ŞIRNAK - “Kürt halkı boyun eğmez” sözünün özyönetimle bir kez daha somutlaştığını vurgulayan Güler Tunç, “Ben ve Berxwedan’a büyük bir direniş mirası kaldı. Kalanların bu direnişi büyütmesi gerekiyor” dedi.
Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 6 yıl geçti. Cizre’de 2 Mart 2016’da sona eren 79 günlük yasak sırasında tanklar ve zırhlı araçların yanı sıra ağır silahlarla 10 bine yakın yapı zarar görürken, kent harabeye çevrildi. Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un “Biz diz çökmedik. Kalan insanların bizimle gurur duyması lazım” sözleriyle kentte yaşananlar hafızalara kazındı. Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanları Mehmet Tunç ve Asya Yüksel ile dedesiyle birlikte öldürülen Miray bebeğin de aralarında olduğu 177’si üç ayrı binanın bodrum katında yakılmak üzere 288 kişi yaşamını yitirdi. Bu veriler, ailelerin verdiği bilgiler ve yaptıkları başvurularda ortaya çıktı. Ancak yerle bir edilen şehirde yaşamını yitirenlerin sayısı, bu rakamlardan daha fazla.
İnsan hakları örgütlerinin hazırladıkları raporlara göre; öldürülenlerin 1’i bebek olmak üzere 41’i çocuk, 22’si kadın. Yaşamını yitirenlerden Cemile Çağırga, cenazesi 3 gün boyunca dondurucuda bekletilmesi ile gündeme geldi. Kentte yaşananlara tepki göstermek için farklı kentlerden dayanışma için gelen onlarca öğrenci ile birlikte 177 kişi sığındıkları üç ayrı binanın bodrum katında yakılarak öldürüldü.
14 CENAZE HALA KAYIP
Öldürülenlerin yanmış bedenleri ailelerine teslim edilirken, Feride Yıldız, Sakine Durmiş, Mardin Çelebi, Hacer Aslan, Osman Gökhan, Hüseyin Derviş, Servet Aslan, İdris Susin, Ali Aslan, Cemal Pürlek, Emrah Aşkan, Osman Esmeray, Mustafa Keçanlu ve Emrah Aşkın isimli 14 kişinin cenazeleri ailelerinin vermiş olduğu DNA örneklerine rağmen henüz bulunamadı.
86 DOSYA AYM’YE TAŞINDI
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmalarda ise bugüne kadar 86 dosya hakkında “Takipsizlik” kararı verildi. Karara yapılan itirazlar da reddedilirken, 86 dosya Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı. İçişleri Bakanlığı’na yapılan maddi-manevi tazminat başvurularının 59’u hakkında “ret” kararı çıktı. Geriye kalan birçok dosyda ise savcılık tarafından "Daimi arama" kararı verildi.
79 gün süren sokağa çıkma yasağı sürecinde eşi Orhan Tunç’u (20) kaybeden Güler Tunç (22), özyönetim sürecinde kurulan mahalle meclisleri ile Kürtlerin kendi kendilerini yönettiğini ve karar alma merkezi haline geldiklerini söyledi. Mahallelerde inşa edilen bu sistem karşısında devletin harekete geçtiğini anlatan Güler Tunç, çöktürme planının devreye sokulduğunu belirtti.
BERİVAN’LARIN ÖNCÜLÜĞÜNDE
Kürtlerin uzun yıllar verilen özgürlük mücadelesi mirasından beslendiğini ifade eden Güler Tunç, Cizre direnişinin bunun bir parçası olduğunu kaydetti. Tunç, “90’lı yıllarda Berivanların öncülüğünde bu halk örgütlendi. O günlerden alınan mirasla özyönetim başladı. Devlet, özyönetim sürecinde Kürt halkının iradesini kırmak ve onu teslim almak istedi. Kimliksiz ve köle bir halk yaratmak istedi. İnsanlarımızın cenazelerini yaktılar fakat halkın iradesini teslim alamadılar” diye konuştu.
‘DİZ ÇÖKMEDİLER’
Özyönetim sürecinde halkın faşizmin en kirli yüzünü gördüğünü ifade eden Güler Tunç, “Kürtler, ‘Biz diz çökmedik ve çökmeyeceğiz. Halkımız bizimle gurur duysun’ sözüyle devlete cevap verdi. Devlet onlara ‘çıkış’ yolu sunuyordu. Onlar da asla teslim olmayacaklarını ve kanlarının son damlasına kadar direneceklerini ifade ediyorlardı, öyle de oldu. Teslim olmak yerine direnişi ve boyun eğmemeyi seçtiler. Mazlumlar, Hayriler nasıl ki Diyarbakır zindanında direndilerse, Mehmet Tunç ve arkadaşları da onları örnek alarak, teslimiyeti kabul etmediler. ‘Boyun eğmemek’ bizlere bir slogan gibi gelse de aslında Kürt halkının iradesidir. Bu slogan, özyönetim süreciyle bir kez daha pratikleşti” ifadelerini kullandı.
BERXWEDAN’A KALAN MİRAS
Doğum yaptıktan sonra eşinin katledildiğini belirten Güler Tunç, “Doğum için hastaneye gittiğim gün Orhan’la telefonda konuştum. Bizleri sordu. Daha sonra oğlumuzun olduğunu öğrenince adını Bêkes koymamızı istedi. Fakat daha sonra bu ismi koymak istemedik. Çünkü büyük bir direniş ve mücadele vardı. Bu direnişi yaşatmalıydık. Bunun için Bêkes ismini değiştirip Berxwedan Orhan koyduk. Berxwedan Orhan şimdi 6 yaşına giriyor. Ben ve Berxwedan Orhan’a büyük bir direniş mirası kaldı. Zaten onların ardında kalanların da onların felsefesi, direnişi, mücadelesi ile büyümesi gerekiyor” dedi.
‘KÜRTLER BİTMEZ’
Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un (39) eşi Zeynep Tunç ise aradan geçen 6 yıl boyunca Mehmet Tunç ve arkadaşlarının anısı ile yaşadıklarını söyledi. Zeynep Tunç, saldırılarla Kürtlerin bitirilmesinin amaçlandığını söyleyerek, “Onlar kendi toprağı, dili ve çocukları için mücadele ettiler. Haksızlığı kabul etmediler ve buna karşı direndiler. Bizler Cizre’de kendi toprağımızda evimizde yaşıyorduk. Devlet, tanklarıyla toplarıyla geldi. Ellerindeki bütün imkanları bizlere karşı kullandılar. Mehmet ve arkadaşlarını bodrumlarda yakıldılar. Tek amaçları Kürtleri bitirmektir ama Kürtler asla bitmez. Tek bir Kürt kalana kadar mücadele de bitmez” diye konuştu.
BİR ANNE İKİ OĞUL
Sokağa çıkma yasağı sırasında çocukları Sahip İdin (29) ve Mehmet İdin'i (24) kaybeden Zekiye İdin (62) de, üzerinden yıllar geçse de, o günleri unutamayacağını söyledi. Sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra 20 gün boyunca kendi mahallesinde kaldığı belirten İdin, 14’üncü günde çocuklarını çatışmaların olmadığı başka mahalleye gönderdiğini ve o günden sonra bir daha iki oğlunu da göremediğini ifade etti. Çocuklarının hayatını kaybetmesinin ardından hastalandığını anlatan İdin, acısının hala taze olduğunu belirtti.
MA / Ömer Akın