ANKARA - Eşbaşkanlık sisteminin yıllarca verilen mücadele ve büyük emek deneyimi sonucunda açığa çıktığını belirten Fatma Kurtulan, “kadın yok ki” zihniyetinin mahkum edilerek, merkezi sistemin korkusu haline geldiklerini söyledi.
Bugün siyasetteki öncü rolüyle dikkat çeken Kürt kadınlar, köklü bir mücadele deneyimi sonucunda kadınların politika üretme ve uygulama süreçlerinde eşit temsilin sağlanmasını esas alan eşbaşkanlık sistemiyle ortak yaşam modelini hayata geçirdi. Kürt kadınının bugün binleri aşarak, milyonları bulan siyasi partilerdeki örgütlenmesi, 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren başlayarak, hızla büyüdü. Siyasi partilerdeki örgütlülüğü 11 Mayıs 1994 tarihinde kurulan Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ile başlayan Kürt kadınlar, ilk kez HADEP’in 2000 yılında gerçekleşen kongresinde kadın kolları ile özerk bir yapı olarak tanımlandı. Kongrede ek 4. madde ile “pozitif ayrımcılık” ilkesi tüzüğe eklendi.
SİYASİ PARTİLERDE EŞBAŞKANLIK
Siyasi partilerin kol örgütü kurmaları önündeki yasağın kaldırılmasıyla komisyonlar, kadın kollarına dönüştürüldü. HADEP’in, 1997’de kadın komisyonlarını oluşturmasıyla kadınlar, siyasette örgütlü biçimde yer almaya başladı. Partilerle eşgüdüm halinde çalışması benimsenen kadın kolları, özerk yapılar olarak çalışmalarını kentlerde geliştirdi. 2002 yılında ilk kez kadın kotası uygulanırken, 9 Kasım 2005 tarihinde kurulan Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile yüzde 40 cinsiyet kotası ile yeni bir aşamaya geçildi. Yüzde 25 kadın kotasıyla başlayan mücadele, daha sonra yüzde 40’lara çıktı ve en sonunda eşit temsiliyete evrildi. DTP, ayrıca Türkiye’de ilk eşbaşkanlık sistemini uygulayan siyasi parti olarak tarihe geçti. Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 15 Ekim 2012 tarihinden itibaren geleneğini devraldığı siyasi partilerde 2006 yılında uygulanan eşbaşkanlık sistemi, 2013 yılında yasal güvenceye kavuştu.
YEREL YÖNETİMLERDE EŞİT TEMSİLİYET
Kadınların yerel yönetimlerdeki temsiliyeti ise 1999 seçimleri ile farklı bir mecraya evrildi. Kota ve pozitif ayrımcılık ile birlikte 1999 yerel yönetimler seçimlerinde HADEP ile 3, 2004’te DTP ile 9, 2009’da Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile 15 belediyede kadınlar başkan olarak seçildi. Bu süreçlerde, kadın belediye meclis üyelerinin sayıları da eş güdümlü olarak artmaya başladı. 2014 yılında ise Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) kazandığı 102 belediyenin 96’sında eşbaşkanlık sistemi hayata geçirildi.
HADEP'de başlayan kadın kolları süreciyle birlikte siyasi parti ve kadın mücadelesinde yer alan HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile aşama aşama eşit temsiliyete evrilen süreci konuştuk.
AŞAMA AŞAMA GELİŞTİRİLDİ
Bugüne sadece merkezi otoriteyle değil, aynı zamanda yapı içerisinde hakim erkek egemen zihniyetle de mücadele ederek geldiklerine dikkat çeken Kurtulan, gelinen aşamayı şöyle anlattı: “Elbette ki eşbaşkanlık sistemi bir anda gündemimize gelen bir durum değil. Aşama aşama, adım adım yıllardır verilen bir kadın mücadelesi var. Eşbaşkanlık ilk önce alanlarda erkekleri çok çok aşan dinamik bir eylem gücü olarak kendisini parti ortamında hissettirdi. Bir süre sonra sadece eylem gücü olma bize yetmedi, yetemezdi de. Bunun özeleştirisini yaptık ve alternatifinin oluşturmak için örgütlülüğün gerekli olduğu fikrine doğru evirildik. Sonra mahalle komisyonları tarzı örgütlenme ardından il ve ilçelerde kadın komisyonları olarak örgütlenme gerçekleştirildi. Mahalle ve ilçelerde örgütlenirken hem resmi olarak ilçenin eşbaşkanı olmak hem yönetime kadın koymak aynı zamanda da mahalle ayağını sürekli güçlü kılmak gibi hedefle çalışmalara başlamıştık.
Kadın çalışması mutlaka mahallede gelişecek, büyüyecek. Mahalledeki kadınlar ve halkla birlikte kadın bilinci ve mücadelesini toplumsallaştırmayı, yol almayı hedefledik. Aynı zamanda il örgütlerinde görünür olmayı önemsedik. Orada hem kendi eğitimlerimizi yapmayı esas aldık hem de erkeği dönüştürme perspektifi üzerinde tartışmaları yoğunlaştırdık. Daha sonraki süreçte kol tarzı örgütlenmeye geçildi. Artık komisyon yetmedi, gövde de çok büyüdü. Bu nedenle sadece mitinglerde bir eylem gücü olmak özeleştirimizdi. Artık bunu bir örgütlü gücü dönüştürmek kesinlikle kaçınılmazdı. Bu adım adım her gün kendisini dayattı zaten. Sonraki süreçte siyasi partiler yasasında 2000 ‘lerde yapılan değişiklikle kol tarzı örgütlenme siyasi partilerin gündemine gelir gelmez buna ilk el atan HADEP oldu. Görkemli bir kadın kongresi yaptı ve genel başkanını, kadın yönetimini seçti. Aynısını illerde uygulamak üzere yola çıktı. He ilde kadın kongresi yapılacak düzeyde kadın yöneticileri dahil etmeyi sağlamak, karma çalışmalara kadın rengi ve emeğini katmak için bir hayli yoğunlaşmalar, tartışmalar oldu.
YÖNETİME TALİP OLUNDU
En büyük sıkıntımız, bunları yapabileceğimize dair özgüvenimiz yoktu. Sürekli kendimizle ve erkekle mücadele ede ede yol aldık. Kadınların görevlendirilmesi yapılırken ‘ben yapamam, edemem’ düşüncesiyle baş etmeye çalışırken, aynı zamanda neredeyse erkekler kadın sayısı için bir limit koyuyordu. Fazla kadının yer almasından endişe duyan, kaygılanan bir erkek yapısı vardı. 8 Mart’lar artık farkındalık olmaya başladı. Özgün örgütlenme fikriyatı, parti içerisinde artık tartışılır oldu. Artık, kadına karşı suç işleyen erkeklere yaptırım tüzüklere girdi. Mücadeleler sonucunda kadınlar artık karar organlarında görünür olmaya başladı, kürsülere, mikrofon kullanmaya talip olduk. Bir heyet oluşturulurken içinde göstermelik kadınlar mutlaka olurdu ama artık gerekirse sözcülüğünü yapmayı talep ettik. Divanlarda yönetmeyi talep ettik.
KARŞILAŞILAN BARİKATLAR
Bunu talep eden kadın örgütlülüğü elbette ki bir barikatla karşılaştı. Öyle rahat bu sonuca gelmedik. Kaç gündür katıldığımız değişik toplantılarda da bunu çok yoğun tartışıyoruz. Mesela yüzde 25 kadın kotasıyla başladık. Hem ‘bu çok bedavacı bir yaklaşımdır, biz emeğimizle gelmeliyiz’ diyen kadınlar vardı, hem de ‘keşke olsa yüzde 25 kadın ama yok ki olsa yüzde 50’de olsun isteriz’ gibi yaklaşımları olan erkekler de vardı. Bu erkeklerin yaklaşımları bizim en çok mücadele ettiğimiz yaklaşımlardı. Kendi içimizde de birbirimizi ikna etmek, kotanın asla bedavacılık değil bir pozitif ayrımcılık olduğu konusunda kadınlar olarak birbirimizi ikna etmeye bir hayli emek verdik. Aynı zamanda erkeğin de ‘hani kadın yok ki’ düşüncesini de tartışarak mahkum ettik. ‘Her yerde kadınlar var, olabilir yüzde 25’i biz sağlarız’ dedik. Hatta bazı yerlerde bu oranın biraz altına düşüldüğü zaman hemen yeniden tepki gösteriyorlardı. ‘Biz size demiştik bak bulamıyorsunuz’ gibi. Buna karşı kararımızın arkasında durmak için yoğun bir çaba göstermek durumunda kaldık.”
KADINLARIN DÜŞTÜĞÜ EKSİKLİKLER
Kadınlar olarak bu süreçte içerisinde düştükleri eksikliklere de değinen Kurtulan, eşit temsiliyet hususunda özellikle ilk başlarda tekniki bir anlaşın ortaya çıktığını söyleyerek, şöyle devam etti: “Süreçler biliniyor, tekrar yüzde 25, yüzde 40’lar ve şuanda eşit temsiliyetle yoluna devam eden bir kadın örgütlülüğü var ve rengini de partiye aktaran, partiyi değiştirip dönüştürmeye çalışan bir durumda. Eşbaşkanlık sistemi DTP’de gündemimize geldi. Biz kadınlar önceleri bunu, toplumu değiştirme dönüştürme aygıtı, yönetim biçimi olarak eşitlikçi, yatay, katılımcı, kolektif bir fikrin toplumun tümüne hakim olmanın aracı olarak değil bazen çok teknik ele aldık. Erkekle aynı imkan ve olanaklara sahip olma gibi yapay tartışmalara girdik. Erkeğin, mekanizmayı bir iktidar alanı olarak görmesine karşı demokratik mücadeleyi büyütme yerine bazen biz de onun gibi yani eleştirdiğimize benzeşmeye başladığımızı fark ettik. Bunu çok tartıştık. Uzun süre eşbaşkanlık sisteminin hakkını vermekte bir hayli zorlandık. Eşbaşkanlık mekanizmasının, demokratik işleyiş mücadelesini verdiğimiz demokratik bir toplumu yaratmada temel bir basamak olduğunu bazen göz ardı ettiğimiz durumlar oldu. Sonuçta yerel yönetimlerde kota artık sistem içi bir arayış olarak ele alındı. “
ÖCALAN’IN KATKISI
Eşbaşkanlık sisteminin büyük bir emek deneyiminden sonra açığa çıktığını vurgulayan Kurtulan, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın buradaki hakkının da teslim edilmesi gerektiğini dile getirdi. Öcalan’ın katkısının altını çizen Kurtulan, “Sayın Öcalan’ın burada katkısı gerçekten çok önemli. Önerileri oldu. Biraz üzerine düşündüğümüzde hakikaten bu çok önemli bir durumdu. Yerel yönetimlerde bu daha da elzemdi. Toplumun değişim dönüşümüne katkı sağlayacak en büyük mekanizma yerel yönetimlerdir. Birebir toplumla birlikte, iç içe. Bu nedenle ‘kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz’ perspektifimizden hareketle eşbaşkanlık sistemiyle bunu çok daha rahat yapabilme imkanı önümüze geldi. Verili olan belediyecilik daha çok bir şirket, rantların dağıtıldığı alanlara dönüşen bir mekanizma ve tek bir başkanın olduğu, her kesin kaderinin onun iki dudağı arasında olduğu, başkan ne derse onun dediğinin olduğu bir siteme alternatif bir eşbaşkanlık sistemi geldi. Türkiye, Kürdistan ve biz kadınların gündemine oturdu” dedi.
SİSTEMİN EŞBAŞKANLIK KORKUSU
Eril sistemin saldırılarının amacına dikkat çeken Kurtulan, “Uygulamada bazı sıkıntılar yaşansa da şimdi bakıldığında devletin eşbaşkanlık sisteminden korkmasının, öfke ve endişe duymasının sebebi, toplumun değişim dönüşümüne, kendi kendini yönetme durumuna gidilmesindendir. Biz bunu iyi bilelim. Eşbaşkanlık sistemi, kayyım atamalarında da bir gerekçe oldu. Asıl korktukları, endişe duydukları eşbaşkanlık sistemiyle toplumun değişim dönüşüme uğruyor olmasıdır. Nedeni, toplumun bir bütünen yönetim mekanizmalarına dahiliyeti, kadın eliyle bunun uygulanıyor olması, kadınlardaki muazzam gelişim, müdahil olma, yönetme becerisindeki gelişimdir. O yüzden çok yaşamsaldır. Bunu böyle görmek ve dört elle sarılarak yaşamın her alanında vazgeçilmez bir yönetim şekli, bir idare biçimi ve kolektif iradenin açığa çıktığı temel bir uygulama olarak ele alalım. Daha çok yaşam bulması için dört elle sarılalım” diye belirtti.
EKSİKLİKLER MASAYA YATIRILDI
Gerçekleştirdikleri konferansla eksik bıraktıkları hususların özeleştirisini verdiklerini söyleyen Kurtulan, şöyle devam etti: “İki gün önce kadın eşbaşkanlarımızla iki günlük bir eğitim kampına girdik. Özgün tartışmalarımızda da ortaya çıkıyor ki biz kadınlar hakikaten yeterince eşbaşkanlık sistemini anlayıp anlatamamışız. Alıp verememişiz, buna dayalı bir yönetim şeklini ete kemiğe büründürememişiz. Eğer bunu yapabilseydik daha büyük başarılara imza atardık. Bu konuda yetersiz kaldığımız hala toplantılarımızın gündemine geliyorsa demek ki bir yerde eksikliğimiz hala devam ediyor. Ama bir hayli de yol kat ettik. Partideki ilk eşbaşkan Aysel Tuğluk’tur. Toplumun ‘yenge başkan’ diye hitap ettiğini görüyorduk. Daha çok erkeğin tamamlayıcısı, yardımcısı olarak, yani partideki konumu daha çok bir başkan yardımcılığı, başkana yardım eden olarak görülüyordu. Biz de biraz bu mantıkta hareket ettik. Oradaki rolümüze misyonumuza denk bir örgütlülüğü yaratmada biz de zorlandık.
TOPLUMDAKİ ‘ACABALAR’ KIRILDI
Kürt toplumunda artık şu deneyim var; kadın her işte olmalı, olabilir. Bu aslında ilk olarak belediye başkanlıklarına talip olduğumuzda da yüzde yüz garanti alınacak yerler bile erkek, ‘kadın olursa kaybederiz’ diye bir kurnazlık önümüze getirdi. Biz çok iyi biliyoruz ki bir kadınla orası yüzde yüz alınacak. Ama verdikleri mücadeleyle görünür olan kadın arkadaşları dahi aday olarak gösterdiğimizde, ‘biz kaybederiz’ söylemiyle karşı karşıya kaldık. Erkekte durum biraz böyleydi. Toplumda ilk başlarda ‘acabalar’ vardı. Ama şimdi gerçekten artık seçimlere gidildiğinde ‘eşbaşkanlar kim olacak’ deniliyor. ‘Eşbaşkan ve yardımcısı kim olacak’ demiyorlar. Parti bir kongreye gittiğinde de toplum, ‘eşbaşkanlar kim’ diyor. Eşbaşkanlık sistemi artık bizden çıktı birçok kurum da uyguluyor. Hem bileşen kurum ve partilerimiz eşbaşkanlık sistemiyle idare ediliyor hem de bazı sendikalar eşbaşkanlık sistemini peyderpey uygulamaya başladılar. Toplumun birçok kurumlarında eşbaşkanlık sisteminin aslında kadınlar için büyük bir kazanım olduğunu dolayısıyla toplum için büyük bir kazanım olduğunu herkes bizimle deneyimledi. Kürt kadın hareketinin gücü, etki alanı, yarattıkları, yaptıkları, ittifak ve dayanışma çalışmalarıyla omuz omuza geldikçe daha iyi görüldükçe herkes tarafından uygulanması da hızla artıyor.”
YARIN: 2004’te belediye başkanı seçilen Gülcihan Şimşek deneyimi anlattı
MA / Pınar Ural - Zemo Ağgöz