İSTANBUL - İmralı'daki tecride tepki gösteren yazar ve siyasetçi kadınlar, "Hepimiz tecritteyiz. Öcalan üzerindeki tecridin kalkması bizim üzerimizdeki tecridin da kalkması anlamına gelir" dedi.
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi'nde 23 yıla yakın bir süredir tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride karşı tepkiler büyüyor. 8 ayı aşkın bir süredir kendisinden haber alınamayan Öcalan'a dönük tecridi değerlendiren siyasetçi ve yazar kadınlar, tecridin tüm ülkeye sirayet ettiğine dikkati çekti.
İNSANLIK SUÇU
Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Ayşe Erdem, Öcalan üzerindeki tecridin insanlık suçu olduğunu söyledi. Evrensel bir hak olan aile ve avukat görüşlerinin engellenemeyeceğine dikkati çeken Erdem, tecridinin toplumun tümüne yayıldığını belirtti. Erdem, “Toplumun Öcalan nezdinde uygulanan tecride karşı çıkması gerekir. Çünkü bir insanlık suçuyla karşı karşıyız. Buradan Adalet Bakanlığı’na sesleniyoruz; Derhal bu tecrit kaldırılmalıdır” dedi.
TECRİDİN ETKİSİ
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Göçmen ve Mülteci Komisyonu Eşsözcüsü Gülsüm Ağaoğlu, İmralı’da tecrit içinde tecrit uygulandığını ifade etti. Ağaoğlu, tecridin hukuk ve yasalarla bağdaşmadığına işaret ederek, “AKP, Öcalan’dan korktuğu için tecrit uyguluyor. Eskiden ‘koster bozuk, mevsim koşulları kötü’ şeklinde ifade edilirken artık bir mazeret bile açıklamaya gerek duymuyorlar. Tecrit, tüm cezaevlerini etkilediği gibi cezaevinde anneleriyle beraber kalan çocuklar da bundan çok etkileniyor. Ağırlaştırılmış tecrit politikaları kadınlar üzerinde sistematik olarak ikinci bir baskı anlamına geliyor. Bu politikaların derhal ortadan kaldırılması gerekiyor. Buna yönelik birleşik mücadelemizi ısrarla sürdüreceğiz” diye belirtti.
'HEPİMİZ TECRİTTEYİZ'
Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) Genel Meclis üyesi Hacer Elçin, tecridin kabul edilemez olduğunu vurguladı. İmralı'daki tecridin dünyada eşi benzerinin olamadığına dikkati çeken Elçin, "Yıllardır yakınlarıyla görüştürülmüyor. Bu bir insanlık suçudur ve derhal düzeltilmesi lazım. Nereden bakarsak bakalım, hepimiz tecritteyiz. Dolayısıyla Öcalan üzerindeki tecridin kalkması bizim üzerimizdeki tecridin de kalkması anlamına gelir. Şuan Türkiye'de tecrit edilmeyen bir alan yok. Kadınlar, Türkler, Aleviler, Kürtler, öğrenciler herkes bir cendereye alınmış ve tecrit altında. Hiçbir özgürlüğümüz yok, kendimizi ifade edemiyoruz, ifade ettiğimizde ‘terörist’ ilan ediliyoruz” şeklinde konuştu.
MÜCADELE ÇAĞRISI
Özellikle kadınların tecride karşı mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Elçin, “Tecrit sadece Abdullah Öcalan ve orada bulunan tutukların sorunu değil. Bugün F Tipi uygulamasıyla tüm cezaevleri ve tutuklular tecrit altında. Pandemi de bahane edilerek tüm hakları ellerinden alınmış. Yüz binlerce insan tecrit altında. Kadınlar evlere hapsedilerek tecrit ediliyor, işçiler fabrikada tecrit altında. Tecrit bütün toplumun hücrelerine sirayet etmiş durumda. Buna karşı bulunduğumuz her yerde mücadele etmek durumdayız" diye kaydetti.
NAZİ DÖNEMİ KALINTILARI
Yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik, tecridinin hayatın her alanına sirayet ettiğini söyledi. Çelik, “Bu durum yalnızca İmralı’da en ağır biçimiyle uygulanmaya başladı. 1990’ların başında ‘terör suçlusu, terör örgütü, terörist düşünce’ ve benzeri suçlamalarla gündeme gelmişti. Öcalan, uluslararası bir komployla alındıktan sonra özel cezaevi açtılar. F Tipi cezaevlerinde ‘Hayata Dönüş’ adı verilen operasyonda devrimciler katledildi. Bu anlamda İmralı Cezaevi'nin Türkiye’de önemli bir geçmişi var. Bu tecrit ve izolasyon hızlı bir şekilde toplumun hayatına girdi ve yayıldı. En ağırı ise İmralı’da yaşanıyor. Yaşamın her alanında etkisini görüyoruz" şeklinde konuştu. Türkiye’de cezaevi sayısının okul sayısından daha fazla olduğuna dikkati çeken Çelik, tecrit uygulamalarının Nazi döneminin kalıntıları olduğunu ve şuan faşizan yöntemlerle sürdürüldüğünü dile getirdi. Çelik, İmralı’da aile ve avukat görüşünün engellenmesine dönük kararların keyfi uygulamalar olduğunu belirtti.
MA / Esra Solin Dal