İmralı tecridi kadınları nasıl etkiliyor?

img

İSTANBUL - İmralı'daki tecritten nasıl etkilendiklerini anlatan kadınlar, “Şiddet, cezasızlık politikası, ekonomik, siyasal krizi, demokrasi ve adalet noktalarında yaşanılanları tecritten bağımsız ele alamayız” dedi. 

PKK Lideri Abdullah Öcalan, uluslararası bir komployla Türkiye'ye teslim edildiği 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutuluyor. İmralı'daki tecride paralel olarak savaş politikaları daha da derinleştirilirken, bu durum Kürt sorunu başta olmak üzere ülkenin diğer sorunlarını çıkmaza sürüklüyor. Her geçen gün daha da ağırlaşan sorunlar, toplumun tüm kesimlerini olumsuz yönde etkiliyor. Tecridin topluma yansımalarını değerlendiren kadınlar, tecridin devam etmesi halinde demokrasi ve özgürlükler noktasında bir ilerlemenin sağlanamayacağına dikkati çekti. 
 
TECRİDİN ETKİSİ
 
Tecridin Öcalan şahsında tüm topluma dayatıldığını söyleyen ev emekçisi Zübeyde Gülsül, tecridin insanlık suçu olduğunu ve kabul edilemeyeceğini vurguladı. Tecridin kalmasının hak ve özgürlükleri beraberinde getireceğini ifade eden Gülsül, "Tecrit sadece cezaevleri üzerinde uygulanmıyor. Tecrit, Türkiye'de bir sistem haline gelmiş ve halklar tecrit sistemiyle baskı altına alınıyor. Kadın cinayetinde fail yakalanmıyor. Kadın, hak ve özgürlükleri için mücadele etmeye kalktığında hemen cezaevine atılıyor. İmralı tecridinin kadın açısından anlamı budur. Tecridin kalkması halinde barışın da sağlanacağını düşünüyorum” dedi. 
 
KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ  
 
Tecridin bir hak ihlali olduğunu belirten tekstil çalışanı Tülay Güler, tecridin "bir halkın tecrit edilmesi” anlamına geldiğini söyledi. Kürt sorunun çözümünde en büyük engelin tecrit olduğunu vurgulayan Güler, bu durum aşılmadığı sürece demokrasi ve özgürlükler adına bir ilerlemenin yaşanmayacağını kaydetti. Tecridin kaldırılması ve müzakerelerin başlatılmasını isteyen Güler, "Tecrit tüm Orta Doğu ve Türkiye halkalarını etkiliyor. Ekonomik kriz, siyasal kriz ve kadın kırımı... Tüm bunlar Kürt sorunu ve tecritle bağlantılıdır. AKP ve MHP zihniyeti kendi iktidarlarını sürdürmek için savaşta ısrar ediyor. Barış olduğu zaman ülkedeki tüm sorunlar çözülecek" diye konuştu. 
 
'HUKUKSUZLUKLARIN ÖNÜ AÇILIYOR'
 
Güler, tecridin her alana sirayet ettiğine işaret ederek, kadına yönelik şiddet, cezasızlık politikası, demokrasi ve adalet noktalarında yaşanılan eksikliğin bu durumdan bağımsız ele alınamayacağını dile getirdi. Güler, "Tecrit bütün hukuksuzlukların önünü açtı. Bir kadın cinayetinde erkek ceza almıyor. Bir işçi, işyerinde haksızlık ve tacize uğradığında hakkını arayamıyor. Aradığı zaman işinden kovuluyor.  Öcalan, yaşanan tıkanıklığa bir çözüm önerisi sunduğu için ondan korkuyorlar. Öcalan, aynı zamanda bir halkın önderi. Tecritle onu halkından koparmak istiyorlar. Tecrit herkesi etkiledi ama en ağır bedeli Kürt haklı ödüyor. Bütün bu sorunların çözümü için tecridin kalkması ve müzakerelerin önünün açılması lazım" diye seslendi. 
 
TECRİDE KARŞI DİRENİŞ
 
Gelinen aşamada ülkenin yönetilemeyecek bir hale geldiğini belirten Vetha Bingöl, Öcalan'ın sorunların çözümüne dair çağrılarını anımsattı. Bingöl, "Tecrit uygulaması keyfi bir uygulamadır. Bu yüzden avukatları ve ailesiyle görüştürülmüyor. Öcalan’ı tecrit ederek, onun fikirlerini ve düşüncesini yok edemezler. Onun felsefesi bugün bütün dünyaya yayılmış durumda. Çünkü Öcalan evrensel düşünüyor ve herkes için adalet, eşitlik ve hak istiyor. Cezaevlerinde bile bütün halklar için direniyor. Ama asıl iş bizim üstümüze düşüyor. Birlik olup mücadele etmemiz gerekiyor. Zor olabilir ama haklıyız ve başaracağız. Hep birlikte direnmeliyiz" dedi. 
 
BÜTÜN ÜLKENİN SORUNU
 
Barış Annesi Feleknas Karabaş ise, tecridi “Kürtlere düşmanlık” olarak değerlendirdi. Tecritle "Kürtlere diz çöktürülmek" istendiğini ifade eden Karabaş, Öcalan'ın barışın muhatabı olduğunu ve sesinin kısılmak istendiğini ifade etti. Barışın imkansız hale getirilmeye çalışıldığına dikkati çeken Karabaş, tecridin ağırlaştırılmasıyla ülkedeki kaosun da derinleşmesine neden olduğunu söyledi. Karabaş, "Tecrit bütün Kürt halkına yönelik uygulanıyor. Özelde cezaevlerinde genelde bütün ülke tecrit altında. Cezaevindeki çocuklarımızın bizden uzaklaştırılması bunun somut örneği. Eğer tecrit kalkarsa cezaevindeki tecrit de kalkacak. Bunun için bu insanlık dışı ve hukuksuz uygulamaya tepki göstermeliyiz. Çünkü tecrit sadece cezaevinde yakını olan ailelerin sorunu değil, sadece Öcalan’ın sorunu değil, bütün ülkenin sorunudur" ifadelerini kullandı. 
 
'HABER ALMAK İSTİYORUZ'
 
"Kimse kafasını kuma gömmesin” diyen Karabaş, şöyle devam etti: "Öcalan ailesiyle görüştürülmüyor. Bunu yapmaya hakları yok. Sağlığı hakkında bilgi almak istiyoruz. Kimse hangi şartlar altında olduğunu bilmiyor. Bu insanlık dışı tecrit uygulaması son bulsun istiyoruz." 
 
MA / Esra Solin Dal