İZMİR - Afganistan'ın ilk kadın valisi Dr. Habiba Sarabi, "Her şeyi bir gecede kaybettik. Küllerimizden doğup yeniden mücadele etmeliyiz" diyerek, dünya kadınlarının dayanışmasıyla Taliban’ın gidebileceğini söyledi.
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Afganistan’dan çekilmesiyle birlikte Taliban, 20 yıl sonra ülkede hükümeti yeniden ele geçirdi. Taliban'ın 15 Ağustos'ta başkent Kabil'e girişi ile yönetimi yeniden ele geçirmesinin ardından yaşananlar, dünya kamuoyunda büyük ses getirdi. Binlerce Afganistanlı, Taliban’dan kaçmak için ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Ülke yönetimine el koyan Taliban’ın ilk işi ise kadın ve kız çocuklarının hayatlarına dair yasak getirmek oldu.
Uluslararası Kadın Sempozyumu’na katılmak için İzmir’e gelen Afganistan’ın ilk kadın valisi Dr. Habiba Sarabi ile Afganistanlı kadınların yaşadıklarını ve kadınların daha özgür yaşayabilmeleri için çözüm yollarını konuştuk.
Taliban’ın ilk kez Afganistan’ı ele geçirdiği 1996’da ülkede olan Sarabi, daha sonra Pakistan’a mülteci olarak yaşamaya başladı. 11 Eylül 2001'de ABD, Afganistan’a girdikten sonra tekrar Kabil’e geri dönen Sarabi, 2002’de Kadın İşleri Bakanı oldu, 2005’te ise Bamyan eyaletine vali olarak atandı. 8 buçuk yıl Afganistan’ın ilk kadın valisi olarak görev yapan Sarabi, daha sonra Afganistan’ın Yüksek Barış Şurası ve Yüksek Barış Kurulu’nun içerisinde başkan yardımcılığını görevini üstlendi, Pakistan kamplarında kız çocukları ve göçmen kadınlara eğitim verdi.
Bakanlık ve valilik döneminde erkek egemenliğinin engelleriyle karşılayan Sarabi, buna karşı mücadele ederek, başarıyı sağladı. Turizm kenti olan Bamiyan’da vali olarak görev yaptığı dönemde Sarabi, alt ve üst yapı çalışmalarıyla turizme önemli katkılarda bulundu. Daha sonra eğitim üzerine yoğunlaşan Sarabi, özellikle kız çocuklarının eğitimi üzerinde durdu. Kız çocuklarının eğitim ve okula gitme oranında ciddi değişimler yarattı, okula gitme oranlarının yükselmesine katkı sundu. Çalışmalarıyla kentte eğitim konusunda bir atak yaşatan Sarabi, halkta eğitim fikrini geliştirdi. Bununla üniversiteye gitme oranını da yükselten Sarabi, insanların bilinçlenmesinde, sivil toplum örgütlerinin gelişmesinde rol oynadı. Taliban’sız bir süreci, daha sonra yeniden yönetimi ele geçirmesiyle yaşananları, kadınların buna karşı mücadelesini Sariba’dan dinleyelim.
Taliban'sız bir Afganistan'da yaşadınız, o süreci anlatabilir misiniz?
Bir vatanımız var ve her şeyi yeniden inşa edebiliriz diye düşünüyorduk. Örneğin, Taliban zamanında kızların okula gitme oranı yüzde sıfırdı. Ama son 20 yıl içerisinde yüzde 40’lara kadar yükseldi ve milyonlarca kız çocuğu okula gidiyordu. Son 20 yılda birçok alanda gelişmeler yaşandı. Devlet kurumları tekrar çalışmaya başladı. Kadın bakanlar görev yaptı. Meclisin yüzde 26’sı kadınlardan oluşuyordu. Genç kızlar eğitim aldıktan sonra yüksek kademelere geldi. 11 kadın, bakan yardımcılığına kadar yükseldi. Tabi ki genel müdürlükleri ve müdürlükleri saymıyorum bile. Bunlar olumlu gelişmelerdi.
20 yıl sonra Taliban Afganistan’ı tekrar ele geçirdi. Yaşananlar karşısında neler hissetiniz?
Afganistan hükümeti çöktüğünde, 15 Ağustos Pazar günüydü. O zaman Katar Doha’daydım. Taliban’la barış görüşmesi sürüyordu. Ben de Afganistan İslam Cumhuriyeti’nin heyeti içerisinde yer alıyordum. Heyetin içerisinde 4 kadın vardı. Onlardan biri bendim. Biz o günü ‘Kara Pazar’ diye adlandırdık. Şöyle düşünün; bir mühendis bir binayı inşa ederken, binanın temelinden başlar ve inşa eder ama bir gecede binanın tümü yıkılıyor. Demek ki binayı inşa ederken, tuğlaları yanlış ve yamuk yerleştirmişiz. Tüm kazanımlarımız bir gecede yok oldu. Neden yıkıldığından bahsedersek, bu zaman alır. Taliban, ‘halk bizdendir’ iddiasında bulunuyordu. Tabi ki her hareketin her oluşumun bir destekçisi illaki olur. Ama Afganistan’da halkın çoğunluğu Taliban’ı desteklemiyor.
Taliban yaşattığı hak ihlallerine rağmen ABD, Türkiye gibi birçok ülke yönetimiyle görüşmeler yaptı. Taliban’ın uluslararası bu görüşmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Taliban’ın yaptığı uluslararası görüşmeler üzücü. Ancak bu görüşmelerin iyi yanı bu ülkeler hala Taliban hükümetini resmi olarak tanımamış olmaları.
Bu görüşmeler çok üzücü. Tabi her ülke kendi menfaati için görüşme yapıyor. Görüşme yaptıkları ülkeler, ABD’ye karşı bir politika izleyen ülkeler. Afganistan halkı üzerinden bir deney yapmaya çalışıyorlar. Ama şunu unutmamalılar; Afganistan’da yaşayanlar da insan. Biz de asayiş ve barış içinde yaşamayı hak ediyoruz. Ancak bu görüşmelerin iyi yanı bu ülkeler hala Taliban hükümetini resmi olarak tanımamış olmaları. Bunun nedeni ise kadınların verdiği mücadele. Bu da umut verici bir olay. AB elçilerine Taliban’ı resmi olarak tanımamaları ancak irtibatta olmaları gerektiğini söyledim. Çünkü Afganistan halkı şuan insani yardıma muhtaç. O yardımları oraya götürmek zorundayız. O yüzden resmi olarak tanınmamalı ama irtibatta olunmalı ki yardımlar oraya götürülsün. Taliban’ın izlediği yol doğru değil. Eğer uluslararası bir camianın parçası olmak istiyorlarsa, uluslararası tanınan hak ve hukuk gibi kurallara uymalılar.
Taliban, Türkiye'ye de geldi. Taliban’ın Dışişleri Bakan Vekili Emirhan Muttaki, yapılan görüşmenin verimli geçtiğini söyledi. Türkiye’nin Taliban’a yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?
Taliban, yaptığı her görüşme sonrası ‘görüşmemiz olumlu geçti’ demek zorunda. Kendilerini iyi lanse etmeye çalışıyorlar. Taliban Dışişleri Bakanı vekilinin Türkiye ile görüşme talebinde bulunduğunu duyduk. Ama istediklerini alamadılar, bu umut verici. Ancak Afganistan ve Türkiye arasındaki dostluk uzun bir geçmişe dayanıyor. Taliban ile başlayan ya da biten bir durum değildir. Fakat Türkiye’deki liderler şunu unutmamalılar; dostluk vardır ama bu dostluk halklar arasında olur. Liderler arasında dostluk yoktur. Afganistan halkını unutmamalılar ve politik çıkarlar için Afganistan halkını kurban etmemeliler.
Afganistan’da 40 yıldır bir savaş hali söz konusu. Savaşın en ağır bedelini kadınlar ödüyor. 40 yıldır süren bu savaşta, kadınlar olarak nasıl bir karşı duruş içerisindeydiniz?
Kadınlar mücadelede ortak bir nokta bulmalı. Farklılıkları bir kenara bırakıp, ortak payda üzerinden birleşip örgütlenmeli ve mücadele etmeliler.
Her savaşta kadınlar en çok etkilenen kesimdir. Afganistan’daki 40 yıllık savaş hiçbir zaman ülke içinden kaynaklanmadı. Bölgesel güçlerin birbiriyle çatışması, uluslararası güçlerin de birbiri ile rekabeti sonucu oldu. Ülke liderlerinin de bu savaşta suçu var. Hiçbir zaman bir çıkış yolu bulamadılar. Ama bu savaş bizim kendi savaşımız değildi. Savaş olduğunda insanlar gruplara ayrılır. Farklı gruplar birbiri ile çatışır ve kadınlar da bunlardan ayrı değildir. Evet, kadınlar savaştan çok etkilendiler ama hiçbir zaman birlik olamadılar. Son zamanlarda tabi ki barış görüşmeleri başladığında kadınlar bunun farkına vardı. Ortak acıyı paylaştılar ve ortak acının karşısında direnmeye çalıştılar. Ağlar kurup, kendi aralarında örgütlendiler ve seslerini çıkardılar. BM ve kadınların olduğu uluslararası camiaya seslerini duyurmaya çalıştılar. Ancak Taliban başa gelince onları susturmaya çalıştı. Fakat kadınları susturamayacaklar. Şu an Afganistan’ın her köşesinde kadınlar sokaklara çıkıp, eylemler yapıyor. Kadınlar mücadelede ortak bir nokta bulmalı. Farklılıkları bir kenara bırakıp, ortak payda üzerinden birleşip örgütlenmeli ve mücadele etmeliler. Bu hem Afganistan için hem de uluslararası kadın örgütü için geçerli.
Taliban’ın kadınlara yönelik yaptırımları her ne kadar uluslararası camiada tepkiye neden olsa da herhangi bir yaptırım olmadı. Bu çelişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Uluslararası camia başta bizi çok destekledi. İsveç, Norveç, Finlandiya, Endonezya gibi ülkelerde çok ses çıktı. Ancak silah gücü diyalogdan daha güçlü oldu. Silah zoruyla bizi baskı altına aldılar. Ancak şunu belirtmek istiyorum; ABD, Afganistan ile ikili bir oyun oynadı. İlk geldiklerinde demokrasiden, kadın ve insan haklarından bahsettiler. Ama bunların hepsi bir oyundu ve biz uyandığımızda iş işten geçmişti. Kendi politikalarını sürdürmeye çalıştılar. Böyle sorumsuzca çıkmaları kötü oldu. Kendi politikalarını sürdürdüler ve politikaları değişince de bir günde her şeyi bırakıp gittiler.
Taliban'a karşı en yüksek ses kadınların oldu. Kadınların Afganistanlı kadınlarla dayanışması nasıl bir duygu yarattı?
Uluslararası kadın örgütleri, Afganistan’daki kadınlar için ne yapabilir, nasıl bir çözüm üretebilir diye düşünüyorlar ve fikir üretmeye çalışıyorlar. Bu çok güzel bir şey ve bir umut olduğunun göstergesi.
Taliban ilk Kabil’i ele geçirdiğinde, Afrika’da yaklaşık 30-35 kadın pankart açmış ve Afganistan’daki kadınların yanında olduklarını söylüyorlardı. Bu durumdan çok etkilenmiştim. Şunu düşündüm; Afrika’daki kadınlar zaten çok zorluklar içerisinde yaşıyorlar. Yine de bizi desteklemişlerdi. Şimdi de her gün online toplantılara katılıyorum. Uluslararası kadın örgütleri, Afganistan’daki kadınlar için ne yapabilir, nasıl bir çözüm üretebilir diye düşünüyorlar ve fikir üretmeye çalışıyorlar. Bu çok güzel bir şey ve bir umut olduğunun göstergesi. Bu baskılar eninde sonunda Taliban’ı alt eder. Ama maalesef İslam ülkelerinin kadınlarından çok ses çıkmadı diyebilirim. Bugün bizi din ile baskı altına almaya çalışanlar, yarın onları da aynı şekilde baskı altına alabilir.
Afganistan’a demokrasinin geleceğine dair bir umudunuz var mı?
Afganistan halkı mücadeleye her zaman devam etmeli ve küllerinden doğmalı. Güçsüz yanlarımızı güce dönüştürüp ilerlemeliyiz. Nasıl ki 20 yıl önce Taliban militanlarının her biri farklı bir deliğe saklanıp 20 yıl sonra yeniden canlandılarsa, biz kadınlar da güçlenebiliriz. Taliban ancak toplumsal mücadele ile gidebilir. Tabi ki uluslararası bir camianın da desteği lazım. Katıldığım uluslararası toplantılarda farklı ülkede yaşayan kadınlara her zaman şunu söylemişimdir; kendi liderleriniz üzerinde baskı kurun. Onlar da Taliban üzerinden baskı kurarlar. Ortak baskı olunca ve her taraftan ses çıkınca, Taliban’ı gönderebiliriz. İslam ülkelerinin baskı kurması daha etkili olur.
MA / Özlem Yayan - Tolga Güney