TJA: Yeni yılda 3'üncü yol ile yeni yaşamı örgütleyeceğiz

  • kadın
  • 09:02 25 Aralık 2021
  • |
img

İZMİR - Artan saldırıların ulus devlet ile erk yapılar arasındaki hesaplaşmanın sonucu olduğunu belirten TJA aktivisti Nur Aytemur, “Yeni yıla atfettiğimiz mutlak tecridi kırmak, 3'üncü yol perspektifi ile örgütlenmektir” dedi. 

Kadın ve Kürt düşmanlığının tüm çıplaklığıyla ayyuka çıktığı 2021 yılında, özellikle bölge kentlerinin gündeminden düşmeyen gündemlerden biri de devlet, yargı ve medya işbirliğinde yürütülen özel savaş politikaları oldu. Batıda şiddet ve katliamlar artarken, bölgede baskı, gözaltı ve tutuklamaların yanı sıra yoğunlaşan özel savaş politikalarıyla “üniformalı failler” cesaretlendirildi. İpek Er’e tecavüz ettikten sonra intihara sürükleyen ve delillere rağmen tutuklanmayan uzman çavuş Musa Orhan, bu politikanın somut örneği olurken, tecavüz kültürüne karşı ses çıkaran ve mücadele yürüten kadınlar ise, yargı kıskacında sindirilmeye çalışıldı. 
 
KÜRT KADIN MÜCADELESİ 
 
Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan, tutuklanırken, 22 yıl hapis cezası onanan Kürt siyasetçi Leyla Güven’e, geçmişte yaptığı konuşmalardan dolayı cezalar verilmeye devam edildi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne silahlı saldırı düzenleyen Onur Gencer, parti çalışanı Deniz Poyraz’ı katletti. Aralık 2016’dan bu yana cezaevinde tutulan Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk, “cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmeyerek, sağlığa erişim hakkı gasp edildi. Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde sistematik şiddet ve tecavüze maruz kalan Garibe Gezer, tutulduğu hücrede yaşamını yitirdi. Şiddet ve tecavüz failleri yerine Gezer hakkında soruşturma açıldı. İktidar, yargıyı Kürt kadın hareketiyle hesaplaşma aygıtına dönüştürürken, kadınlar, “21'nci yüzyıl kadın yüzyılı olacak” tespitiyle yeni yaşam iddiasını yükseltti.
 
TJA aktivisti Nur Aytemur ile 2021 yılı, saldırıların altında yatan nedenleri ve yeni yılda izleyecek yol haritasına ilişkin konuştuk.
 
‘KENDİMİZİ SAVUNUYORUZ’ KAMPANYASI 
 
Yıl içerisinde kadınlarla yapılan görüşmeler sonucunda “Kendimizi savunuyoruz” ve “Kadın Özgürlük Zamanı” kampanyalarının açığa çıktığını belirten Aytemur, kapitalist modernitenin örgütlenme ayağı olan ulus devletin kadın bedeni üzerinden var olma çabası sonucu bu kampanyaların başlatıldığını söyledi. “Kendimizi savunuyoruz” kampanyasıyla dil, kültür ve özel savaş politikalarına cevap verdiklerini ifade eden Aytemur, bu kapsamda kadın bedeni, psikolojisi ve kimliğine yönelik sistematik saldırıların teşhir edilerek, bilinçlenme çalışmalarının yürütüldüğünü kaydetti. 
 
Kampanyanın yıl içerisinde özelikle yerellerde karşılık bulduğunu ifade eden Aytemur, "Özgün ve karma atölyeler sonucunda birçok sorun ve baskı açığa çıktı. Kampanya hem 'Kadın Özgürlük Zamanı' kampanyasının alt yapısını oluşturdu, hem de toplumsal olarak nelere ihtiyaç olduğunu açığa çıkarttı. Özelikle erkek-devlet şiddetine karşı kadınların kendisini nasıl savunması üzerine eğitimler verildi. En verim aldığımız çalışma kadın erkek katılımıyla düzenlenen atölye çalışmaları oldu" diye belirtti. 
 
TARİHİ SORGULAMA
 
Bu karma atölyelerde özelikle erkelerle sömürü tarihini ele aldıklarını belirten Aytemur, "Militarist bir devlet yapısının yüklediği 'erkeklik' rollerini sorguladık. Erkeklere de sorgulatırdık. Bu tarihsel bir sorgulatmaydı. Kadınlar açısından da tarihsel bir hesaplaşmaydı. Kadınlar olarak erk yapısını nasıl görüyor ve nasıl ele almamız gerektiği üzerinden yoğunlaşmalarımız oldu. ‘Devlet prototipi aileler’, kadın hareketlerinin tarihsel çözümlemesidir. O nedenle devleti özelikle aileler üzerinden ele aldık ve çözümlemesini yaptık. Topluma öncülük eden siyasetçilerle erkekliği çözümlemeye çalıştık ve erkeklere bir ayna tuttuk. ‘Kendimizi Savunuyoruz’ kampanyası düşsel ve politik olarak hem sorgulama hem de buna karşı mücadele ve direnişini örgütlememize neden oldu. Erkeklere de tarihini sorgulatma fırsatı verdi" dedi. 
 
KADIN ÖZGÜRLÜK ZAMANI
 
Kadın özgürlük mücadelesinin uzun yıllara dayalı bir süreç olduğunu dile getiren Aytemur, şöyle dedi: "TJA olarak tüm çalışmalarımızda özelikle sömürü tarihini ele alıyoruz. Doğal toplumdan bugüne kadar kadının varoluşuyla ilgili büyük bir mücadele tarihi söz konusu. Buna karşı kapitalis modernite de kendisini sürekli kadın bedeni üzerinde var etmeye çalıştı. Son bir yılda dünya kadın mücadelesine baktığımızda özelikle '21'nci yüzyıl kadın yüzyılı' tespiti açığa çıktı. Rojava'da yükselen kadın devriminden sonra bu tanımın açılımı dünya çapında kendisini hissettirmesi önemlidir. Türkiye'ye baktığımızda AKP-MHP ortaklığında geliştirilen sisteme karşı kadın direnişi ve mücadelesiyle 'Kadın Özgürlük Zamanı' olması gerektiği tespitiyle kampanyamızın çalışmalarını sürdürüyoruz. Ortadoğu ve Rojava ekseninde bir kadın zamanı yaşanıyor. Türkiye'deki Kürt kadın hareketi olarak, ülkemiz açısından da bir kadın zamanı yaşanması için kampanyamıza bu ismi verdik." 
 
ÖZEL SAVAŞ POLİTİKASI 
 
Erkek egemen sistemin varoluşundan bu yana kadın ve erkek kavgasının hiç bir zaman bitmediğini dile getiren Aytemur, günümüzde bu saldırıların AKP-MHP döneminde sürdürüldüğünü söyledi. Türkiye'de yüz yıllık kadın kazanımının faşist blok nedeniyle geriye düştüğünü belirten Aytemur, "Yüz yıl önce seçme ve seçilme hakkı bile bugün AKP-MHP tarafından tartışılır noktaya geldi. Bu kavga aslında yüzyıllardır ulus devlet ve iktidarlarla verdiğimiz bir kavganın devamıdır. Kadınları yok sayan baskıcı bir politika yürütülüyor. Bu politikaların özelinde ise Kürt Kadın hareketinin yaptığı çalışmalara yönelik özel savaş politikaları var. Musa Orhan'ın İpek Er'e tecavüzü özel savaş politikasıdır. Kürt halkı ve kadınların ahlaki ve politik değer yargılarına saldırma biçimidir. Bugün bölgede kolluk güçlerinin taciz ve tecavüz politikası, 1990'lı yılların devamıdır. AKP, Kürt kadınlara yönelik saldırıları tarihten örnek alarak, üzerine ekleyerek arttırıyor. Devlet eliyle Kürt kadınlara yönelik tecavüz bir kültür haline getirilmeye çalışılıyor. Buna karşı ise Kürt kadınlar, direniş ve özgürlük mücadelesini sürdürüyor" ifadelerini kullandı.   
 
İTAAT ETMEYEN CZEALANDIRILIYOR 
 
Aytemur, bölgede Kürt kadınlara yönelik çok yönlü bir politikanın devrede olduğunu vurgulayarak, "AKP, kendinden önceki derin devlet yapılanmasının yaptıklarına kendinden de katarak daha faşizan yöntemler uyguluyor. Buna karşı bilinçlendirme çalışması yürütünce de saldırıların hedefi oluyoruz. Ayşe Gökkan bunun somut örneğidir. Kadın mücadelesini verdiği için 30 yıl ceza aldı. Aysel Tuğluk, Garibe Gezer'e uygulananlar özel savaşın sonucudur. Boyun eğmeyen bir Kürt kadın hareketi var. Saldırılarda bundan bağımsız değildir. Tüm Kürt kadınlara yönelik ciddi baskılar söz konusu. Yıl içerisinde sözcümüz Ayşe Gökkan başta olmak üzere sayısız arkadaşımız gözaltına alınıp, tutuklandı. Haklarında soruşturmalar açıldı. Çalışmalarımız engellenmeye çalışıldı" dedi. 
 
YENİ YAŞAM İDDİASI 
 
Tüm saldırılara rağmen mücadeleden tek bir adım geri atmadıklarını yineleyen Aytemur, "Çünkü aktif mücadele eden bir sistemimiz var. Yeni yaşamı inşa iddiası olan kadınlarız. 3'ncü yol kadınlar için de mümkündür diyoruz. Yeni yaşamı inşa ederken, zorlukların bilincindeyiz. Sadece 20 yıllık bir iktidarın kendisine karşı çıkmıyoruz. Bir ulus devlet çözümlemesi yapıyoruz. AKP'de onlardan sadece biri. Bugün bir erkeklik krizi ve savaşı var. Bunun zorluklarıyla baş etmeye çalışırken, bir yanıyla kendisini güçlendiren, sözünü örgütleyen mücadeleyi büyüten bir kadın örgütüyüz. Bunun farkında olan AKP-MHP saldırılarını artırıyor. Kürt kadınların varoluşuna dahi tahammül edilmiyor” diye belirtti.
 
TARİHİ HESAPLAŞMA 
 
AKP-MHP'nin Kürt kadınlara karşı yönelik nefret ve düşmanlık beslediğini sözlerine ekleyen Aytemur, şöyle devam etti: "Kürt kadınlara yönelik intikam politikası izleniyor. Bu intikam, son yıllarla ya da son bir yılla alakalı değildir. Yüz yılların intikam politikasıdır. Buda ideolojik bir saldırıdır. Yüz yılların direniş damarlarına karşı yürütülen bir nefret ve intikamdır. Köklü bir tarihten kendisini var etmiş bir kadın hareketiyiz. Kürt kadının direniş damarını kabul etmiyorlar. Ulus devletin erk yapılarıyla kavgalıyız. Kavgamız devam edecek. Bu nefretin nerden geldiğini iyi biliyoruz. Tarihi bir hesaplaşma içerisinde olduğumuzu çok iyi biliyorlar. Bunu bildikleri için de her türlü saldırıyı yapıyorlar. Bu saldırılara karşı iddiamız '21'nci yüzyıl kadın yüzyılı olacak' iddiasıdır." 
 
ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜ 
 
Yıl içerisinde yürütülen kampanyalar kapsamında PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması ve özgürlüğünü hedefleyen çalışmalar da yürüttüklerini söyleyen Aytemur, "Tecrit her bir hücremize yansıyor. Tecridi dar kapsamlı ele almak durumu basitleştirir. Tecrit özel savaş politikalarından biridir. Kürt kadınlarına yönelik üniformalılar tarafından artan taciz, tecavüz ve fuhuş, tecritle bağlantılıdır. Tecrit derinleştikçe kadınlara yönelik saldırılar da artarak, kırıma dönüştü. Kadınlar cezaevlerinde tecavüze maruz bırakılarak, intihara sürükleniyor. Bu saldırıların son bulması için tecridin kaldırılması mücadele gerekçemizdir" ifadelerini kullandı. 
 
3'ÜNCÜ YOL 
 
Kürt kadınlar açısından 2021 yılının saldırılara karşı direniş ve mücadeleyle geçtiğinin altını çizen Aytemur, 2022 yılı perspektifi ile ilgili bilgi verdi: "2022 yılı, 3'üncü yolu örgütleyen ve yaşamsallaştıran bir yıl olacak. 3'üncü yol, Türkiye halkları ve kadınların kurtuluşu olan bir perspektif ve yol haritasıdır. Mutlak olarak Öcalan üzerindeki tecridi kırmaya yönelik çalışmalarımız olacak. Bizim açımızdan tecridin kırılması, tekrardan görüşmelerin başlanması için mücadele yılı olacak. Baskı ve saldırılara karşı direnişi büyüteceğiz. Kürt kadınların mücadele tarihi çok uzun yıllara dayanıyor. Egemenlerin yarattığı sistemi dönüştürüyoruz. O nedenle bize bir yıl yetmez. Yeni yıla atfettiğimiz mutlak tecridi kırmak, 3'üncü yol perspektifi ile örgütlenmektir." 
 
MA / Semra Turan - Özlem Yayan