DİYARBAKIR - Henüz 12 yaşında evlendirilen ve 27 yıl boyunca şiddet gören İpek Ateş, kadın mücadelesi ve dayanışmasıyla özgürlüğe giden hikayesini yazdı.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kapsamında biçilen rollerin başında “evinin kadını, çocuğunun annesi ol” gelirken, bu baskılara boyun eğmek zorunda kalan birçok kadın, tanıştıkları özgürlük mücadelesiyle kendi kaderlerini tayin ediyor. Bu kadınlardan biri de 44 yaşındaki İpek Ateş.
İzmir’de ailesiyle yaşayan Ateş'in hikayesi, her ne kadar şiddetle başlasa da yıllar sonra bu şiddete baş kaldırarak, bir mücadeleye dönüşür. 1977 yılında henüz 12 yaşında oyun oynamaktan döndüğü evde babası ve ağabeyinin kararıyla evlendirileceğini öğrenen Ateş, bu kararın ardından ise erkeğin yaşadığı Diyarbakır’ın Kulp ilçesine getirilir.
ÇARŞAFLA İMTİHAN
Kendisi gibi çocuk yaşta olan akrabasıyla evlendirilen Ateş, erkeğin ailesiyle birlikte yaşamaya başlar. "Hapishane" olarak tabir ettiği bu ev, uzun yıllar Ateş'in hatırlamak istemediği acıların yaşandığı bir mekân haline gelir. Ateş, kendisi gibi çocuk yaşta evlendirilerek, bu eve getirilen bir başka kız çocuğuyla, evdeki diğer kadınlar gibi çarşaf giydirilmeye zorlanır. Her iki kız çocuğu, erkeklerin belirlediği kuralların hüküm sürdüğü evde yıllarca baskı altında yaşar.
Nasıl yürümesi gerektiğine dair bile kuralların öğretildiği bu evde Ateş, sokakta yürümeye dahi hasret kalır. Bu baskılara karşı koyacak gücü kendinde göremeyen Ateş, daha sonra kendince çözüm yollarına başvurur. Giymesi için verilen çarşafı her fırsatta odun sobasına yaklaştırarak yakan Ateş, bu sayede çarşafı giymekten kurtulur.
FİZİKSEL ŞİDDET
Henüz çocuk olmasına rağmen bu baskılara yer yer karşı koyan Ateş, okuma ve yazmayı unutmamak için eve sipariş edilen meyve ve sebze kasalarının altına konan gazeteleri okumaya başlar. Okuma ve yazmasını geliştiren Ateş, artık günlük tutmaya başlar. Yaşadıklarını not ettiği defterin evdeki diğer bireylerin eline geçmesi üzerine Ateş için fiziksel şiddetin arttığı günler başlar.
Gördüğü şiddet karşısında ailesinden yardım bekleyen Ateş, daha sonra birkaç kez kaçma girişiminde bulunur, ancak başarısız olur. Gördüğü şiddeti ailesine anlatmaya karar veren Ateş, bir fırsatını bulup telefonla aradığı annesine “Şiddet görüyorum, beni buradan alın” diyerek, yardım ister. Ancak bu telefon görüşmesi şiddetin artmasına neden olur. Daha sonra Kulp’a gelen babası Ateş'i alır.
EKONOMİK ŞİDDET
O yıllarda henüz 14 yaşında olan Ateş'in bir de çocuğu vardır. Aile evine döndüğü için bebeği, eşi ve ailesi tarafından kaçırılan Ateş, eşine geri dönmek zorunda bırakılır. Eşinin ailesi ile yaşamayı kabul etmeyen Ateş, eşi ve çocuklarıyla ayrı bir evde yaşamaya başlar. Burada 8 yıl çeşitli baskılar altında yaşamak zorunda kalan Ateş, bu kez de ekonomik şiddet görmeye başlar. Bu süreçte evde el işleri üreterek satan Ateş, kendisine ve ailesine bakar.
KADIN DAYANIŞMASI
Eşi cezaevine girince 4 çocuğuyla yalnız kalan Ateş, bu süreçte çalışma yaşamında yer alır. Bir tekstil atölyesinde çalışmak isteyen Ateş, kadın dayanışmasıyla da yaşama tutunur.
ÖZGÜRLÜĞE İLK ADIM
Ateş'in, özgürlüğe giden ilk adıma dair sözleri şöyle: “Eşim cezaevine girdiği için ailesi bana biraz daha iyi davranmaya başladı. Kaçabilmemin daha kolay olduğunu düşünüyorlardı. Yeni bir arayışa girdim. Fatma Ay (yerine kayyım atanan Kulp Belediyesi Eşbaşkanı) ile tanıştım. Atölyesi vardı. Yanına gidip, ‘Ben bu işi çok seviyorum yanında çalışmak istiyorum’ dedim. Fatma, yadırgamayan sadece kadın gibi bakan bir kadındı. O kadar rahat hissetmiştim ki onun yanında. Ertesi sabah hemen mücadeleye başladım. Fatma’nın bana verdiği bir güven oldu.”
MÜCADELE GERİ ADIM ATTIRDI
Her şeyi göze alarak çalışmaya başlayan Ateş için ancak fiziksel ve psikolojik şiddet devam eder. Bu süreçte ekonomik bağımsızlığını elde etmiş olsa da baskılar nedeniyle mücadeleye devam eden Ateş, artık boyun eğmediği şiddette karşı eşinin ailene geri adım attırır.
BOŞANMA KARARI
Eşinin serbest kalmasının ardından 2016 yılında boşanma kararı alan Ateş, eşi ve eşinin ağabeyi tarafından şiddette maruz kalır. Ağır fiziki şiddet gören Ateş, “O dönem beni öldürmeye karar verdiklerini anladım” dediği iki erkekten kurtulmak için haklarında şikayette bulunur.
KARAKOLUN TUTUMU
Gördüğü şiddetin izleri henüz yüzündeyken karakola giden ancak şikayeti işleme konulmayan Ateş, bu süreçte yaşadıklarını şöyle özetler: “Eşim bana fiziksel şiddet uygulamamıştı. Şiddeti daha çok ailesinden gördüm. Ancak cezaevinden çıktıktan sonra psikolojik şiddeti başladı. Bu şiddet öyle arttı ki, ondan korkan kızım iki gün konuşamadı. Boşanmak istedim, ailesi evime geldi. Bana şiddet uyguladı. Ağır bir darbe aldım. Beni kurtaracak olan karakol değil, kadınlardı, bunu biliyordum ancak yine de cezalandırılır umuduyla şikayetçi oldum. Bana bunu yapan ağabeydi ama eşim üstlendi. Bana eşimden şikâyetçi olup olmadığımı sordular, ‘şikâyetçiyim’ dedim. Polisler, karakolda eşimle çay içip muhabbet etti. Benim ise yüzüm tanınmaz bir haldeydi. Eşim ve ailesi benden önce karakoldan çıktı. Ben ise uzun bir süre orada kaldım. Polis bana soru soruyordu, cevabımı beklemeden meslektaşıyla muhabbete girişiyordu. Sonra dönüp aynı soruyu bir daha soruyordu. Ardından kadın bir polis girdi içeri. Bana acıyarak baktı. Bana acınmasını istemiyorum, buna tahammülüm yok. Zaten son gücümü kullanarak karakola gelmişim, bana acısınlar diye değil. Oraya kadar gitmem bile güçlü olduğumu gösterir. Üniforma giymiş olmaları bize acıyarak bakma hakkı vermez. Gereğini yapmadılar, karakoldan ayrıldım.”
YENİ BİR YAŞAM
Tüm baskılara rağmen eşinden boşanan ve hakkında uzaklaştırma kararı aldıran Ateş, şimdi başka bir kentte çocuklarıyla birlikte daha özgür ve şiddetsiz bir yaşam sürüyor. 27 yıllık şiddet dolu hikayesini özgürlükle noktalamanın mutluluğunu yaşayan Ateş'in hikayesi, şimdi diğer kadınlara umut oluyor. Kendi işini kuran Ateş, şiddet gören diğer kadınlara da yardım etmeye çalışıyor.
MA / Ceylan Şahinli