MARDİN - “Beni tanıyın, Kürdistan’a, dağlara, uçurumlara hasret bir dağ keçisiyim” sözleriyle kendini tanıtan Garibe Gezer’in evinden ağıtlar değil, şarkılar yükseliyor. Yaşamı boyunca baş eğmeyen Garibe için ağlayanları ise anne Halime Gezer teselli ediyor.
“Beni tanıyın, katı, umursamaz korkusuz. Beni tanıyın, her şeyi yakıp, yıkacak kadar acımasız ama bir o kadar da duygusal. Beni tanıyın, dağlara, uçurumlara hasret bir dağ keçisiyim. Kürdistan’a hasret ve 6 yaşında bir çocuğum hala…” diye anlatmıştı kendini günlüğüne.
Herkes onu bir şekilde anlatıyordu. Ablasının “güleç yüzlü baş belası”, ağabeyinin "gözbebeği", annesinin “Kürdistan gelini”ydi. Ancak Garibe Gezer’in de kendine dair tanımlamaları vardı. O, asi bir dağ keçisine benzetmişti kendini. Yerinde duramayan, kural tanımayan bu kadının izlerini yerinde görmek için doğup, büyüdüğü mahalleye doğru yola çıkıyoruz. Garibe’nin doğup büyüdüğü evden, ağıt değil şarkılar yükseliyor. “Bûka Kurdistanê”, “Xerîbe” gibi onu anlatan şarkıların söylendiği taziyede, başta anne olmak üzere ailenin diğer bireyleri, Garibe için ağlayan, ağıt yakanları teselli ediyor. Cezaevi arkadaşlarının telefon aracılığıyla ilettiği başsağlığı dileklerine anne, “Sizlerin başı sağ olsun o sizin Garibenizdi” diye yanıt veriyor.
İLK TEPKİ İSMİNE
Cezaevinde maruz kaldığı tecavüz ve sistematik işkenceyi korkmadan kamuoyuna duyurmasıyla tanıdık Garibe Gezer’i. 7 kız, 4 erkek bireyden oluşan Gezer ailesi, Mardin’in Kerboran (Dargeçit) ilçesine bağlı Xelila (Klavuz) köyünden 90’lı yıllarda ilçe merkezine göç eder. Garibe, Kerboran’da 1993 yılında dünyaya gelir. Hoca kulağına Rekya (Rukiye) adını okur. Ancak, dayısının aynı tarihlerde kayıp olması nedeniyle anne kızına Garip adını verir. Birkaç resmi kurumda kendisine “Garip bey” diye seslenilmesine tahammül edemez ve reşit olunca bu ismi Garibe olarak değiştirir. İlçe merkezinde yaşayan 11 nüfuslu ailenin devlet zulmüyle tanışmaları ise Garibe’nin bebekliğine denk gelir.
BABA BİR GÖZÜNÜ KAYBEDER
Garibe’nin babası Yusuf Gezer (64), 11 nüfuslu ailesine bakabilmek için batıya işçi olarak gider. İnşaat işçisi olan baba, fırsat buldukça da ailesini ziyarete gelir. 1990’lı yılların karanlığında tüm bölgede baskıların hat safhada olduğu bir tarihte baba Gezer, Xelila’da kendi anne ve babasını ziyaret ettiği sırada köye “ihbar var” denilerek baskın yapan askerlerin saldırısına uğrar. Polisin silah dipçiğiyle başına vurduğu baba Gezer, yaralanır. Hiçbir hastane Gezer’i tedavi etmek istemez. Aile, babalarının tedavi edilebilmesi için ifadesini değiştirmek zorunda kalır. Fakat baba Gezer, tedavi edilse de bir gözünü kaybeder.
İZMİR’E GÖÇ
Bu olayın ardından 1994’ün son aylarında Gezer ailesi, İzmir’e göç eder ancak memleket hasretine daha fazla dayanamayarak aynı yıl içinde tekrar Dargeçit’e döner. Garibe, ilçedeki tek katlı bu evde büyür. Annesi Halime Gezer’in anlatımına göre, “hareketli, yerinde durmayan, çalışkan” bu kız çocuğu, başta tarım işçiliği olmak üzere birçok işte çalışır. Adapazarı’nda fındık, Manisa’da domates işçisi, Antalya’da ise temizlik işçisi olarak çalışan Gezer, çocukluğundan beri sempati duyduğu Kürt özgürlük mücadelesinde yerini almak ister. Mahalle düğünleri Garibe için miting alanı gibidir. En güzel ulusal kıyafetleri giydiği bu düğünlerde, Garibe daha sonra aynı mücadeleyi verdiği ağabeyi ile omuz omuza halaya durur. Bu halaylar Garibe’nin özgürlüğe attığı adımlar olur. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ilçe yöneticiliği yapan Garibe, 2014 yılında akrabasıyla evlilik kararı alır. Bu karara rağmen, siyasi parti çalışmalarından geri durmayan Garibe’nin kınasının yapıldığı gece yaşananlar onun mücadeleye daha sıkı sarılmasına neden olur.
BİLAL GEZER
Garibe’nin ağabeyi 29 yaşındaki Bilal Gezer, Kobane eylemlerinin devam ettiği 7 Ekim 2014’te sokak ortasında öldürülür. Bilal’in sokakta arkadaşıyla birlikte vurulduğunu duyan aile bireyleri, Garibe’nin kınasını bitirerek, sokak sokak Bilal’i arar. Yaralı bir şekilde hastaneye kaldırılan Bilal, yaşamını yitirir. Ondan geriye anıları kalır. Evli ve bir çocuk babası olan Bilal’in ölümünün ardından Gezer ailesinde hiç bir şey eskisi gibi olmaz. İlk eylemi Garibe yapar ve ağabeyinin vurulduğu yere “Ey şehit xwîna te li erdê nemine” yazar.
MEHMET EMİN GEZER
Ağabeyinin öldürüldüğü gece faillerini sormak için gittiği Dargeçit Polis Merkezi önünde özel harekat polisleri tarafından vurulan kardeşi Mehmet Emin Gezer de, gördüğü tedavilere rağmen belden aşağısı felç kalır. Emin’in felç kalmasına neden olan polisler hakkında dava açılsa da Kasım ayında 4 polis hakkında beraat kararı verilir.
XARİBE’NİN ADI İLE YAŞAYACAK
Evli ve 2 çocuk babası olan Emin, kız kardeşi Garibe’nin ardından kızı Şinda’ya Garibe’nin adını verme kararı alır.
2015 yılına gelindiğinde, siyasi parti çalışmalarına ağırlık veren Garibe, evliliğinin birinci yılında boşanır. Dargeçit’te ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında ablasının yaşadığı evde mahsur kalan Garibe, 19 gün sonra mahalleden çıkarak, ailesinin yaşadığı eve gelir. Yasakların tamamen kalkmasıyla da İzmir’e akrabalarının yanına gider. 3 Mart 2016’da, Kütahya’da okuyan kardeşinin yanına gittiği sırada hakkında açılan soruşturma gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklanır. “Devlet birliğini ve bütünlüğünü bozmak" ve “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet ve 22 yıl hapis cezasına çarptırılır.
HAŞİM GEZER
Garibe’nin ağabeyi Haşim Gezer (41) ise tam bir yıl sonra 2017’de tutuklanır. Önce Mardin Cezaevi’ne gönderilen Haşim, ardından Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gönderilir. Yargılandığı davadan 22 yıl hapis cezasına çarptırılan Haşim, cezaevinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride karşı başlatılan açlık grevi eylemine katıldığı sırada gardiyanların saldırısına uğrar ve kaburgası kırılır. Hala cezaevinde tutulan Haşim, kardeşinin ölüm haberini aldığında hücrede idi. Kardeşinin cenazesine katılmasına izin verilmeyen evli ve 6 çocuğu olan Haşim’in çocukları da Bilal’in çocuğu gibi babasız büyür.
8 CEZAEVİ GEZDİ
Tutuklu kaldığı 6 yıl boyunca 8 farklı cezaevinde kalan Garibe, her gittiği cezaevinden çeşitli nedenlerle sürgün edilir. Kütahya’da gözaltına alınan Garibe, önce buradaki cezaevinde birkaç hafta tutulur. Ardından Midyat Cezaevi’ne gönderilir. Burada da 2 hafta kalır ve daha sonra Mardin Cezaevi’ne sürgün edilir.
BİR KARDEŞ DAHA TUTUKLANIR
Garibe, Mardin Cezaevi’ndeyken ablası Asya Gezer de hakkında açılan soruşturma kapsamında gözaltına alınıp, tutuklanır. Mardin Cezaevi’ne gönderilen Asya, ağabeyi Haşim ile aynı cezaevi, kardeşi Garibe ile aynı koğuşa yerleştirilir. 9 ay tutuklu kalan Asya, tahliye olduktan sonra Garibe, cezaevi cezaevi sürgün edilir. Mardin’den yeniden Midyat, oradan da İzmir Şakran Cezaevi’ne, İzmir’den de Tarsus’a sürgün edilir.
BAŞ EĞMEDİ DİYE…
Anne Halime Gezer’in anlatımlarına göre Tarsus Cezaevi, Garibe için fiziki işkencenin başladığı yerdir. Tarsus’ta hücreye konulan Garibe, burada maruz kaldığı işkenceleri gülerek, ablasına atlatırken, her fırsatta onlara baş eğmediği için baskıların arttığını söyler. Tarsus Cezaevi’nden sürgün edildiği Kayseri Cezaevi, onun için işkencelerin ikinci evresi olur. Hücreye konulur, eşyaları verilmez ve yaşadığı kötü koşullar nedeniyle astım gibi çeşitli hastalıkları başlar.
BİTMEYEN HÜCRE CEZALARI
Üzerindeki baskıları protesto etmek için açlık grevine başlar, taleplerinin kabul edilmemesi durumunda ölüm orucuna çevireceğini duyurur. Baskılar artınca hücresini ateşe verir. Hücreden alınan Garibe, bu defa içi su dolu bir odaya konulur ve sadece ıslak bir battaniye verilir. Bir daha aynı eylemi yapmasın diye uyuması için yatak verilmez. Art arda hücre cezası alır. Kayseri’de 1 buçuk yıl kalır, buradan da son olarak Kandıra Cezaevi’ne sürgün edilir. Mart 2021’de sürgün edildiği Kandıra Cezaevi’nde yine hücreye konulur. Cezaevi yönetimini protesto ettiği için “süngerli odaya" alınır ve burada 20 saat tutulur.
Kandıra Cezaevi’nde tecavüze uğrar, sistematik işkence görür. Sesini tüm kamuoyuna duyurmak isteyen Garibe, sonraki telefon görüşmelerinin birinde ablasından bir gitar, yeğenlerinin fotoğraflarından oluşan albüm, bir de çalışmak için Kürtçe şarkı sözlerinin yer aldığı notlar ister. Kargosu ulaşmadan Garibe’nin ölüm haberi gelir. Annesi, ona “Kürdistan’ın gelini” der ve mezar taşına bir gelinlik sarar. Garibe, katledilen ağabeyi Bilal’in yanına defnedilir.
AİLE BOYU SORUŞTURMA
Gezer ailesinde, hakkında soruşturma açılmamış tek bir kişi bile yok. Asya hakkındaki davadan beraat ederken, Haşim ise ceza alır. Anne Halime ve çocukları Leyla, Gülistan, Mehmet Emin ile Ramazan hakkında açılan davalar ise hala devam ediyor.
Garibe’nin arkadaşları ve ailesi onu “Xeribe” şarkısıyla uğurlarken, diğer yandan cezaevinde kaldığı süreçte el emeğiyle hazırladığı hediyeler sahiplerine dağıtılıyor.
ANNE: İNATLA YAŞIYORUM
Anne Halime Gezer, “Çocuğum çalışkandı, hep yanımdaydı onu büyüttüm. İşçiydi kızım. Sonra onu partiye teslim ettim. ‘Garibe intihar etmiş’ dediler. Kızım intihar etmedi öldürüldü. Emin’i felç bıraktılar, Haşim’i tutukladılar, Bilal ve Garibe’yi öldürdüler. 3 oğlumun çocuklarına anneleriyle birlikte bakmaya çalışıyoruz" diyerek anlatıyor yaşanılanları.
Kızı ve oğlu öldürülen, bir oğlu tutuklanan, bir oğlu felç bırakılan, diğer çocukları hakkında davalar açılan, birçok kez evi basılan anne Gezer'in, “Bunca acıyla nasıl yaşanıyorsun?” sorusuna yanıtı ise şöyledir: “Ayaklarımın üstünde duracağım. Post gibi ezilmiş olsam da inatla yaşayacağım. Onların inadına yaşıyorum.”
HEP GÜLÜMSÜYORDU
Abla Asya Gezer de, kardeşini şu sözlerle özetliyor: “Tutukluydu, sürekli hücreye konuluyordu. Ona sakin olmasını söylüyorduk, ‘Kardeşimi katletmişler, nasıl sakin olayım’ derdi. En büyük hayali, özgür günlerdi. ‘Bir gün özgür olacağız’ diyordu. Garibe, onca yaşadığı işkenceye rağmen hep güleç yüzlüydü. Hep gülümsüyor, bizimle arkadaşlarıyla şakalaşıyordu.”
GÜNLÜĞÜ
Tutuklu kaldığı süre zarfında günlükler tutan Garibe, Şakran ve Tarsus cezaevlerinde tuttuğu günlüklerde iradesi ve inadına dair tuttuğu notların yanı sıra, katledilen Bilal, tutuklu Haşim ve babası için bazı yazılar kaleme alır.
Günlükte yer alan notlardan bazıları şöyle: “Asıl mücadele şimdi başlıyor, bana sabrı öğretir misin abi. Her şeyin üstesinden gelirim o zaman, işte dimdik ayaktayım, sana söz verdim. Bir kuzunun kurtların içine düşmesi gibi bekliyorum bu faşist yerde.”
“Dağ gibi bir adam vardı, hayatıma ışık saçan kahramanımdı. Kimse anlamasa da ben seni anlıyorum babam. Seni anladığım için sana layık bir evlat olmak için yanından gitmeye çalıştım. Başın dik olsun yabo.”
“Zor olan her şeyi aşmak istiyorum, zoru seviyorum. Bazen düşünüyorum da keşke yeniden doğsaydım. Yeniden doğunca Kürt halkı zulüm görmese, canlar yakılmasa, tüm insanlar özgür olsun barış olsun.”
“Bir zaman abi kardeştik şimdi yoldaşız seninle. İki farklı dünyaların insanı gibiydik, bizi birbirimize yol arkadaşı eden bu değeri kime borçluyuz? Aynı yolun yolcusuyuz artık Haşim”
MA / Arjin Dilek Öncel - Ahmet Kanbal