ANKARA - Eşbaşkanlığın siyasi anlayış ve harekete dönüştüğünü belirten Ahmet Türk, “Tekçi ve milliyetçi anlayış, eşbaşkanlığı halkla bütünleşmek konusunda bir adım olarak gördüğü için dava konusu yapıyor, vazgeçirmek için baskı oluşturuyor” dedi.
Kadınların siyasi ve toplumsal alana aktif katılımının önündeki engelleri aşmak amacıyla “cinsiyet kotası” ile başlayan süreç, “fermuar liste uygulaması” sistemiyle desteklendi ve son olarak eşbaşkanlık modeliyle eşit temsiliyeti sağlayan bir mekanizmaya dönüştü. Uzun soluklu bir mücadele geçmişine sahip bu model, Türkiye’de kadın özgürlük mücadelesinin ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla kadınların elde ettiği kazanımların en önemlilerinden biri oldu. Kürt kadınların öncülüğünde Türkiye’de 16 yıldır uygulanan model, ilk kez 2005 yılında Demokratik Toplum Partisi (DTP) tarafından uygulandı, daha sonra Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluşun tüzüğüne girdi.
2013 yılında “Demokratikleşme Paketi” olarak bilinen “Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı” ile gündeme gelen sistem, 2 Mart 2014’te Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edildi ve Siyasi Partiler Yasası ile yasal güvenceye kavuştu. Böylece eşbaşkanlık, Türk, Kürt, Arap, Süryani, Çerkes, Ermeni Laz; Sünni ve Alevi gibi Türkiye’de yaşayan bütün inanç ve topluluklardan kadınların kazanımı olarak Türkiye demokrasi tarihine geçti.
MECLİS’TE KADININ GÖRÜNÜRLÜĞÜ
HDP’nin eşit temsiliyet ilkesiyle girdiği 7 Haziran 2015 seçimlerinde seçilen 80 milletvekilinden 32’si kadın vekillerden oluştu. HDP yüzde 40 temsiliyet oranıyla en fazla kadın temsiliyetine sahip olurken, Meclis’te kadın temsiliyeti ilk defa yüzde 18’e yükseldi. Öte yandan Meclis’te kadın odaklı politikaları geniş kesimlere ulaştırmak amacıyla 25 Haziran 2015’te HDP TBMM Kadın Grubu’nu kurdu. Kadın Grubu’nun amacı TBMM’yi kadınların yaşadığı sorunlara çözüm üreten bir yapıya dönüştürmek.
DTP İLE BİR İLK
Dünyada ilk kez Alman Yeşiller Partisi tarafından hayata geçirilen ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi veren tüm partilere ilham veren eşbaşkanlık modelini ülkede 9 Kasım 2005'de uygulamaya başlayan ilk parti DTP oldu. İlk eşbaşkanlar ise Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk oldu. İlk dönemlerde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından kabul edilmese de model fiiliyatta hayata geçirildi. Ancak DTP’nin 1 Aralık 2009 tarihinde Anayasa Mahkemesi (AYM) kararıyla kapatılması ardından milletvekilleri düşürülen Türk ve Tuğluk’a siyaset yasağı getirildi.
Daha sonra Diyarbakır’da 2010 yılında gerçekleştirilen 4. Olağan Genel Kurulu’nda Tuğluk ve Türk, bu kez Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) eşbaşkanları olarak seçildi.
GÖZALTI, TUTUKLAMA VE KAYYIM
30 Mart 2014 Mahalli Seçimleri’nde Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı seçilen Türk, 2016 yılında Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevden alınarak yerine kayyım atandı. 21 Kasım’da gözaltına alınan Türk, 24 Kasım’da çıkarıldığı mahkemece “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Sağlık sorunları nedeniyle sevk edildiği İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından "Altı ayda bir tıbbi kontrollerinin yapılması şartıyla, cezaevinde bulunması hayati tehlike oluşturmayacağı" raporu verilen Türk, avukatların itirazı üzerine 3 Şubat 2017 tarihinde cezaevinden tahliye edildi. Bu kez HDP ile girilen 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde bir kez daha halkın onayını alarak Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı seçilen Türk, seçimlerden sadece 5 ay (19 Ağustos) sonra tekrar görevden alınarak yerine kayyım atandı.
Kürt kadın siyasetçilerden Tuğluk ise 2016 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından DTK ile ilgili yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alınarak tutuklandı. Cezaevinde yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmeyen Tuğluk’a "örgüt yöneticiliği" iddiasıyla 10 yıl hapis cezası verildi. 29 Aralık 2016 tarihinden bu yana tutuklu olan Tuğluk, Kocaeli Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuluyor.
Kürt siyaset tarihinin deneyimli isimlerinden Ahmet Türk ile eşbaşkanlık sisteminin hedef alınmasının nedenlerini konuştuk.
TEMSİLİ YÖNETİM DEĞİL
Toplumlarda değişimin kaçınılmaz olduğunu belirten Türk, böylesi değişim ve dönüşümün sağlandığı süreçlerde kadının siyasete, topluma ve mücadeleye katılımının önemli olduğunu söyledi. “Kadının olmadığı siyaset, demokratik bir geleceğe umut olmaz” diyen Türk, bu anlamıyla eşbaşkanlığın temsili bir uygulama ya da bir kadın ve bir erkeğin birlikte oluşturduğu bir yönetim tarzı olmadığını ifade etti.
Eşbaşkanlık sisteminin hem kadına hem gençliğe hem de topluma güvence sağladığını dile getiren Türk, “Toplumun tüm kesimini temsil etmek ve burada siyaseti daha güçlü bir şekilde paylaşmak üzerine verilen bir karardır. Eşbaşkanlık sistemi Almanya’da Yeşiller Partisi ve birçok sosyal demokrat ülkede uygulanan bir sistem. Yönetime katılımı sağlamaya yönelik önemli bir adım olarak değerlendirmek lazım. Bu nedenle toplumun bütün kesimleriyle siyaset yapma, toplumun var olan sorunları bir halk olarak eşitlikçi bir anlayışla Türkiye’nin gündemine taşımaya yönelik attığımız bir adımdır. Bugün eşbaşkanlık konusunda verimli, önemli siyasi çalışmaların geliştiğini de görüyoruz” dedi.
SİYASETTEN YEREL YÖNETİMLERE
Eşbaşkanlık sisteminin hayata geçirildiğinde toplumda tam olarak algılanmadığını belirten Türk, “İlk Kürdistan’a gittiğimizde kadın eşbaşkanlar ‘yenge eşbaşkan’ olarak görülüyordu, dolayısıyla arkadaşlarımız biraz sıkıntı yaşıyordu. Ama zaman içerisinde eşbaşkanlığın bir siyaset olduğunu gördüler. Daha sonra bunu yaygınlaştırdık ve yerel yönetimlerde de aynı şekilde geliştirdik. Bugün gerçekten artık kimsenin tartışmadığı bir siyasi anlayış, bir siyasi hareket bir siyasi karara dönüştü diyebilirim” diye belirtti.
Siyasetin deneyim işi olduğuna dikkat çeken Türk, “Elbette siyaset yaptığınız zaman eksikleriniz olur, hatalarınız olur. İster tek başına bir genel başkanlık olsun veyahut belediye başkanlığı olsun isterse eşbaşkanlık olsun. Siyasette elbette eksikliklerin olduğunu söyleyebiliriz. Ama tabi ki uyum şart. Eşbaşkanların uyumu önemli, birbirini anlaması, tamamlaması, ortak değerlendirmeler yapmaları önemli. Böyle bir anlayışla yola çıkılırsa hiçbir sıkıntı çıkmıyor. Ama birbirinden kopuk bir siyaset anlayışıyla hareket ederseniz elbette bu sadece eşbaşkanları yıpratmaz bir bütün olarak partinin yıpranmasını beraberinde getirir. Bu önümüzde duran bir gerçek” ifadelerini kullandı.
MEVCUT SİSTEMİ YIKTIĞI İÇİN HEDEFTE
Eşbaşkanlık sistemi halka bütünleştikçe otoritesi sarsılan eril, tahakkümcü sistemin saldırganlaştığını belirten Türk, şöyle devam etti: “Tabi ki tekçi bir anlayış var. Bizim oluşturduğumuz sistem ise halkla bütünleşmeyi sağlayan bir sisteme dönüştü. Bu tekçi, ırkçı, milliyetçi anlayış, eşbaşkanlık sistemini halkla bütünleşmek konusunda bir adım olarak gördüğü için bunu dava konusu yapıyor. Eşbaşkanlıktan dolayı hakkımızda davalar açılıyor ve bu sistemden vazgeçmemiz konusunda adeta bir baskı oluşturuyor.”
YARIN: 6 yıl ceza verilen Alaca: ‘Örgüt üyeliği’ adı altında eşbaşkanlık yargılandı
MA / Pınar Ural - Zemo Ağgöz