İSTANBUL - Maryam Rajhati İran’daki baskılardan, Mümine Abu Mesto de Suriye’deki savaştan dolayı göç etmek zorunda kaldı. Geldikleri Türkiye’de de cinsiyetçilik ve ayrımcılığın peşlerini bırakmadığı kadınlar, mücadeleyle yaşama tutundu.
Savaşın yakıcılığı ilk kadın ve çocukları etkiliyor. Savaş başta olmak üzere baskı ve yoksulluk gibi nedenlerle yaşadıkları ülkeleri terk etmek zorunda kalan kadınların, göç yolunda başlayan sorunları ise geldikleri ülkelerde katlanıyor. Cinsiyetçi ve ırkçı yaklaşımlarla karşı karşıya kalan kadınlar, kendilerini güvende hissetmiyor.
Suriye savaşının ardından Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakılan Mümine Abu Mesto ve İran’dan göç eden Maryam Rajhati, mülteci kadınların yaşadıklarını anlattı.
İNANCINDAN DOLAYI BASKI GÖRDÜ
Maryam Rajhati, 38 yaşında İran’ın Reşt kentinden bir kadın. İran’da, Hristiyanlık inancını tercih ettiği için baskıya maruz kaldı. 16 yaşında bir çocuğu olan Rajhati, çocuğu bir yaşındayken eşini kaybetti. Çocuğunu tek başına büyüten Rajhati, diğer yandan inancı ve kadın kimliği için de mücadele etti. Baskılar artınca 7 yıl önce Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Rajhati, Uluslararası Göçmen ve Kadınlarla Dayanışması Derneği (UGKDD) Genel Sekreteri olarak çalışma yürütüyor.
ÇALIŞMASINA İZİN VERİLMEDİ
Hukuk fakültesi mezunu olmasına rağmen inancından dolayı devlet dairelerinde çalışmasına izin verilmeyen Rajhati’nin herhangi bir üniversitede de akademik kariyer yapmasına müsaade edilmedi. Bu nedenle mesleğini serbest yürüten Rajhati, “İran’da kadınlar hiçbir şekilde aktivist olamıyor, siyaset ya da, örgütlenmelerine izin verilmiyor. Aksi takdirde sonunuz hapis ya da idam oluyor” diye belirtti.
Rejime muhalif kadınların hayatın hiçbir alanında yer almasına müsaade edilmediğini kaydeden Rajhati, kadınların eğitim haklarının da ellerinden alındığına dikkat çekti. Rajhati, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben Müslüman bir ailede doğdum ama 17 yıl önce Hristiyanlığı seçerek dinimi değiştirdiğim. Bir Hristiyan olarak yaşamak istiyordum ama İran’da bu pek mümkün olmadı. Çünkü orada mezhep ve din çok önemlidir. Kiliseye gidip geldiğim için İran rejimi tarafında sürekli bir baskı altındaydım.”
İDAMLA TEHDİT EDİLDİ
İran’da bundan dolayı 7 kez gözaltına alındığını ve en son gözaltına alındığında devletin kendisini taahhütle serbest bıraktığını anlatan Rajhati, “Devlet bana şunu dedi; ‘Eğer bu suçu, tekrar edersen kiliseye gidip toplanırsanız o zaman mahkemeye çakarsın ve idam edilirsin.’ Evim ve telefonum sürekli rejim tarafından takip ediliyordu. Bende bu baskılara daha fazla dayanamadığım için kaçmak zorunda kaldım” dedi.
TÜRKİYE’DE YAŞADIĞI SORUNLAR
Gördüğü baskılar nedeniyle 80 yaşındaki annesi ve çocuğuyla göç yollarına düştüğünü vurgulayan Rajhati, “Türkiye'de çok sıkıntılar yaşadık. Annem yaşlı, uzun bir zaman ev bulamadım. Özellikle dil bilmediğim için kendimi ifade etme konusunda çok sıkıntı yaşadım. Uzun bir zaman iş aradım. Göçmen olduğum ve dil bilmediğim için kimse iş ve ev vermiyordu. Oğlum iki sene okula gitmedi çünkü okulda da dil bilmediğimiz için ayrımcılık vardı. Hasta olduğumda doktora gittiğimde derdimi anlatmak için ‘doktora siz İngilizce biliyor musunuz’ diye sordum. ‘Hayır’ dedi. Bende ‘Telefonu bir arkadaşıma vereyim derdimi size anlatısın’ dedim. Fakat doktor ‘hayır yasak’ diyerek, telefon talebimi reddetti. İlk geldiğimde ne yazık ki karşılaştığım durum buydu. Birçok konuda sıkıntı yaşadık fakat özellikle dil bilmediğiniz zaman bir mağazaya, emlakçıya veya sağlık kuruluşuna gittiğinizde, zorlanıyorsunuz” diye anlattı.
KADIN DAYANIŞMASI
“Yalnız ve göçmen bir kadın için dünyanın her yerinde hayat çok zor” diyen Rajhati’yi kadın dayanışması güçlendirdi: “Hayatım boyunca çok fazla sıkıntılarla boğuştum ama mücadeleden vazgeçmedim. Bu süre zarfında benim gibi göçmen ve mülteci kadınlarla tanıştım. Onların da benim gibi sıkıntılar çektiğini gördüm. Bir araya gelip bizim gibi göçmen kadınlara destek vermek için çalışmaya başladık. Sonra derneğimizi kurduk. Dernekten önce kendimi çok yalnız hissediyordum ama şimdi kendimi güçlü hissediyorum. Birçok göçmen ve güçlü kadını buldum.”
'BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜ OLALIM'
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde dil, din, ırk mezhep, renk ayrımı yapmaksızın tüm kadınların taleplerini haykırması için bir araya gelmesi gerektiğini söyleyen Rajhati, “Çünkü kadınlar burada ya da başka bir ülkede haklarından mahrum bırakılıyor ya da çoğu kadın dünyada kendi haklarını henüz bilmiyor. Bu yüzden tüm kadınlara sesleniyorum; gelin hep beraber güçlü olalım. O zaman her şey çok daha güzel olacak” dedi.
SAVAŞIN ETKİLERİ
Mümine Abu Mesto da, iki yıl önce Suriye’den savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalan binlerce kadından biri. İstanbul’a yerleşen Mesto, şimdilerde Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği aktivisti olarak çalışmalarını yürütüyor. Savaşın etkilerine değinen Mesto, şöyle dedi: “Suriye'de yaşanan savaştan dolayı kadınlar çok sıkıntı yaşadı. Okul yok, üniversite yok hatta ekmek bile yok. Türkiye'ye geldim ama burada da aynı zorluklar vardı. Bazen ırkçı ve cinsiyetçi yaklaşımlar oluyor ama mücadele etmek zorundayız.”
Yaşadıkları en önemli sorunlardan birinin dil olduğunu belirten Mesto, bu nedenle ayrımcılığa maruz kaldıklarını söyledi. Göçe zorlanan Suriyeli kadınların özel durumlarının göz önünde bulundurulması gerektiğini dile getiren Mesto, “Suriye'de yaşanan savaştan dolayı erkeklerin bir kısmının tutuklanması ya da engelli duruma düşmesi nedeniyle kadınlar ailenin geçimini sağlamak zorunda kalıyor. Mülteci kadınların büyük bir çoğunluğu psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmış, muhtaç duruma düşmüşlerdir. Sulh ve istikrar olmadıkça ülkelerine geri dönmek istemiyorlar. Buradaki insanların bizleri anlaması için Suriye’den ayrılma sebebini anlamaları gerekiyor” diye belirtti.
“8 Mart tüm kadınlar için özgürlüğü ifade ediyor” diyen Mesto’nun 8 Mart temennisi şöyle: “Suriyeli kadınların kendi ülkelerinde güven ve istikrar içinde yaşamalarını istiyorum.”
MA / Esra Solin Dal