ŞIRNAK - Cenazesi 7 gün boyunca sokak ortasında bekletilen Taybet İnan’ın kızı Halime İnan, "Bir gün bunların hesabının sorulacağını inanıyorum” derken, ailenin avukatı Ramazan Bilik de, cezasızlığın yeni ölümlere neden olduğunu belirtti.
Şırnak'ın Silopi ilçesinde, 14 Aralık 2015’de valilik tarafından ilan edilen sokağa çıkma yasağının üzerinden 6 yıl geçti. 6 yılda Şırnak halkı yaralarını sarmaya çalışırken, yaşanan acılar dün gibi hafızalardaki yerini koruyor. Sokağa çıkma yasağının 38 gün sürdüğü Silopi’de, abluka ise 308 gün sürdü. Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından hazırlanan rapora göre, Temmuz 2015 ve Ekim 2016 tarihleri arasında, yaşları 11 ile 75 arasında değişen 68 kişi yaşamını yitirdi. 500’ü aşkın ev tahrip edildi.
57 yaşındaki Taybet İnan’da katledilenlerden biriydi. İlçede yasakların 5’inci gününde komşunun evinden dönerken, özel harekat polisleri tarafından vücuduna isabete den 10 kurşunla katledilen Taybet İnan’ın (Taybet ana) cansız bedeni 7 gün boyunca sokakta bekletildi. İnan’ın kayını Yusuf İnan onun yardımına gitmek isterken evinin avlusunda vuruldu ve 20 saat boyunca yaralı bekletildi. Kan kaybından yaşamını yitirdi. Taybet ananın eşi Halit İnan da cenazeyi almak isterken yaralandı. Taybet ananın 7 gün sokakta bekletilen bedeni, bölgede yaşatılan vahşetin sembolü haline geldi. 7 gün sonra ailesinin cenazeyi almalarına izin verilirken, cenaze merasimine de yalnızca iki oğlu ve kardeşinin katılmasına izin verildi.
Taybet ananın acısı henüz tazeyken, bu sefer de kızı Heznê İnan'ın (22) ölüm haberi geldi. Cizre'deki yasak sırasında mahsur kaldıkları evin bodrum katında birçok arkadaşıyla birlikte yakılan Heznê'nin cenazesi de 5 ay sonra aileye teslim edildi.
BOTAN VE ESMER KATLEDİLDİ
Tüm hayatında devlet zulmünün izleri bulunan Taybet ana, 1993 yılında iki çocuğunu kaybeder. 3 yaşındaki oğlu Botan ve 12 yaşındaki kızı Esmer, ilçeye bağlı Cudi Mahallesi’ndeki boş bir alanda oyun oynarken askeri bir cismin patlaması sonucu yaşamını yitirir. Aynı patlama da 5 çocuk daha ölür. Taybet ana, patlamanın etkisiyle etrafa saçılan çocuklarını parçalarını üç gün boyunca arar. Yaşamını yitiren 7 çocuktan kalan parçaları bir çuvala koyan Taybet ana, 7 çocuğu da aynı mezara defneder. Çocukların faillerini bulmak ve yeni çocuklar katledilmemesi için bir mücadele başlatan Taybet ananın, kendisi de "faili meçhul" bir saldırıda katledildi.
YAS TUTMAYIN
Yıllar geçse de İnan ailesi yaşadıkları zulmün unutulmayacağını söyledi. Taybet ananın kızı Halime İnan, annesinin ölmeden önce son sözlerini hatırlatarak, katliam gününü şöyle anlattı: “Annem katledilmeden birkaç gün önce yanımıza gelerek, 'Bu saate kadar nasıl uyuyorsunuz? Kalkın çok büyük bir savaş var. Görmüyor musunuz, duymuyor musunuz?’ dedi. Annem bana dönerek, 'Herkes gitti, eğer olurda ben ölürsem sakın yas tutma' dedi. Sonra da bu vahim olay yaşandı. Annemin cenazesi sokak ortasındaydı ve kimsenin almasına izin verilmiyordu. Annemin evine gitmek istiyordum ancak engelleniyordum. En sonunda yerde sürünerek gittim. Annemi sokak ortasında hareketsiz gördüm, uyuyor gibiydi. Sanki ölmemişti. Üç kez elimde beyaz bayrakla annemin cenazesini sokaktan kaldırmak için gittim. Ama her gidişimde ateş açtılar. Son gidişimde beyaz bayrak bile mermilerin hedefi oldu.”
ANNESİNİN YANINA DEFNEDİLMİŞ
Annesinin katledildiği sokaktan her yürüdüğünde karışık duygulara kapıldığını ifade eden Halime İnan, 3 kardeşinin ve annesinin aynı kişiler ve aynı şekilde katledildiğini vurguladı. İnan şöyle devam etti: “O sokaklarda yürümek istemiyorum. Bu sokağı görmek istemiyorum. Burada ailem var diye kalmak zorundayım. Kız kardeşim Heznê de sokağa çıkma yasağı sırasında Cizre bodrumunda katledildi. Aynı hafta içinde ikisinin de yasını tuttuk. Annemin cenazesi gibi günlerce, aylarca onun cenazesini de bekledik. Heznê’nin mezarı annemin mezarına 100 metre uzaklıktaydı. Ama o mezarın onun olduğunu bilmiyorduk. Çünkü mezar numaralıydı ve üstüne ‘kimsesiz’ yazılmıştı. Kan verdikten sonra ilginçtir ki o cenaze ile eşleşti. Kız kardeşimi bir kez olsun görmek istedim ama göremedim. Canlı değil ölü olarak annemin yanına geldi.”
ÇOCUKLARIN CENAZESİ 4 GÜN YERDE KALDI
Kardeşleri Botan ve Esmer’in cenazelerinin de annesinin cenazesi gibi günlerce yerde kaldığını hatırlatan İnan, “2 kardeşim, 3 kuzenim ve 2 de komşumuzun çocukları oyun oynamak için dışarı çıkar ve bir süre sonra ortadan kaybolurlar. Annem onları aramak için mahallenin diğer yanına geçti. Askerleri görür, askerlerin toplandığı yerde iki ayrı patlama olmuştu. Asker olay yerine kimsenin yaklaşmasına izin vermiyordu. Annem askerlere çocuklarına soruyor, asker kayıp başvurusu yapmasını söylüyor. Annem de emniyete giderek kayıp başvurusu yapıyor” diye belirtti.
BİR MEZAR 7 ÇOCUK
7 çocuğun parçalanmış bedenlerinin günlerce tarlada bekletildiğini anlatan İnan, “Olay günü ve sonrası tarlanın etrafında kartal gibi yırtıcı kuşlar uçuyor. Bu kuşlar annemin dikkatini çekiyor. Ancak kuşların cenazelere konmak için fırsat kolladıklarını bilmiyor. Çocukların cenazeleri 4 gün boyunca yerde kaldı. Ardından patlamanın olduğu yerde kardeşlerimle birlikte 7 çocuğun yaşamını yitirdiğini açıkladılar. Annem 3 gün boyunca çocuklarının parçalarını aradı. Annem ve diğer akrabalar 7 çocuğun vücut parçalarını toplayıp bir poşete koyup tek bir mezara defnetti” diye belirtti.
‘DAVASINI SÜRDÜRECEĞİM’
“Tüm yaşadıklarımız karanlık bir kabus gibi” sözleriyle yaşadıklarını özetleyen İnan, “Bir gün bunların hesabının sorulacağına ve adaletin geleceğine inanıyorum. Ömrümün sonuna kadar annemin davasını sürdüreceğim ” dedi.
‘SAVCILARIN TUTUMU YENİ ÖLÜMLER DEMEK’
İnan, ailesinin avukatı Ramazan Birlik, aradan 6 yıl geçmesine rağmen dosyada bir ilerlemenin olmadığını söyleyerek, "Aradan geçen süreye rağmen savcılığın bulduğu veya bulmaya çalıştığı bir fail yok. Savcılık ölümlerin güvenlik güçlerinin ateşi sonucu meydana gelmediği iddiası ve ön kabulü ile soruşturmayı yürütmeye devam ediyor. Dosyada henüz verilmiş bir karar yok. Savcılık soruşturma dosyalarından görebildiğimiz kadarıyla, ne Taybet İnan'ın ölümüyle ilgili ne de sokağa çıkma yasakları sürecinde güvenlik güçlerinin açtığı ateşle ölen insanların ölümleriyle ilgili etkili bir soruşturma yürütmemektedir. Devletin ve savcıların yaklaşımı, ölen herkesin örgüt üyesi olduğu ve çatışmada öldüğü şeklindedir. Taybet İnan gibi öldürülen ve örgüt üyesi olduğu savunulamayan sivillerin de örgüt mensuplarının ateşiyle öldüğü savunması yapılmaktadır. 'Güvenlik güçlerinin beyanı esastır' ön kabulü ile yürütülen bu soruşturmalar cezasızlık dışında bir netice doğurmamaktadır. Savcıların bu tavrı da failleri cesaretlendirmekte ve yeni ölümlere davetiye çıkarmaktadır” şeklinde konuştu.
MA / Zeynep Durgut