ANKARA - Yüzde 40 kotayla eşit temsiliyet sürecinin başladığını belirten Bostaniçi eski Belde Belediye Başkanı Gülcihan Şimşek, sistemin baskılarının yanı sıra “kadınla kaybederiz” zihniyetine rağmen kazanılan 9 belediyeyle kapıların kadınlara açıldığını söyledi.
Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde dünya feminist mücadele deneyimini miras alan Kürt kadınlar, bu uzun soluklu mirastan aldığı güçle kazanımları sürekli arttırarak bugünlere getirdi. Eşit temsiliyete dayalı kadın belediyeciliği ile toplumcu belediyecilik yaklaşımını esas alan Kürt kadınların, yerel yönetimlerdeki deneyimi 1999 yılında Halkın Demokrasi Partisi’nin (HADEP) yerellerde 3 kadın belediye başkanlığı kazanmasıyla başladı. Kadın belediyeciliği deneyimi daha sonra Demokratik Toplum Partisi (DTP) dönemi olan 2004 yılında 9, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) dönemi olan 2009 yılında ise 15 kadının belediye başkanı seçilmesiyle devam etti.
Yerel yönetimlerde belediye başkanlarına ve belediye meclis üyelerine ilişkin uygulanan kadın kotası, cinsiyet eşitliği konusunda farkındalığın artması, kadın özgürlüğü perspektifiyle karar alma ve uygulama süreçlerine kadınların daha güçlü katılım sağlaması amacıyla yeni bir modelin oluşturulmasını zorunlu kıldı.
EŞBAŞKANLIK DÖNEMİ
Böylece Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile eşbaşkan adaylarıyla girilen 2014 Mahalli Yerel Seçimleri, kadınların eşitlik ve özgürlük serüveninde önemli bir dönüm noktası oldu. Kazanılan 102 belediyenin 96’sında eşbaşkanlık sistemi uygulandı. Bu süreçten sonra kadın belediye eşbaşkanları ön plana çıkarken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile girilen 30 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde 59 kadın belediye eşbaşkanı seçildi. Böylece 15 yıllık kadın belediyeciliği alanındaki birikim, yönetim düzeyinde, toplumsal alanda güçlü bir kadın yerel yönetim anlayışı ve yaklaşımına dönüşmüş oldu.
2004’te gerçekleştirilen yerel seçimlerde DTP’den seçilen 9 belediye başkanlarından biri olan Gülcihan Şimşek ile kadın belediyeciliğinin geldiği aşama ve deneyimlerini konuştuk.
‘KADINLA KAYBEDERİZ’ ZİHNİYETİ
Van’ın Bostaniçi Belde Belediye Başkanı seçilen Şimşek, 2009 yılında “KCK” adı altıda başlatılan operasyonlar kapsamında gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. 5 yıl cezaevinde tutuklu kalan Şimşek, tahliye edildikten sonra mücadelesine kaldığı yerden devam etti. Çalışmalarından dolayı hala cezaevinde tutuklu bulunan ve sürgüne gitmek zorunda kalan arkadaşlarını anarak konuşmasına başlayan Şimşek, “Arkadaşımız mevcut sistemin zihniyetini değiştirmek için mücadele etti. Yerel yönetimlerde mücadele etti. Sevgili Mukaddes Kubilay, Leyla Güven, Gültan Kışanak mevcut sistemi değiştirmek için özgün özerk kadın örgütlülüğü yaratma adına büyük mücadeleler verdiler” dedi.
Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) sürecinde kota ile 21 yerelde kadın belediyeciliği için siyasete girdiklerini ifade eden Şimşek, bu sürecin kadını tanımayan zihniyet nedeniyle bir hayli zor geçtiğini söyledi. Erkek egemen zihniyete karşı hem içerden hem de dışarda mücadele verdiklerini vurgulayan Şimşek, o süreci şöyle anlattı: “Siyasetimizde de olsa bir noktada kadını, mücadelesini ve yaratmaya çalıştığı yeni yaşamı görmeyen bir zihniyetle karşılaştık. Yüzde 40 kota ile hem Meclis’te hem de belediye başkanlığında süreci başlattık. ‘Kadın kazanmaz’, ‘Kadınla kaybedeceğiz’ zihniyeti çok baskın bir şekilde üstümüze geldi. Benim Bostaniçi’ndeki aday adaylığı sürecinde 5 aday vardı. İkisi kadın, 3’ü erkekti. ‘Kadınla kaybederiz’ üzerinden kadın adaylığımızı ayrı bir yöntemle zorlamaya çalıştılar. Zorlayan da erkek egemen zihniyetti. Ama biz o süreçte ciddi bir mücadele ile kazandık. Mahalleden başlayarak, aday adaylığımızı halka gidip, birebir ev gezerek, toplantılar alarak belde halkıyla paylaştık. Bostaniçi o dönem köy yakmalar ve zorla yerinden etmelerle oluşan bir beldeydi. Mücadele kültürü ve yurtseverlik kültürü olan bir beldeydi. Bunun üzerinden ‘kadın kazanır’ deyip, aday gösterildik. DÖKH’ün kadın adayları olarak seçimlere girdik ve seçimlerde Van’da belediye olarak kazandık. O dönemin yönelim ve saldırıları başkaydı ama kadınla kazanmak, bir beldede bir kadın hareketinin 9 yerde kotayla kazanması ayrı bir kazanımdı.”
TOPLUMUN YARISI KADIN
Erkek rengine büründürülen siyasette ilk kez DTP’den 9 kadının aday gösterildiğini ve seçimleri kazanarak belediyeleri temsil ettiklerine dikkat çeken Şimşek, “O dönem yaklaşık 54 belediyede kazanım olmuştu. Bunun 9’u kotayla aldığımız kadın belediye başkanlarıydı. Türkiye’de de 14 kadın belediye başkanından 9’u DTP’nin kadın kazanımlarıydı” diye aktardı. O dönemin yarattığı zorlukları bugünde yaşadıklarını söyleyen Şimşek, değişmeyen bir zihniyetle karşı karşıya olduklarının altını çizerek, ekledi: “Değişmeyen bir zihniyet var. Tekçi, erkek sistemini de ona göre inşa ediyor. Ama kadınlarda buna karşı mücadele etmeye devam ediyor. Yerelden yönetim denildiğinde, toplumun yarısı kadınlar. Kadınlarla yönetmek gerçekten daha özgür, farklı bakabilme güdüsünü yaratıyor. İlk kazandığımızda kadınlar, ‘Belediyelerin kapıları bizlere açıldı. İlk kez belediyeye geliyorum’ dediler. Yerelde tamamıyla eve kapatılan bir kadın olduğunu ve bunu da sistemlerin yarattığını biliyoruz. O yüzden kadınların o evden çıkması, belediyelere gelmesi, onlara yaşam alanları oluşturulması önemliydi. Kültür merkezleri, kütüphaneler, parklar ve ortak alanları oluşturmamız, kadınların gidip gelmeleri, birbirleriyle temas kurabilmeleri ve bu alanın kadın eliyle yaratılması kadınlara kazandırılmış büyük kazanımlar.”
GÖZALTI VE TUTUKLAMA
2009’daki yerel seçimlerde süreci tekrardan güçlü bir şekilde örgütlediklerini belirten Şimşek, ancak o dönem “KCK” adı altında başlatılan operasyonlarla bir saldırı furyasıyla karşı karşıya kaldıklarını hatırlattı. Bir önceki dönemde seçilen 9 kadın belediye başkanın da operasyon kapsamında gözaltına alınarak, tutuklandığını kaydeden Şimşek, “Yaklaşık 5 yıl cezaevinde kaldık. Hem seçilmiş belediye başkanları hem de meclis üyeleri olarak o süreçte mücadele ettik. İçerde olduğumuz süreçte dışarıda da kadın arkadaşlarımız kadın örgütlülüğünü büyüterek, eşbaşkanlık sistemini toplumun tamamına yayma ve her alanda eşbaşkanlık sistemini uygulama kararlaşmasını yakaladılar. Gerçekten çok değerliydi çünkü eğer biz bir toplumda yaşıyorsak, eşit haklara sahip olmamız gerekiyor. Eşit temsiliyet, eşit yaşam hakkını örgütlememiz gerekiyor. Bunun içinde eşbaşkanlık sistemi, özgür eş yaşam paradigması bu topluma en uygun, uygulanabilecek sistemdir. 2014 yılında ilk eşbaşkanlık sistemi uygulandı. Bu sistem, kadının toplumda özne olma, özgün, özerk örgütlülüğünün ne olduğunu ortaya koyan bir süreçtir. O yüzden bu süreçlere kolay gelmedik, büyük deneyimlendik, büyük biriktirdik. Kürt kadın hareketi olarak hem Kürdistan da hem de Türkiyeli kadınlara bu yaşam biçimini, paradigmayı anlattık. Birlikte bu yaşam mümkün olacağını, kadınlarla değişebileceğini ifade ettik” diye belirtti.
ERKEK EGEMEN SİSTEMİN KORKUSU
Eşbaşkanlığın büyük bir kazanım olduğunu söyleyen Şimşek, kadının her alanda söyleyecek sözünün olduğunu belirtti. Mevcut egemenlikçi zihniyetin kadına söz tanımadığı bir zeminde böyle bir mücadele ve kazanımı diğer kadın çevreleriyle birlikte denemleyediklerini dile getiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: “O yüzden ‘Eşbaşkanlık mor çizgimizdir’ diyoruz. Çünkü eşbaşkanlıkla kadınlar gerçekten kendi, özgür, demokratik, katılımcı, ekolojik yaşamını örgütleyebilirler. Bugün sistemlere bakıldığında dünyada tekçi otoriter sistemler kabul görmüyor. Kadınların güçlü mücadelesi, ittifakı ve alternatifini yaratmasıyla iktidarlar yavaş yavaş çözülmeye başladı. 21’inci yüzyılda çözümlemeler yapılırken, kadınların öncülüğünde hem Kürt kadınları açısında enternasyonal bir hareket olan Kürt kadın hareketi hem de dünya kadınları feminist kadınlar için güçlü bir mücadele yürüttü. Rojava Devrimi var. Rojava Devrimi’nde açığa çıkan kadın kazanımları özellikle en son Rakka Belediye Başkanı, dünya belediyeler örneği olarak ödül aldı. Bu tabi ki egemen sistemi korkutuyor. Kadınların kazanımları ırkçı, faşist, tekçi, erkek egemen sistemlere karşı bir korku yaratıyor. Bu korkunun aslında ‘eşit yaşamı birlikte yaşayabiliriz’ denmesi gerekirken; kadını karşısına alan, kadın kazanımını tanımayan, kadından korktukları ortadadır. Milliyetçi, cinsiyetçi, radikal dinci sistemlerle kadın kazanımlarına müdahale etmeye çalışıyor. Bununla mücadelenin tek yolu da güçlü ittifaklar oluşturmak, güçlü söz ortaklıkları oluşturmak, güçlü örgütlülük yaratmaktan geçiyor. Özellikle son yüzyılın kadın çıkışları kazanıma dönen çıkışlar olduğu içinde mevcut sistemler buna karşı farklı bir biçimde kadına dönük yasaları değiştirerek, bir direnç gibi durmaya çalışıyorlar. Bunun bir örneği de Türkiye’de 10 yıl önce imzalanan kadına yönelik şiddete karşı imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece ansızın ortadan kalktığını görüyoruz.
Erkeğin korktuğu, kadın mücadelesinde kendi iktidarının sarsıldığını gördüğünden kaynaklı böylesi yönelim ve saldırılarla kadın mücadelesinin önünü almaya çalışıyorlar. Ama kadınlar burada çok rahat çünkü mücadele ediyorlar. Kadınlar bu konuda ideolojik, politik olarak bu yüzyılı örgütlenerek, geçiriyor. Şili’de başlayan, Fransa’dan Filistine, Şengal’den Kürdistan’a kadar yayılan güçlü bir dayanışma, kadın örgütlülüğü ağları kadın özgürlüğü, demokrasi talebini aslında güçlü sahiplendiğimizi ortaya koyuyor. Kürt kadınlar olarak da yerel yönetim perspektifimizin geldiği noktayı bu konferansla da görebiliyoruz. Bu 6’ıncı konferans olacak katıldığım, çok değerlidir. Çok deneyimledik, çok biriktirdik. Gerçekten binlerce kadın, milyonlarca kadının mücadelesinin bir sonucudur. Buradan çıkacak kararlarında yerele giderek, bugüne taşıyan değerli mücadeleleriyle bugüne getiren kadınlarla tekrardan buluşturacağız. Belediye başkanlıkları döneminde karşılaştığımız ‘kadınla kaybederiz’, ‘kadın bizim önümüzde nasıl yürüyecek’ algısı, bakış açısını yansıtan erkeklere buradan bir mesaj veriyoruz. Kadın örgütlülüğü, özgürlüğü toplumu yeniden inşa etme üzerinden ortaya kendini ortaya koymuştur. Bu mücadele tüm kadınların yoksulluğa, şiddete karşı örgütleneceğini gösteriyor.”
YARIN: Ahmet Türk: Tekçi sistem vazgeçirmek için baskı oluşturuyor
MA / Pınar Ural - Berivan Altan