ANKARA - Köylerinin yakılması, kardeşine uygulanan ağır işkence ve çocuklarına verdiği Kürtçe isimlerin nüfusta kabul görülmemesine karşı Kürtçe dışında başka bir dil konuşmayan Barış Annesi Hatice Ay için Kürtçe konuşmak, politik bir duruş.
Kürt Ulusal Kongresi (KNK) 2006 yılında, Celadet Alî Bedirxan öncülüğünde 15 Mayıs 1932 tarihinde Suriye’nin Şam kentinde Kürtçe Hawar dergisinin yayın hayatına başlamasının yıl dönümünün Kürt Dil Bayramı olarak kutlanmasını kararlaştırdı. O tarihten bu yana 15 Mayıs, Kürt Dil Bayramı olarak kutlanıyor.
Bedirxan, Hawar ve ardılı dergilerde Kürtlerin sözlü kültürünü de kayda geçirmiş oldu. Kürtlerin en önemli sözlü kültürünü taşıyan dengbêjler, yüz yıllardır halkın kültürünü, üretimlerini, yaşam biçimi, mücadeleleri ve mitolojik öğelerini klamları ile günümüze kadar taşıdı. 73 yaşındaki Barış Annesi Hatice Ay da, Kürt dili üzerindeki baskılara karşı mücadelesini Kürtçe dışında bir dil konuşmayarak ve kendi klamlarını söyleyerek verdi.
ANADİL MÜCADELESİ
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde dünyaya gelen Ay, küçük yaşından itibaren düğün ve etkinliklerde dengbêjlik yapmaya başladı. 1994 yılında köylerinin yakılması üzerine Ankara’ya göç etmek zorunda kalan Ay, hem köylerinin yakıldığı süreci hem de göçten sonra yaşadıkları zorlukları da yine bestelediği klamlarla dile getirdi.
Ay’ın Kürtçe dışında başka bir dil konuşmamasının nedenleri ise yaşadıklarında yatıyor. Çocuklarına verdiği Kürtçe isimlerin hiçbiri kimliklerine yazılmadı, köyleri yakıldığı sırada kardeşi günlerce işkence gördü. Çocuklarının Kürtçe ismini kabul etmeyen, köyünü yakan zihniyete karşı anadili hayat mücadelesi haline gelen Ay, Barış Anneleri Meclisi’nde yürüttüğü mücadeleyle politik duruşunu sürdürdü.
BEYAZ TÜLBENTİYLE ALANLARDA
Barış Annesi Ay için artık Kürtçe konuşmak, cezaevlerindeki tecride, işkencelere ve savaşa karşı bir duruş anlamına geliyor. 29 yıldır Ankara’da yaşayan Ay, katıldığı her eylem ve etkinlikte başına taktığı sarı, kırmızı, yeşil boncuklarla örülmüş beyaz tülbendi ve sırtındaki renkli şalıyla herkes tarafından tanınıyor. Ankara’nın Batıkent semtinde yaşayan Ay, etrafını kuşatan yüksek binalara inat kültürünü yansıttığı giyimiyle semte de renk katıyor. Röportaj için randevulaştığımız Ay, yine renkli kıyafetleriyle yüksek binaların önünde bizi karşılıyor. Bayramdan kalma şekerleri ikram eden Ay, ardından mücadele dolu yaşamını başlıyor anlatmaya.
İKİ YIL EVDEN HİÇ ÇIKMADI
Ankara’ya 9 çocuğu ve eşiyle geldiklerini belirten Ay, ilk yıllarda çocuklarının simit satarak geçimlerini sağladığını söyledi. İlk iki yıl boyunca evden hiç çıkmadığını dile getiren Ay, “Çocuklarımın zor durumda çalışması beni üzüyordu. Zaten köyümüzün yakılması üzerine gelmiştik, bu nedenle çok zor geliyordu burada yaşamak. Köyde devletin baskısını çok gördük. Evimize baskın oluyor, Kürtçe kasetleri saklıyorduk. Zor günlerdi ama Ankara’ya gelince daha çok zorlandım, çok zoruma gidiyordu” ifadelerini kullandı.
‘ZULME KARŞI HEP KÜRTÇE KONUŞTUM’
Mücadelesinin Diyarbakır’da başladığını belirten Ay, “Buraya gelince iki yılın ardından partiye gittim. Partide Kürtçe konuşmadıkları için tepki gösterdim. Partiye kızdım ve 5 yıla yakın hiç gitmedim. Sadece Newroz gibi etkinliklere gidiyordum. Kürtçe için bu mücadeleyi veriyoruz ve çektiğimiz zulüm de bundan dolayıydı. Bu yüzden tepki gösterdim ve gitmedim. Ta ki Barış Anneleri İnisiyatifi kurulana kadar. Barış Anneleri’ne katıldım. Dilimden vazgeçmiyorum. Kürtçe dışında bir dil konuşmak zorunda değilim. Dilimi yasaklayanlara karşıyım” diye belirtti.
Kürtçe üzerindeki yasaklara dikkati çeken Ay, “En büyük günah, dil üzerinden halklara zulüm etmektir. Bu zulme karşı ses çıkarmak lazım. Ben de bu yüzden hep Kürtçe konuşuyorum. Dilinizi bırakmayın. Hala evde Kürtçe konuşuyoruz. Çocuklarımın hepsi biliyor. Burada Türkçe öğrendiler ama evde yine de Kürtçe konuşulur. Bir komşumuz bana Türkçe öğretmeye çalıştı ancak baktı olmuyor, ‘Sen bana Kürtçe öğretirsin de ben sana öğretemem’ dedi. Tepkimle beraber partidekiler de Kürtçe konuşmaya başladı. Mücadelem hep dilim için oldu. Son bir çocuk kalana kadar bu dil yaşayacak. Dilimiz için mücadele vermezsek bu uğurda mücadele verenler karşısında suçlu oluruz. Biz Barış Anneleri’yiz. Barış, özgürlük mücadelesi veriyoruz” dedi.
İHANET ÜZERİNE BİR HİKAYE
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride değinen Ay, “‘Bir oralım, herkes diliyle konuşsun’ dediği için 23 yıldır tecrit altında tutuluyor. Bu zulmü de kabul etmiyorum. Buna karşı da dilimize sahip çıkmamız gerekiyor. Sesini çıkarmayan bu zulme ortaktır. Bugün Barzani de onlar gibidir. Zulme karşı çıkmadığı gibi yol verdi. Pişman da olacak” diye belirtti. Ay, bu konu üzerine ise şu hikayeyi anlattı: “Bir kişi varmış, yaşlılar toplanıp ona ‘bize geçmişten bahset’ demişler. O kişi de ‘siz bana tükürmeden anlatmam’ demiş. Orada bulunanlar yere tükürdükten sonra anlatmaya başlamış. O kişi Kürtmüş ama Şeyh Said’in idam edildiği dönemde devlete çalışmış. Şeyh Said ve arkadaşları idam edildikten sonra onu ve onun gibilerini de toplayıp ‘kendi halkınıza yararlı olmadınız bize mi yararlı olacaksınız’ diyerek, hepsini vurmuşlar. Ama bu kişi yaralı bir şekilde cenazelerin altında kalarak kurtulmuş. İşte bu nedenle geçmişten bahsetmesi istenildiğinde önce ‘bana tükürün’ dermiş.”
Hikayesini bitiren Ay, “Barzani’nin sonu da bu kişi gibi olacak. Kürtleri, dillerini yok edemezler” dedi.
UNUTMADIĞI İKİ KILAM
Konuşmasının sonunda kendisinden birkaç klam dinlemek istedik ancak 29 yıllık hasret ve yaşadıkları Ay'a köyünde düğün ve etkinliklerde söylediği klamları unutturmuş, iki klam dışında. Bunlardan biri köylerinin yakıldığı ve abisinin o dönem uğradığı işkenceye dair Diyarbakır’da bestelediği diğeri ise Ankara'ya geldiğinde duyduğu hasret üzerine bestelediği klamlar.
Hafızasında kalan iki klamı bizimle paylaşan Ay, ilerleyen yaşının verdiği unutkanlığa inat yaşamının iki dönüm noktası üzerine olan klamları unutmuyor.
Ay'ın herkese de çağrısı var: “Dilinize, kimliğinize sahip çıkın.”
MA / Zemo Ağgöz