Barış için en ağır bedelleri göze aldı

  • kadın
  • 09:01 31 Ağustos 2021
  • |
img

URFA - Barış için tüm bedelleri göze alan Hadle Oğur’un evi 7 kez basıldı, gözaltına alındı ve tutuklandı. Tüm baskılara rağmen mücadelenin en ön saflarında olan Oğur, “Barış için yürüdüm suç sayıldı, oturdum yine suç sayıldı. Ancak umudumu kaybetmedim” dedi.

“Çocuğun gördüğü düştür barış./ Ananın gördüğü düştür barış./ Ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış./ Gözlerinin içinde uçsuz bucaksız bir gülümseme/ elinde yemiş dolu bir zembil ve alnında ter tomurcukları/ -pencerede suyu soğutan testideki damlalar gibi -akşamüstü eve dönen babadır barış.” Yannis Ritsos'un şiirine konu olan barış sözcüğü, son yıllarda bunu talep edenlere yönelik soruşturma konusu oldu. Barış talep ettikleri için işkence gören, gözaltına alınan ve tutuklanan çok sayıda insan var. Urfa’da Hadle Ana olarak tanınan Hadle Oğur da verdiği özgürlük ve barış mücadelesi nedeniyle defalarca kez gözaltına alınan ve tutuklanan isimlerden sadece biri. 
 
50 yaşında olan Hadle Oğur’un 6 çocuğu var. Kızı Hilal, Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık döneminde Urfa'daki bir mitingde "Annelere sesleniyorum, çocuklarınıza sahip çıkın" söylemine karşı 18 yaşında PKK'ye katıldı. 7 ay sonra, 27 Kasım 2010’da Diyarbakır kırsalında yaşamını yitirdi. O sıralar lisede okuyan oğlu İbrahim "örgüt üyesi olduğu" iddiasıyla yıllarca cezaevinde tutuldu. Tahliye edildiği gibi Kobanê'ye yönelik DAİŞ saldırıları sürecinde bölgeye giderek YPG’ye katıldı. Diğer kızı Sümeyye ise kısa bir süre sonra PKK'ye katıldı. Tüm bunlar yaşanırken Oğur’un eşi de siyasi tutuklu idi. Özgürlük ve barış uğruna tüm bedelleri göze alan Oğur için o günden sonra yaşamın tek anlamı özgürlüğü ve barışı göreceği günler oldu.
 
TAZİYEDE İLK GÖZALTI
 
Kızı için Suruç'ta açılan taziye çadırına saldıran polisler, Oğur’u ve taziyeye katılan onlarca kişiyi darp ederek gözaltına aldı. Bu Oğur’un ilk gözaltına alınması oldu. Daha sonra gözaltı, tutuklama ve soruşturmaların ardı arkası kesilmedi. “Artık çocuklar ölmesin” diyen Oğur, Urfa Barış Anneleri İnisiyatifi’ne katılma kararı aldı. Anneler ve çocukları için “daha iyi bir yaşam” sözü veren Oğur, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa 9’uncu sıra Milletvekilli adayı olarak gösterildi. Ancak, YSK tarafından “yasal engel” bulunduğu gerekçesiyle Oğur’un adaylığı düşürüldü. O artık yöresel kıyafetiyle yürüyüşlerin ön saflarında yer alan Urfa’nın Hadle Ana’sı oldu. Kobanê'de yaşamını yitirip Urfa’ya getirilen tabutları bir bir omuzladı. Hastane önünde günlerce gelen ailelerin yardımına koştu. Oğur’un evi 7 defa basıldı. Her seferinde gözaltına alındı. Oğur sadece baskınlarda değil katıldığı eylemlerde de gözaltına alındı.
 
2018’de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerine destek vermek için, HDP Urfa İl Örgütü binasında açlık grevine giren Oğur, il binasının polis tarafından basılmasıyla gözaltına alındı ve tutuklandı. 6 ay tutuklu kaldı. Dışarıda başlattığı mücadeleyi içeride de sürdüren Oğur, açlık grevine girdi. Oğur, 2020 yılında ise kendisine ait bostanda çalışırken gözaltına alındı ve 15 gün Urfa TEM Şube’de tutuldu.  
 
BARIŞ İÇİN…
 
Mahkemeye çıkarılan Oğur, burada barış talebini bir kez daha dile getirdi. Her yıl mücadeleyi biraz daha büyüttüğünü anlatan Oğur, bu gücü nereden aldığını şu şekilde yanıtladı: “Bize zulüm ediliyor. Yanan ateşe su dökmek için mücadeleye katıldım. İnançlıyız, annelerin birliği ile bir şeyler değişecek. Evde oturup, her şeye karşı duyarsız kalmaya benim vicdanım el vermedi. Bütün zorluklara rağmen bugün ve yarın çalışmalarda yer almam gerektiğini biliyorum. Çünkü barışı getirmemiz gerek.”
 
Her hakim karşısına çıktığında barışı savunduğunu söyleyen Oğur, “Hakim karşısına çıktığım zaman hakime de, eğer barış istemek suçsa bu suçu işlemeye devam edeceğim dedim. Yarın değil hemen şimdi barış gelmeli. Barış olmazsa yediğimiz yemeğin tadı, uykumuzun anlamı olmaz. Barış olmasa insanlar rahat bir şekilde yaşayamaz. Ama barışı istemenin, mücadelesini yürütmenin de ağır bedelleri var. Biran önce barış gelmezse anneler cezaevine girmeye devam edecek. Ben ya da bir başkası fark etmez. Bazen bana ‘neden hep sen baskılar ile karşı karşıya kalıyorsun?’ diyorlar, ben de onlara ‘eğer bir olursak, birlikte mücadele edersek, hep ben baskı ile karşılaşmam’ diyorum” ifadesinde bulundu.
 
‘GERİ ADIM ATMAYI DÜŞÜNMEDİM’
 
Hakkında açılan sayısız soruşturma olduğunu dile getiren Oğur, “Barış için yapılan açıklama sonrası beni ifadeye çağırdılar. Çağırırlarsa çağırsınlar, biz barış istemeye devam edeceğiz. Barış olsun ben bütün baskılara göğüs gererim. Bu güne kadar hiçbir zaman bir umutsuzluğa kapılmadım. Hiç aklıma geri adım atmak gelmedi. Tutuklandığım zaman daha fazla ne yapabilirim diye düşündüm. Hep mücadeleye daha fazla katkı sağlamak için ileriye adım attım” diye konuştu. 
 
ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ
 
“Barış” derken tek taraflı bir olgudan bahsetmediklerini ifade eden Oğur, Kürtlerin özgürlük mücadelesi verdiklerini söyledi. Oğur, “Barış sadece tek başına yetmez. Bütün halklar eşit olmalı. Kürtler üzerindeki baskılar her geçen gün artıyor. Cezaevlerinde tutuklular tecrit ve hak ihlallerine karşı açlık grevindeler. Bu tecridin biran önce kırılması lazım. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kırılırsa, toplum üzerindeki tecrit kırılır. Öcalan ile görüşmeler başlarsa barış gelir” diye belirtti.
 
Yıllarca aynı talepler etrafında mücadelesini büyüttüğünü kaydeden Oğur, “Kızımın taziyesinde barış istediğim için gözaltına alındım. Barış için yürüdüm suç sayıldı, oturdum yine suç sayıldı. Gözaltına alınıyoruz bizi hastaneye götürüyorlar ‘terörist’ diyorlar, emniyete götürüyorlar ‘terörist’ diyorlar. Cezaevinde hastalanan ve yaşamını yitiren 70 yaşındaki bir annenin cenazesine katılmak bile suç sayıldı” ifadesinde bulundu. 
 
 DOĞRUYU SAVUNMAK
 
Kürt kadınlarının inandığı değerlerden asla vazgeçmeyeceklerini ve barış ve özgürlüğü sağlayana kadar mücadele edeceklerini dile getiren Oğur, uluslararası güçlerin Kürtlerin yaşadığı haksızlık karşısında sessiz kalmasını da eleştirdi. Oğur, konuşmasını şu şekilde noktaladı: “Başta Türkiye halkları olmak üzere tüm halklar bu baskıya karşı durmalı. Vicdanen rahatsız olan herkes, onurlu bir barış için elini taşın altına koymalı. Barış kelimesi tek başına anlam ifade etmez. Bugün Dersim’de ormanlar yanıyorsa barış o ateşi de söndürmeli. Bugün Barış Anneleri olarak o ateşi söndürmek için elimizden geleni yapmalıyız. Bir ağacın yanması ile bir insanın yanması arasında bir fark yok. Barış demek bütün canlı ve cansızların hakkını savunmaktır. Hayatın her alanında doğruyu savunmamız gerek."
 
MA / Arjin Dilek Öncel - Emrullah Acar