İSTANBUL - İstanbul’da 6-7 Eylül Olayları’ndan bir yıl sonra dünyaya gelen Katrin Nikalao, zorla alıkonularak, tecavüze maruz bırakılan kadınlar açısından 6-7 Eylül’ün bir travma olduğunu belirterek, yaşananlardan ders çıkarılması gerektiğini söyledi.
İstanbul’da yaşayan gayrimüslimlere yönelik 6-7 Eylül 1955 tarihinde gerçekleştirilen ve “tarihi utanç” olarak nitelendirilen olaylarının üzerinden 66 yıl geçti. Başta Rum ve daha sonrasında Ermenilere yönelik linç ve yağmalarda resmi rakamlara göre 11, bazı Yunan kaynaklarına göre 15 kişinin yaşamını yitirdiği belirtilse de, ölü sayısının 30’dan fazla olabileceği de kimi kaynaklarca belirtiliyor. Yine resmi rakamlara göre 30, gayri resmi rakamlara göre ise 300 kişi yaralandı. Sağ kurtulan Rumlar Yunanistan’a, Ermeniler ise Avrupa ve Amerika’ya göç etmek zorunda bırakıldı.
İstanbul Rumlarının özel mülkleri, Ortodoks kiliseleri ve mezarlıklarının hedef alındığı organizeli saldırıda resmi rakamlara göre 4 bin 214 ev, binin üzerinde işyeri, 73 kilise, bir sinagog, 2 manastır, 26 okul ve aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin de bulunduğu 5 binin üzerinde mekan saldırıya uğradı.
6-7 Eylül Olayları veya İstanbul Pogromu, daha çok yağmalanan işyerleri, kiliseler, evler ve fiziksel şiddeti akla getirse de tüm savaşlarda yaşandığı gibi kadın bedeni üzerinden bir çeşit iktidar mücadelesi olarak hafızalarda kaldı. Kadınların vücut bütünlüğü ve ruhlarında korkunç yıkıntılar yaratan olaylar sırasında evlerde Rum kadınlar tecavüze maruz bırakıldı, 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi gördü. Tespit edilmemekle birlikte sayının daha da yüksek olduğu belirtilmektedir. Ekümenik Patrikhanesi’nin fotoğrafçısı Dimitrios Kalumenos, “Hıristiyanlığın Çarmıha Gerilişi” adlı kitabında, 200 Rum kadının tecavüze uğradığı ve işkence edildiğine yer verdi. Kimi kaynaklar ise, 400 kadının tecavüze uğradığını belirtiyor.
TÜRKİYE’NİN UTANCI
6-7 Eylül Pogromu’ndan bir yıl sonra Rum bir ailenin kızı olarak İstanbul’da dünyaya gelen Katrin Nikolao (65), o dönem yaşananları büyüklerinden dinledi. Ailesinin Taksim’de, akrabalarının ise Cihangir’de oturduğunu kaydeden Nikalao, “Saldırılar yoğun olarak Beyoğlu, Cihangir, Kadıköy Moda civarında yoğun bir şekilde yaşanmış. O dönem Rum evlerine girilerek, işyerleri yağmalanmış, insanlar darp edilmiş, kadınlar zorla alıkonulmuş ve çok büyük insani kayıplar yaşanmış. Saldırı, tahrike açık ve planlı bir şekilde düzenlemiş. Büyük maddi zararlara yol açmıştır. Cumhuriyet tarihinde geri dönüşü olmayan en karanlık ve utanç verici olayı yaşanmıştır” dedi.
Kadınların zorla alıkonulduğunu ve tecavüze maruz bırakıldığını vurgulayan Nikalao, 6-7 Eylül’ün kadınlar açısından bir travma olduğunu söyledi. Nikalao, “Keşke bütün bu olaylar yaşanmayıp, anılarımızda kötüler yer almasıydı” diye belirtti.
TÜRKLEŞTİRME POLİTİKASI
Yaşananlardan sonra büyük bir göç yaşandığını ve İstanbul’un kozmopolit yapısının değişime uğratıldığını belirten Nikolao, yıllar geçmesine rağmen Türkiye Devleti’nin azınlıklara dair stratejisinde bir değişimin olmadığına dikkati çekti. Nikolao, şöyle devam etti: “Azınlıklara karşı Türkleştirme politikaları devam ediyor. Yıllar geçmesine rağmen her sene 6-7 Eylül anmaları karşı propagandalarla bastırılmaya çalışılıyor. Farklı etnik gruplara ve diğer azınlıklara karşı da sistemsel olarak Türkleştirme politikaları devam ediyor ve her kültür yerinden yurdundan terk ettirilmeye çalışılıyor.”
OKUL VE KİLİSELER KAPALI
Şuan Türkiye’de 2-3 bin arasında yaşlı bir Rum nüfusunun olduğunu aktaran Nikalao, “Okullarımızın ve kiliselerimizin çoğu kapalı. Kimine devlet olarak el konuldu, kimi de toplumun sayısal azınlığından dolayı kapalı. Açık kiliseler, merkezde ve Rumların yoğun yaşadığı semtlerde bulunuyor. Diğer şehirlerde zarar görmemiş kiliseler ise yılda bir kez azizlerin isim gününde açılıp ayin yapılabilmektedir” ifadelerini kullandı.
Yaşananlardan ders çıkarılması gerektiğini kaydeden Nikalao, “İstanbul, İzmir, Karadeniz ve ülkenin diğer bölgelerindeki azınlıklarla birlikte güzel anılarımız ve yaşantımız devam edebilseydi” diye belirtti.
MA / Diren Yurtsever