklerini sözlerine ekleyen Koçak, sözleşmenin Meclis’ten onaylanarak yürürlüğe girdiğini bu nedenle Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereğince kanun niteliğinde olduğunu belirterek, sözleşmeden usulsüz çekildiğini söyledi. Koçak, "Cumhurbaşkanı kendisinde olmayan bir yetkiyle, Meclisin yasama yetkisini gasp ederek bu kararı aldı. Bu nedenle Anayasaya göre yok hükmündedir” diye belirtti.  
 
HEYET DEĞİŞİKLİĞİ
 
Kadınların Danıştay’a, çekilme kararının iptal edilmesi için 200’ün üzerinde “yürütmeyi durdurma” davası açtığını belirten Koçak, Danıştay’ın sadece bazı dosyalarla ilgili ret kararı verdiğini söyledi. Koçak, Danıştay’ın 5 kişilik heyetindeki iki hakimin değiştirildiğini de ifade eden Koçak, şunları söyledi: “Danıştay’da iki hakim karşı oy kullandı. Yani karşı oy kullanan iki hakim de bizim tezlerimizin temelsiz olmadığını, hukuki ve anayasal dayanağı olduğunu savundu. Bu kadar kritik bir kararda heyet değişikliğini de görmezden gelmemizi kimse beklemesin. Toplumun gözünün üzerinde olduğu bir dosyada siz karar aşamasında heyet değiştiriyorsunuz. Ve bunun tesadüf olduğunu sıradan doğal bir şey olduğunu beklemesinler. Bu bir şaibedir, doğal hakim ilkesine aykırıdır.”
 
EYLEM PLANI SAMİMİYETSİZ
 
Erdoğan’ın 1 Temmuz’da açıkladığı “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4'üncü Ulusal Eylem Planı”nı da eleştiren Koçak, “Bugüne kadar yayınlanan eylem planlarında hangisi nasıl uygulanmış ki? Bugüne kadar ki o üç eylem planı neyse bu dördüncü de odur. İstanbul Sözleşmesi’nin devlete yüklediği 4 temel görev var. Önlemek, korumak, gereği gibi cezalandırmak ve bütüncül politikalar geliştirmek diye. Bu samimiyetsizliğini gösterir. Çok boş bir eylem planı olduğunu şuradan da vurgulamak isterim. O eylem planı konuşması içerisinde ısrarlı takipten bahsediyor ama iki gün önce Meclis'e getirdikleri yargı paketinde ısrarlı takibi çıkardılar. Eylem planının 1 Temmuz’da açıklanmasının da İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmede ki haksızlıklarını örtbas etmek için sığındıkları bir çözüm oldukların düşünüyorum. Erdoğan ‘bugüne kadar nasıl mücadele ettiysek bundan sonrada mücadele edeceğiz’ diyordu. Eyvah eyvah! Bu demektir ki hiç mücadele etmeyecekler” diye konuştu.
 
REJİM SORUNU
 
Sözleşmeden çekilmenin 6284 sayılı kanunu ortadan kaldırmayacağını ancak uygulanmasını tehlikeye atacağı uyarısında bulunan Koçak, “1 Temmuz bizim isyanda olduğumuz bir gündü. Sözümüzü söyledik siz çekilebilirsiniz ama bizim için bitmedi. Biz sözleşmesini uygulatmak için mücadele etmeye devam edeceğiz. Hem işin hukuki boyutu hem işin eylem boyutu her zaman için devam ediyor. Sözleşmenin usulsüz çekilmesi salt bir kadın hareketinin gündemi ve mücadelesi değildir. Bu bir rejim sorunudur. Sözleşmeden ‘tek adamın kararı ile çıktım’ diyen iktidar ve buna onay veren Danıştay’ın 3 hakimi, yarın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) için de aynı şeyi yapabilir. Kanunu niteliğini taşıyan bir sözleşmeden çıkıyorsunuz bu bütün kanunları tehlikeye atan bir durum” diye belirtti. 
 
MA / Diren Yurtsever