ANKARA - Yargıtay’ın Çilem Doğan hakkında verdiği mahkumiyet kararını "Ya öleceksiniz ya da hapse gireceksiniz" şeklinde değerlendiren avukat Candan Dumrul, AYM'ye başvuracaklarını söyledi.
Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi, kendisine sistematik şiddet uygulayan ve fuhuşa sürüklemek isteyen Hasan Karabulut’u özsavunmada bulunarak öldüren Çilem Doğan hakkında verilen 15 yıl hapis cezasını onadı.
Cezası onanan Doğan’ın avukatlarından Candan Dumrul, Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.
Onama kararını beklemediklerini belirten Dumrul, duruşmada tüm gerekçeleri heyete anlattıklarını aktardı. Dumrul, pek çok noktadan dosyanın bozulabileceğini, Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) alınan değerlendirmeden, olayın oluş şeklinden, yerleşik Yargıtay kararlarının aykırılığının yorumlanmasına kadar pek çok bozma gerekçesi olduğunu söyledi.
HUKUKA AYKIRI
Dosyada hukuka aykırılık olduğunun altını çizen Dumrul, “Yerleşik Yargıtay içtihatları davayı bozma nedeni oluşturabilirdi, ancak Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi’nin uzun yıllardır devam eden cinsiyetçi yaklaşımı, erkek failler ve kadın failler arasında eşitsiz tutumunun esas olduğu ortada” diye belirtti. Yargının bu kararı vererek Doğan’a “öldürmeseydin de ölseydin” demiş olduğuna vurgu yapan Dumrul, “Çilem o odadan öldürmeden çıkamayacaktı fail kapıyı kilitlemişti, silahını çıkarmıştı. Çilem her nasıl olduysa tesadüfen eline geçirdiği silahla kendisini korumuş ve faili vurarak odadan çıkmıştı. Çilem, olay anında faili öldürdüğünü bile bilmiyordu. Fail Çilem’i öldürmüş olsaydı ona da aynı ceza verilecekti. Çilem’in yaşayış biçimi, telefon kayıtları bir dizi yalan ortaya konularak haksız tahrik uygulanmış olacaktı” diye belirtti.
POLİTİK BİR KARAR
Verilen kararın politik bir karar olduğuna dikkat çeken Dumrul, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yaşamak için öldürmek zorunda kalan hayatını savunan kadınlara yargı, Çilem ve Nevin üzerinden parmak sallıyor. ‘Ya öleceksiniz ya da hapse gireceksiniz, biz sizin yaşamak için öldürmenize müsaade etmeyiz’ diyorlar. Yargı bu kararlarla, kadınların şiddet koşullarında o erkeklerle yaşamak zorunda olduğunu bir başka biçimde söylemiş oluyor. Biz bu algının karşısındayız, mücadeleye devam edeceğiz. Anayasa Mahkemesi’ne başvurusu yapacağız, mücadelemiz sürüyor.”