ANKARA - İHD'li Hatice Onaran, tutuklu kadınların insanlık dışı uygulamalara karşı mücadele ettiklerini belirterek, dayanışma çağrısı yaptı.
AKP’nin politika haline getirdiği kadına yönelik şiddet olayları, sadece dışarıda değil, cezaevlerinde de yaşanıyor. Cezaevlerinde tutuklulara yönelik işkence boyutuna varan saldırılar, tutuklu kadınlar üzerinden cinsel saldırı, tecavüz ve taciz boyutuna ulaştı. Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulan Garibe Gezer'in ardı ardına hücre cezalarıyla işkenceye maruz bırakılması, buna karşı çıkınca da tecavüze uğraması tutuklu kadınların cezaevlerinde yaşadığı şiddetin boyutunu gözler önüne serdi.
İHD Hapishaneler Komisyonu üyesi Hatice Onaran, tutuklu kadınların yaşadığı hak ihlallerine ilişkin konuştu.
Kovid-19 kapsamında tedbir adı altında alınan yeni kararlarla mevcut tecrit politikalarının da derinleştiğine dikkati çeken Onaran, cezaevlerinde koğuş sisteminden hücre tipine geçilmesiyle baskıların da arttığını söyledi. Tutukluların kimi zaman bisküviden pasta yaptığı için ceza aldığını hatırlatan Onaran, “Gerekçe olarak, bisküvinin amacı dışında kullanıldığı belirtilmiş. Kıyafetini bez olarak kullanan tutukluya da amacı dışında kullandığı gerekçe gösterilerek yaptırım cezası uygulandı. Böylesi trajikomik durumla karşı karşıya kalıyoruz. Yine Gebze Cezaevi’ndeki tutuklular, temizlik için kullanılan malzemelerin saplarına el konulmasına tepkili” ifadelerini kullandı.
GARDİYANLAR ÖZEL YETİŞTİRİLİYOR
Onaran, tutuklu kadınların özellikle ötekileştirildiğine ve cinsel bir meta olarak görüldüğüne işaret ederek, “Bütün bunlar sistemin ve özellikle mevcut iktidarın anlayışından kaynaklı olarak ortaya çıkıyor. Gardiyanların bile özel olarak yetiştirilmeleri söz konusu. ‘Namus bekçiliği’ kavramının üst boyutunu gardiyanların cezaevlerinde tutuklu kadınlara karşı davranışlarında görebiliyoruz” diye belirtti.
İNSANLIK DIŞI UYGULAMALAR
Onaran cezaevleriyle ilgili tutuklulardan gelen en büyük şikayetlerden birinin sağlığa erişim olduğunun altını çizdi. Onaran, “Uygulamaların büyük bir kısmı insanlık dışı. Mesela ağız araması bunlardan bir tanesi. Birçok tutuklu bu insanlık dışı uygulamaya maruz kalmamak için hastaneye gitmiyor. Yine hala gündemde olan kelepçeli muayene dayatması, muayene sırasında kelepçenin çıkarılmaması gibi uygulamalar var. Ring aracı da başlı başına bir işkence. Engelli tutuklular dahi o ring aracına bindiriliyor” diye ekledi.
ÇIPLAK ARAMA
Onaran sözlerini şöyle sürdürdü: “Tutukluların, çoğu zaman yemesinden içmesinde kısıp, beslenme ihtiyacını bir tarafa bırakarak temizlik malzemesi almak istediklerini ancak bunun bile kısıtlandığını biliyoruz. Ya maskenin olmadığını, ya da çok fahiş fiyatlarla vermeye çalıştıklarını da biliyoruz. Tutuklular revire dahi çıkarılmıyor. Özellikle Bakırköy’de bu yönlü net şikayetler alıyoruz. Kesinlikle revire çıkarılmadıklarını söylüyorlar ve kadın hapishanesi olmasına rağmen kadın hastalığıyla ilgili bile revire çıkamadıklarını, hem çıkışta hem girişte arama, bazen bu aramaların çok daha ileri boyutlara ulaştığı şikayetleri alıyoruz. Sevkiyattan sonra da çıplak aramanın özellikle dayatıldığı da ayrıca söyleyebiliriz.”
MUAYENE ODASI
Özellikle tutuklu kadınların muayene oldukları sırada askerlerin odadan çıkmak istemediğine vurgu yapan Onaran, “Tutuklular, kadın hastalıkları sebebiyle hastaneye gidiyorlar ve orada üçüncü bir şahsın olması ne hakka, ne adalete sığıyor. Bu noktada da yine muayene olmadan, durumu ne kadar ağır olursa olsun bu durumu kabullenmeyip geri gelen tutukluları da göz ardı etmemek lazım. Bu tür şikayetleri çok fazla alıyoruz. 3 Bakırköy, 2 Gebze, 1 Kandıra olmak üzere 5 veya 6 tane kadın tutukludan aldığımız başvuru var. 9 ay boyunca 30’a yakın başvuru oluyor” diye belirtti.
İLETİŞİM ENGELİ
Onaran, Bakırköy Cezaevi’nde kalan tutuklulardan kendilerine iletişimin engellemesi yönünde gelen şikayetleri ise şu sözlerle ifade etti: “Tutukluların bilgi alması, haber alma hakları ellerinden alınıyor. Kitaplar da ‘hediye’ olarak kabul ediliyor. Bayramlarda, yada tutuklunun doğum gününde alınıyor ancak bu durum da keyfiyete bağlı, istemediklerinde almıyorlar. Kendileri koydukları kuralları kendileri çok rahat bozabiliyor.”
DÜŞMAN HUKUKU
OHAL ilan edildiği 2016 yılından itibaren cezaevlerinde tecridin üst boyutta uygulanmaya başladığını söyleyen Onaran, “Her tutuklunun karşısına çıkan görevli, devlet gibi hareket ederek, devletin anlayışını sistematik olarak, düşmanca cezaevlerinde uygulamaya geçiriyor. Tutuklular doktora gittikleri zaman dosyalarında kim oldukları, hangi davadan yargılandıkları yazıyor. ‘Terörist’ diye resmileşmiş bir kavram var. O nedenle ‘siz bu ülkenin düşmanısınız, siz bu ülkeyi yok ediyorsunuz, ülkeyi böleceksiniz’ gibi klasik kafatasçı söylemler ve anlayış maalesef 2021’de de damgasını vurdu. Sağlıkta da düşman mantığıyla tutuklulara bir uygulama sergilendiğini açık ve net söyleyebiliriz” dedi.
MÜCADELELERİ SÜRÜYOR
Tutukluların kendilerine uygulanan baskı, işkence ve şiddet gibi her türlü hak ihlaline karşı dik bir duruş sergilediklerini vurgulayan Onaran, “Her türlü olumsuzluğa rağmen asla ne düşüncelerinde ne de inançlarından kesinlikle taviz vermiyorlar. Özellikle kendi düşünceleri ve inançları bir tarafa, bu iktidarın yok etmeye çalıştığı anlayışa karşı vermiş oldukları mücadele saygı duyulacak bir durumda. Bize de düşen onları orada yalnız bırakmamak, herkese sorumluluk düşüyor” şeklinde konuştu.