ANKARA - Ayşe Gökkan’a 30 yıl ceza verilmesine tepki gösteren HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Ayşe’nin dediği gibi kadın yaşam özgürlük dünyaya düşen bir cemredir. Bu cemrenin yok etmenize izin vermeyeceğiz. Kürdüz kadınız buradayız” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, parti Genel Merkezi’nde haftalık basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu. Başaran, TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan’a verilen 30 yıl hapis cezası, ekonomik kriz ve kadınlarla yaptıkları bütçe görüşmelerine dair konuştu.
Urfa’nın Suruç ilçesinde katledilen 33 sosyalist gencin failleri hakkında açılan davanın karar duruşması görüldüğünü kaydeden Başaran, “Cezasızlık politikalarıyla işlenen bütün katliamların failler aklandı. Bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki adalet mücadelesinde vazgeçmeyeceğiz. Bu katliamın içerisinde olan, katliamı gerçekleştirenlere karşı adalet mücadelesi vermeye devam edeceğiz” dedi.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Kadın katliamları ve kadına yönelik şiddetin hız kesmeden devam ettiğini dile getiren Başaran, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verileri açıklamadığı için maalesef bizde kamuoyuna yansıyan ve basının derlediği verileri biliyoruz. Basın ve kadın kurumlarının elde ettiği 2021 ilk on ayında 234 kadın katledildi. İzmir’de KYK yurdunda kadınlar pijama giymesi, erkekler rahatsız oluyor diye yasaklandı. Diyarbakır’da bir çocuk okuldan çıkıp, evine giderken V.B. isimli erkek tarafından cinsel istismara maruz kaldı. Tabi ne oldu her zaman erkekleri koruyan yargı V.B. diğer failler gibi ‘temas yok’ denilerek, serbest bırakıldı.
Öz savunma gerçekleştiren Mevlüde Akgün sağlık sorunları olmasına rağmen, maalesef tahliye edilmedi. Kendisine sistematik olarak şiddet uygulayan, 6284 sayılı yasadan defalarca faydalanmak için başvuru yapan Çilem Doğan’ın Yargıtay’da davası görüldü. Çilem Doğan’a 15 yıl ceza verilmişti. Yargı yine şaşırtmadı. Çilem Doğan’ın cezanın onanmasını istedi. Yargının cinsiyetçi ve erkek bir yargı olduğu ısrarla haykırıyoruz. Devlet yargısıyla, kolluğuyla erkektir ve kadınların baş düşmanı haline gelmiştir” diye konuştu.
VAZGEÇMİYORUZ
Her alanda İstanbul Sözleşmesi’ni savunacaklarını kaydeden Başaran, şunları söyledi: “Erkek egemen iktidara karşı, kadınları erkek şiddetine karşı koruyan bu sözleşmeden vazgeçmiyoruz. Kadınları daha fazla korumasız bırakıp, bu şiddet döngüsü içerisinde bırakmaya karşı mücadele edeceğiz. Moldova Parlamentosunda İstanbul Sözleşmesi kabul edildi. Bu sözleşme yaygınlaşarak, kabul ediliyor. Vazgeçmiyoruz, alanlarda meydanlarda, parlamento kürsülerinde bulduğumuz her yerde İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz. Yürürlüğe girmesi mücadelemiz sürdüreceğiz.
‘TACİZE VARAN ARAMALAR YAPILDI’
Kadınlar bu kadar şiddet sarmalı içerisinde yaşarken, iktidar devlet bütün olanakları ile desteklerken ve cesaretlendirirken, geçen hafta Diyarbakır’da İstasyon Meydanında TJA, bir miting düzenledi. Miting, ‘Irkçılık ve cinsiyetçilik artık yeter zaman artık kadın özgürlük zaman’ şiarıyla yapıldı. Ne mi oldu? özgür basın emekçileri bunu çok yakından takip ettiler. Ama duymayanlar için biz buradan yeniden söyleyelim; Bölge illerinde gelen kadınlar vazgeçirilmek için üç ayrı arama noktasından aramadan geçtiler. Bu ülkenin en büyük katliamı yapanlar bu muamele maruz kalmadı ama kadınlar vazgeçirilmek için üç defa ince aramadan geçildi. Kadınlar iç çamaşırlarına kadar aramadan geçildi. Tacize varan bu aramalardan kadınların kişisel eşyalarına el konuldu, hukuka ve insanlık onuru bir kez daha Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda ayaklar altına alındı. Bu uygulamalarla kadınlar yıldırılmaya çalışıldı.
CAMİ KARAKOLA ÇEVRİLDİ
Bu uygulamaları kabul etmeyen kadınlara ‘kabul etmiyorsan gidersin’ harekete varan söylemlerde bulunuldu. Bir avukat arkadaşımız Rosa Kadın Derneği'nden avukat arkadaşımız Elif Tirenç İpek, avukatlık yasasına göre üstünün aranmayacağını, hukuken bunun yasa dışı uygulama olduğunu söylediği için darp edilerek gözaltına alınmaya çalışıldı. Devrim Demir’in ‘Tu Kî kî yi’ şarkısı mitingde söylenmesi yasaklandı. Çok büyük bir hadsizlik yapıldı. DBP Eş Genel Başkanımız Saliha Aydeniz Sayın Öcalan üzerindeki tecride karşı yaptığı konuşmada polis müziği sesini yükselterek konuşmasını engelledi. Buradan bir kez daha söylüyoruz; Polis bir partinin Eş Genel başkanına, bir milletvekiline sesini kesme cesaretini nereden buluyor. Bu haddi kimden alıyor. Bunun cevabı ortada yerde duruyor. Barış annelerini sarı, kırmızı, yeşil renkli yazmalarına el konuldu. Anneler gözaltına alındı, camiye götürüldü. Diyarbakır İstasyon Meydanı’ndaki cami karakola çevrildi. İşte AKP ve MHP ittifakının gelmiş olduğu nokta bu.
KADINLAR GERİ ADIM ATMAZ
Kadınlar eşitlik özgürlük taleplerini dile getirmek için alandaydı, İstanbul Sözleşmesi’nin gaspına karşı alanlardaydı. Sarayın şatafatın sürenlere karşı yoksulluğa mahkum olmak istemiyoruz diyerek, alanlardaydı. İmralı’da devam eden ve yaşamımıza sirayet eden tecrit için alanlardaydı. Kadınların bu taleplerini kulak tıkayanlar, polis şiddeti ve saldırılarla mücadelemizi bastıracaklarını zannediyorlar. Her defasında ifade ediyoruz; yanılıyorsunuz. Tarihte olduğu gibi bu defada yanılıyorsunuz. Kadın mücadelesi bu saldırılarla geri adım atmaz.
KADIN MÜCADELESİNE BİR SALDIRI
Kadın saldırılarından bir örnek daha Ayşe Gökhan. TJA sözcüsü ve geçtiğimiz günlerde 30 yıl cezaya çarptırıldı. Ayşe Gökkan’ın yaşamı mücadele ile geçti. Ama dosyası zannetmeyin ki herhangi bir suçtan ceza aldı. Bir suçu yoktu. Ayşe, TJA ve DTK illegalize edildiği için aslında 30 yıl cezaya çarptırıldı. Tıpkı DTK Eşbaşkanımız Leyla Güven gibi. Burada bir suç ortada olduğu için arkadaşlarımız bu cezaya çarpıtılmadı. Uzun süredir kadın mücadelesine ve demokratik siyasete bir saldırı var. Bu saldırılarla kadınlar susturulmaya çalışılıyor. Susturabildiniz mi susturamazdınız. Ayşe Gökkan kadın mücadelesi için mücadele etmiş ve bedelini en ağır şekilde ödeyen arkadaşlarımızdan birisi. Ayşe Nusaybin'de bir kadın belediyecilik örneğini sergileyen arkadaşımızdı. Beş yıllık süreç içerisinde çok kez engellemelere ve baskılarla karşı karşıya kaldı. Ayşe Gökhan’ın beş yıllık belediye yönetimde iken hakkında 167 kez hakkında soruşturma açıldı. Bir günde 17 kez mahkemeye çıkıp ifade verdi. Kadın mücadelesi verdiği için 83 defa gözaltına alındı. Yine kadın mücadelesi verdiği için hakkında 200’den fazla soruşturma açıldı. Şimdi gelinen aşamada hakkında apar topar bir iddianame hazırladı.
MÜCADELE ETMEKTEN VAZGEÇMİYORUZ
Sonuç olarak bu baskı ve zulüm politikalarına boyun eğdi mi? Duruşma salonundaki durumu boyun eğmeyeceğini bir kez daha gösterdi. Verdiğiniz ceza sizin acizliğinizi, korkaklığınızı gösteriyor. Ayşe’ye verilen ceza sadece Ayşe’ye verilmedi. Başta Kürt kadın mücadelesi olarak bütün Kürt kadın hareketine yönelik bir intikam saldırısıdır. Tıpkı Figen’i, Sebahat’ı, Aysel’i Gültan’ı Ayla’yı ve şuan rehin tutulan mücadele eden yüzlerce kadın gibi. Erkek yargının AKP güdümündeki yargıya öfkeliyiz. Bizim öfkemiz daha çok mücadeledir. Kürt kadın mücadelesine dönük düşmanca, cinsiyetçi anlayış kaybedecektir. Ayşe’nin dediği gibi kadın yaşam özgürlük dünyaya düşen bir cemredir bu cemreyi yok etmenize izin vermeyeceğiz. Ayşe’nin dediği gibi Kürdüz, kadınız, buradayız. Mücadele etmekten vazgeçmiyoruz.
HİÇBİR KADIN YALNIZ DEĞİL
Bu saldırılar sadece Kürt kadına, feminist kadınlar, kadın mücadelesi yürüten kadınlara uygulanmıyor. AKP ve MHP cinsiyetçi saldırıları bütün topluma sirayet etmiş durumda. Kadınlar bu militarist yönelimlere maruz kalıyor. Bu saldırıdan güç alan erkekler ne yapıyor? Bir kadın kazanımlarını sahiplendiği zaman hemen milliyetçilik söylemleri üzerine ‘terörist’ yaftalaması ile karşılaşıyor. Bunu Nihal Yalçın, Ezgi Mola, Farah Zeynep Abdullah’da gördük. Farah Zeynep Abdullah, Musa Orhan’ı eleştirdiği için hedef haline getirildi hakkında dava açıldı ve ceza verildi. Onunla dayanışan kadınlarda dava açıldı. Nihal Yalçın İstanbul Sözleşmesini sahiplendiği için linç edildi ve erkekler tarafından erkek egemen zihniyetin saldırısına maruz kaldı. Ezgi Mola yine Musa Orhan’ı eleştirdiği için bu saldırıya maruz kaldı. Erkek zihniyet, kadınlarla dayanışmayın, diyor. Erkekler bu dayanışmayı gördüğünde nasıl şaşırdıklarını görüyoruz. Bilsinler ki, her kadının yanında büyük bir kadın dayanışması ve mücadele var. Hiçbir kadın yalnız değildir.
KADIN YOKSULLUĞU
Uzun bir süredir sahada kadın yoksulluğuna karşı kampanyası yürütüyoruz. Önümüzde bütçe görüşmeleri var. Türkiye dünya ekonomik formunun küresel cinsiyet raporuna göre, 3 sıra daha gerilemiş. 156 ülke arasında 130 sırada yer alıyor. Buna göre kadınlar aslında bütçe sürecinde bütçeden aldıkları paydan en geri olan ülkeler arasında. Buna mecbur muyuz? Bu bizim için kader mi? Hayır değil. Kadının ekonomik karar alma ve bütçe sürecine katılımı sağlanabilir. Bunu daha önce de ifade etmiştik. Bütçe sürecinde vatandaşında daha açıklayıcı bir biçimde vatandaş bütçesiyle topluma anlatılabilir. Hükümetin bütçe kararları sonucunda daha etkin ve şeffaf uygulamalar yapması sağlanabilir. Hükümetin cinsiyet eşitliği ile ilgili verdiği sözleri yerine getirilmesi sağlanmalıdır. Yapılacak bütçelenme ile kadınların bütçeleri sağlanabilir. Dünyada da kadınlara dair toplumsal cinsiyete dayalı bütçelenmeler yapılıyor. 1984’te toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme Avustralya'da yapıldı. Türkiye’de de tartışmaları yürütüldü.
TOPLUMSAL CİNSİYETE DAYALI BÜTÇE
Bir dönem toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme alt komisyonu kuruldu. Bununla ilgili çalışmalar yürütüldü geçen yıl olduğu gibi bu yılki bütçeleme de kadının ismi geçmedi. Kadının ismi geçmediği bir bütçeleme yapılmak isteniyor. AKP ve MHP iktidarı her fırsata ülkenin ileri olduğunu söz ediyor. Türkiye’de henüz toplumsal duyarlılığa dair bütçeleme bir yana kadının ismi de geçmiyor. Ekonomi, bütçeleme şeffaf değil. Şeffaf bir bütçeleme ile bu sorun ortadan kalkabilir. Tekçi anlayışın bütçesine karşı toplumsal cinsiyete dayalı bütçeye ilişkin bir çalıştay düzenleyeceğiz. Pazar Günü İstanbul’da bir çalıştay düzenleyeceğiz. Şeffaf, bir bütçelenme ile kadından, toplumsal cinsiyete dayalı bir bütçe nasıl oluru tartışacağız.
ENGELSİZ BİR YAŞAMI İNŞA EDECEĞİZ
Geçen gün engelli kadınlarla bir araya geldik. Engelli yapan kadınların sorunlarla paylaşmak istiyoruz. Evde bakım uygulaması bin 800 TL, evde kalıp engelliye bakarsanız, bunu istihdam gösterirsek aylık bin 800 TL veririz söz konusu. Ötekileştirici ve ayrımcı tutumlarla karşı karşıya kalıyorlar. Engelli kadınların ve engeli bakıcılığı yapan kadınların talepleri şöyle: Engelli bireylerin ilaçları tamamı sigorta kapsamına alınmalıdır. Engelli tanısı konulan çocukların ailelerine bu süreçte sağlıklı bir süreç atlatabilmesi için eğitim verilmelidir. Engelli bireylere yönelik her zaman sosyal aktivite sağlayabileceği politikalar derhal hayata geçirilmelidir. Engelsiz bir yaşam için hep birlikte inşa edeceğiz.
KADIN MÜCADELESİ DEVAM EDECEK
Kobanê kumpas davası devam ediyor. 21 arkadaşımız bu davada tutuklu. Arkadaşlarımız yargılanan değil yargılayan konumunda. Bu davanın siyasi olduğunu sadece HDP’ye değil, bu ülkede demokratik, eşit bir ülke yaşayanlara için açılmıştır. O dönem MYK üyesi olan arkadaşlarımız kadın meclis bildirgesini yayınladığı için yargılanıyor. Ne demişiz? ‘Erkek egemen kapitalist sisteminin kadın direniş ve mücadelesini güçlendirerek her alanda kadın birlikteliği ile mücadeleyi yükselteceğiz’ demişiz. İktidara göre bu söylemler suç. Asıl suç sizin kadın düşmanı politikalarınız. Asıl suçlu Ayşe Gökhan’a 30 yıl ceza veren zihniyetin kendisi. Asıl suçlu şarkıları yasaklayanlar ince arama dayatanlardır. Arkadaşlarımız bu kumpas davası pençesindeyken cezaevlerinde her türlü hukuksuzluklar yüz yüze kalıyorlar. Leyla Güven ve Hülya Alökmen burada iletişim cezasına çarptırıldı. Bunun sadece Kürtçe halaya çektiği için aldıklarını biliyoruz. Bundan birkaç gün önce Figen Yüksekdağ yanlarına adli tutukluların yerleştirilmek istendiğini belirtti. Adalet Bakanlığı’na seslenmek istiyoruz; Cezaevinde yaşanan yaşanabilecek bütün sorunların, saldırı ve kayıpların sorumlusu sizsiniz. Kadın mücadelesi dışarıda ve içeride devam edecek. Bu saldırılar bize geri adım attıramayacak.”