ANKARA - Sığınma evlerinin şiddet ortamına döndüğünü belirten Kadın Dayanışma Vakfı’ndan İlgi Kahraman, kadınların “Evde fiziksel şiddet görüyordum, sığınakta psikolojik şiddet görüyorum” dediğini aktardı.
Türkiye’de yetersiz sayı ve kapasitedeki sığınma evlerinin kuruluş amacından uzak olduğu çoğu kez gözler önüne serildi. Sığınma evlerinin yanı sıra belediyelerin de kadınlar ve çocuklar için konuk evi açma zorunluluğu bulunuyor. 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 14. Maddesi’nde “Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 100 binin üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konuk evi açmak zorundadır” deniliyor. Ancak bu maddeye rağmen ülkede belediyelerin açtığı 703 kapasiteli 32 konuk evi bulunurken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı bulunan 2 bin 717 kapasiteli 110, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı 42 kapasiteli 2, sivil toplum örgütüne bağlı 20 kapasiteli 1 kadın sığınma evi ihtiyaçları karşılamaktan uzak kalıyor.
Yalnızca barınma sorununa çözüm değil, aynı zamanda yeni bir başlangıç için de önemli merkezler olarak tarif edilen sığınma evleri, çoğu kez “güvenli” yerler olmaktan da çıkıyor. Erkek şiddetinden kurtulmak için sığınma evlerine yerleşmek zorunda kalan kadınlar, sonraki yaşamlarına hazırlanamadıkları gibi aşırı müdahale ve psikolojik şiddete maruz kalıyor. Bu süreçte gereken desteği alamadıkları için birçoğu, şiddet gördükleri evlere geri dönmek zorunda kalıyor.
Kadın Dayanışma Vakfı’nın gönüllü çalışanı ve kadınların şikayetlerine birebir tanıklık eden İlgi Kahraman, sığınma evlerinin durumunu ajansımıza değerlendirdi.
SIĞINMA EVLERİ ÇÖZÜM ÜRETMİYOR
Kadınların çoğu kez sığınma evlerine gitmek istemediklerini, neden olarak da buradaki sürecin rehabilite etmekten uzak olması olarak gösteren Kahraman, sığınma evlerindeki belirsizlik nedeniyle kadınların şiddet ortamında kalmaya devam ettiğini söyledi. Kahraman, “Birçok kadın sığınaktan sonra çocuklarıyla yeni bir hayata başlamak, işe başlamak için bir desteğe ihtiyaç duyuyor ve sığınakta bu desteği yeterince alamayacağıyla ilgili endişeleri oluyor. Haliyle bu da onların şiddet alanlarında kalmasına yol açıyor. Kadınlar gerekli desteği göremedikleri için şiddet gördükleri yerlere geri dönmek zorunda kalıyor” dedi.
Kadınların sığınma evlerinde aşırı müdahale ve özgürlükleri kısıtlayan uygulamalarla karşı karşıya kaldığını belirten Kahraman, kendilerini arayan bir kadının yaşadıklarını örnek göstererek, şöyle konuştu: “Bizi arayan bir kadın, sığınakta kaldığı süre boyunca psikolojik şiddete maruz kaldığını anlattı. Başka kadınlar da orada yaşadıkları olumsuz deneyimlerden bahsediyorlar. Kadınlardan özgürlüklerinin kısıtlandığına dair şikayetler alıyoruz. Sığınaklarda psikolojik şiddet yaşadıklarını ifade ediyorlar. Kadınlar, ‘Oraya gitmeden önce fiziksel şiddet görüyordum ama en azından ne olduğunu, kim olduğunu biliyordum. Kendi evimdeydim sığınağa gittim psikolojik şiddet görüyorum, hiç olmazsa kendi evime döneyim’ diyerek yaşadıkları olumsuz şeyleri anlatıyorlar.”
ŞİDDET ORTAMINA GERİ DÖNÜLÜYOR
Şiddeti önleme mekanizmalarının yeterince uygulanmadığını vurgulayan Kahraman, bu nedenle kadınların yıllarca şiddetle mücadele etmek zorunda kaldığını dile getirdi. Kadınların sığınma evlerinde 6 aylık sürelerle kaldığını ve sonrasında şiddet gördükleri yerlere geri döndüklerini söyleyen Kahraman, “Kadınlar tekrar şiddete maruz kalınca sığınağa gitmek istemiyorlar. Oranın hem çözüm olmadığını hem de yeterince destek göremediklerini düşünüyorlar. Sığınaklar şiddetsiz bir yaşama geçmek için ara verdiğimiz, kendimizi güçlendirdiğimiz bir yer olmalı ama sığınakta kalan kadınlar, bunun yerine getirilmediğini düşünüyorlar” ifadelerini kullandı.
Ellerinde net bir veri olmamakla beraber, kendilerine gelen başvuruların her yıl arttığı bilgisini veren Kahraman, en çok birlikte oldukları erkekler tarafından şiddete maruz kalan kadınların çoklu şiddete maruz kaldığını kaydetti.
POLİSE BAŞVURMAKTA ÇEKİNCE
Salgın döneminde sığınma evlerine başvuruların polislere devredilmesi nedeniyle çekincelerin başladığını belirten Kahraman, “Kolluk kuvvetlerinin, kadınları yanıltan, yanlış bilgi veren birçok uygulamasına şahit olduk. Kadın evden çıkıp sığınağa gitmek istediğinde, orada ilk karşılaştığı kişinin bir kolluk kuvveti olması endişeye düşüren veya anlaşılmadığını hissettiren bir durum olabilir. Bazı kadınlar daha önce şiddet gördükleri zaman karakollara başvurduklarında polislerden kötü muamele gördükleri için başvuru yapmaktan kaçınıyorlar” dedi.
MECBUR EDİLİYOR
Şiddet uygulayan erkekler evlerden uzak tutulmadığı için kadınların çoğu zaman sığınma evlerine gitmek zorunda kaldığını belirten Kahraman, önleyici mekanizmaların yeterince işletilmemesi nedeniyle kadınların bir nevi sığınma evlerine mecbur bırakıldığını söyledi. Bu durumun çözülmesinin mümkün olduğunu belirten Kahraman, caydırıcı önlemlerin alınması ve takip edilmesi gerektiğini ifade etti.
ÖNLEYİCİ POLİTİKALAR GEREKİYOR
Kadına yönelik şiddetle mücadelenin sadece mevzuatla mümkün olmadığını belirten Kahraman, kapsamlı politikalara ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Kahraman, konuya ilişkin ise şunları ifade etti: “Kadına yönelik şiddeti önlemek için kadının bağımsız hayata geçmesi de önemli. Eğer kadınların evin geçimini sağlayacak bir işi yoksa, uzaklaştırma kararları aldırdıkları erkek evi geçindiriyorsa vazgeçmek zorunda kalıyor. İşte bu yüzden kadına yönelik şiddete karşı kapsamlı bir mücadele şart. Kadınların devlet kurumlarından ziyade kadın derneklerine başvurmalarının nedeni derneklerin feminist ilkelerle hareket etmesidir. Kadınlar bize başvuruyor çünkü önceliğimiz kadın ve onları güçlendirmek. Kadına yönelik şiddet tekil bir sorun değil. Kadına yönelik şiddetin erkek egemen sistemin neticesi olduğunu biliyoruz. Kadın bedeni, cinselliği ve emeği üzerindeki sömürüyü sürdürmeye yönelik, toplumsal bir sorun olduğunu bildiğimiz için kadını güçlendirmeye çalışıyoruz.”
MA / Berivan Kutlu