İSTANBUL - AKP iktidarının tırmandırdığı şiddet ve savaştan etkilenen kadınlara çok iş düştüğünü belirten Barış İçin Kadın Girişimi kurucularından Nebile Irmak Çetin, BİG’in yeninden aktifleşmesine ihtiyaç olduğunu söyledi.
Türkiye ve Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) işbirliğiyle Federe Kürdistan Bölgesi'ndeki Zap, Avaşîn ve Metîna'ya yönelik 17 Nisan’da başlatılan askeri operasyon devam ediyor. 1990'lı yıllardan itibaren çeşitli zamanlarda barış gruplarında bir araya gelen kadınlar tarafından erkek egemenliğine ve savaşa karşı sürdürülen mücadelenin sonucu olarak 2009 yılının Mayıs ayında kurulan Barış İçin Kadın Girişimi (BİG), 2015 yılının sonuna kadar savaşa karşı alanlarda eylem ve etkinlikleriyle mücadele etti. Son yıllarda çalışmalarını askıya alan BİG kurucularından Nebile Irmak Çetin, tekrardan artırılan şiddet ve savaşa karşı kadınların sesini daha fazla yükseltmeye ihtiyaç olduğunu belirtti.
SAVAŞLARLA DOLU BİR TARİH
Çeşitli meslek grupları, dergi, siyasi parti, kurum, farklı kesim ve farklı bölgelerden kadınların savaşa karşı BİG’i kurduklarını anımsatan Irmak, savaş ortamının yarattığı şiddetten birçok açıdan etkilenen kadınların sözlerini barıştan yana kurmak ve dayanışmak amacıyla bir araya geldiğini vurguladı. 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri’nden sonra bir araya gelme ihtiyacı duyduklarını aktaran Irmak, “Barış için bir araya geldik çünkü son 40 yıldır kirli bir savaşla yüz yüzeyiz. Türkiye tarihi irdelendiğinde savaşlarla dolu bir tarihi olduğunu görebiliriz. Halkların varlığının inkarına dayalı bir savaş sürüyor” diye belirtti.
“Savaş, yıkım, şiddet, taciz ve tecavüz demek” diyen Irmak, bu politikanın hem Kürt hem de Türkiyeli kadınları uçurumun kenarına ittiğini söyledi. Savaş, sömürü ve egemen sisteme direnen kadınlara yönelik ciddi bir saldırı olduğunu vurgulayan Irmak, “Kürt kadını yerinden yurdundan ediliyor, göç ettiriliyor. Gittiği yerlerde farklı sıkıntı ve yoksulluk içinde yaşıyorsa, batıdaki kadınlar da ekmeğinden edilerek, öldürülerek veya yoksullaşarak farklı biçimlerde faturayı ödüyor” ifadelerini kullandı.
BASKI, YOKSULLUK ARTIYOR
Türkiye'nin savaş politikasının tarihsel bir sorun olduğunu ve asıl meselenin Kürt sorunuyla bağlantılı olduğuna dikkat çeken Irmak, “Savaş devam ettikçe biz kadınlar acı çekiyor, gözyaşı döküyoruz. Baskılar artıyor ve kadınlar işini kaybediyor, yoksulluk artıyor. Savaş insanın, doğanın en çok da kadının düşmanıdır. Çünkü kadının bedeni savaşlarda talan ediliyor. Özellikle statükocu güçlerin Kürt halkına karşı bunu uyguladığını gördük. Kadının bedeni parçalanmış, cezaevlerine atılmıştır. Bunları hep yaşadık. 30 sene önce ‘Savaşa hayır’ veya ‘Savaşa ayrılan bütçe emekçiye ayrılsın’ diyorduk. Bugün ne kadar haklı olduğumuzu gördük” dedi.
Yürütülen şiddet ve savaş politikalarının ülkeye kaybettirdiğinin altını çizen Irmak, şöyle dedi: “Eğer Kürt sorunu çözülmüş olsaydı ve barışçıl bir ortam oluşmuş olsaydı Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal kriz olmazdı. Özellikle AKP iktidarı, toplumun her kesimine umut dağıttı. Ama görüldüğü üzere dağıttıkları bu umudun kendi iktidarlarını pekiştirmek ve kendilerini kabul ettirmek dışında hiçbir gerçekliği olmadı. 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi’ne ilk imzayı attılar, bugün imzayı geri çektiler. İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çekmek demek kadınların katledilmesi demektir. Yine kadınlara yönelik taciz, tecavüz suçu işleyenlerin cezasız kalmasında dönük çalışmalar yürütülüyor. Yani kısacası savaş, yoksulluk, işsizlik, huzursuzluk ve mutsuzluktur. Bu savaşın karşısına barışı örmek lazım.”
KADINLARIN BARIŞ GÜCÜ
Kadının gücüne inandığını belirten Irmak, bu gücü Kürt kadınları başta olmak üzere Ortadoğu’da ki kadınların oluşturduğu barış mücadelesinde gördüklerini söyledi. Türkiye'de böyle bir birlikteliğe ihtiyaç olduğunu dile getiren Irmak, “Kadınlar açısından böyle bir birlikteliğin oluşması bugün en temel bir ihtiyaçtır. Emine Şenyaşar, yürüttüğü adalet mücadelesinde yalnız olmamalıydı, yanında binlerce kadın olmalıydı. Emine Şenyaşar, sadece adalet mücadelesi vermiyor, bunun yanı sıra barış mücadelesi de veriyor. Barış çok haklı bir taleptir. Barış temel bir ihtiyaçtır. Barış olduğu zaman daha konforlu, rahat ve huzurlu bir yaşamımız olacak. Şimdi parası olanda da olmayanda huzursuz. Bunun tek nedeni savaşa ayrılan bütçe ve insan kanı, gözyaşı üzerinden kurulan iktidardır” diye belirtti.
AKP’NİN YENİ OSMANLICILIĞI
Türkiye’nin bitme noktasına geldiğini belirten Irmak, bunun nedeninin ise savaşla bağlantılı olduğunu dile getirdi. Milliyetçilik ve ırkçılık üzerinden savaşa “rıza” üretilmeye çalışıldığına dikkat çeken Irmak, bunun için bütün kaynakların tüketildiğini söyledi. Türkiye’nin devam eden sınır ötesi operasyonlarına değinen Irmak, “Bugün Kürdistan coğrafyasında yükselen saldırıların sebeplerinden birisi Türkiye’nin yaşadığı yıkımı kamufle etme çabasıdır. Savaşın tek nedeni ekonomik değil, tarihsel arka planı da var. Yani siz kalkıyorsunuz birilerine ‘diktatör, katliamcı’ diyorsunuz. Rusya’nın Ukrayna’ya girmesini kınıyorsunuz fakat bir başka ülkenin topraklarına giriyorsunuz. Yıllardır kurdukları Osmanlıcılık hayalleri var. Gittikleri her yerde toprak alma, yönetimini çetelere devir etme anlayışı var. En önemlisi de bir halkın inkarcılığı var” ifadelerini kullandı.
ORTAK MÜCADELE VURGUSU
Bu savaşla birlikte faşizm, Kürt inkarcılığı ve ırkçılığının zirve yaptığını kaydeden Irmak, “Savaşın karşısında durmamın tek bir yolu var o da ortak mücadeledir. Türkiye’deki bütün ortak katmanlar bu süreçten memnun değil, herkes payına düşeni alıyor. Bu savaşın bir yansımasıdır. Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezayı veya diğer yaşanan hukuksuzlukları yan yana getirdiğimizde bunun savaş politikalarının bir sonucu olduğunu görebiliriz. Yani CHP, savaş tezkerelerine, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına, sınır ötesine ‘evet’ diyerek bütün bu kirli politikalara imza atacak ama sıra onlara geldiğinde de bağıracak. Yok öyle bir dünya. Yani burada samimi olmaları gerekiyor. Bu çok önemli. Aksi takdirde Türkiye’de birlikte yaşama kültürü ortadan kalkar” dedi.
TEK YOL KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
Yurtdışına ciddi anlamda göç veren Türkiye’nin büyük bir karanlığa sürüklendiğini belirten Irmak,“Türkiye halklarının bir bütününe kötülük yapılıyor. Yani siz savaşta ısrar ediyorsunuz ama bu savaşın da bir bütçesi var. Türkiye’de şuan 10 milyon işsiz var ancak siz parayı savaşa harcıyorsunuz. Dünya halkları artık yeni bir sistem istiyor. Bu yeni sisteme de en çok Türkiye halklarının ihtiyacı var. Türkiye bu anlamda öncelikle Kürt sorunu çözmek zorunda çünkü başka bir yolu yok. Kürt halkının, hukukunu oluşturmak zorunda” diye belirtti.
BİG AKTİF OLMALI
Savaşla birlikte kadınlara yönelik saldırıların da arttığını vurgulayan Irmak, Gezi Davası’nda yargılanan Mücella Yapıcı’ya verilen ceza ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran’ın polis tarafından “seni çivilerim” şeklinde tehdit edilmesinin savaş politikasından bağımız olmadığına işaret etti. Barış İçin Kadın Girişimi’nin yeninden aktifleşmesine ihtiyaç olduğunun altını çizen Irmak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Girişimin yeniden aktifleşmesi için güçlü öncülere ihtiyaç var. Bu öncülük de bence HDP’nin içindeki kadınlara düşüyor. Bu kadınlar da daha çok batı metropollerinden seçilen kadınlar olmalı. Bu konuları konuşup tartışıyoruz hatta önümüzdeki haftalarda iki toplantımız olacak. Yeniden böyle bir şey yapabilir miyiz? diye. Süreç sert olabilir ama bizim taşımıza, toprağımıza saldıran savaş politikası var. Varlığımızı, emeğimizi, yaşamımızı savaşa bütçe olarak aktarıyorlar. Dolayısıyla kadınlar, bulundukları her alanda karşı durmalıdırlar.
BİRLEŞİK MÜCADELE
Savaşın son bulması için öncelikle sol siyaset yürütenlere büyük bir sorumluluk düşüyor. Kürtler siyaset yapıyor, direniyor zaten. Bizim gerçekten batıdan, Karadeniz’den bir barış sesini yükseltmemiz çok anlamlı olacak. Batıdan bir barış talebini yükseltirsek, Diyarbakır, Dersim, Van, Şırnak zaten ayakta olacak. İstanbul zaten kozmopolit bir yer olduğu için herkesi içinde barındırandır. Bu konuda gerçekten kadınlara çok iş düşüyor. Nerede olursak olalım gerçekten birleşik bir mücadeleyi yürütmek durumundayız.”
MA / Esra Solin Dal