ANKARA - Kadın Savunma Ağı’ndan Buse Üçer, “Doktorlar kürtaj işlemini gerçekleştirdikten sonra karşılaşacakları uygulamalardan çekindikleri için kürtaj yapmıyor” dedi.
Kürtaj yasağı 1983 yılında yürürlüğe giren 2827 No’lu Nüfus Planlaması Yasası’yla kaldırıldı. Yasaya göre kadınlar 10 haftaya kadar olan gebelikleri isteğe bağlı olarak sonlandırabiliyor. Kürtaj yaptıracak kadın evliyse eşinin, 18 yaşının altında ise ebeveyn rızası gerekiyor. Yasa, gebeliğin 10 haftadan fazla olduğu ve kadının hayatını tehdit ettiği veya edeceği ya da doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır mağduriyet yaratacağı hallerde kürtaja izin veriyor ancak birçok kadın kürtaj hakkına erişemiyor.
Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi’nin 2016 ve 2020’de yaptığı, “Yasal Ancak Ulaşılabilir Değil: Türkiye’deki Kamu Hastanelerinde Kürtaj Hizmetleri” başlıklı araştırmasına göre, Türkiye genelinde isteğe bağlı kürtaj yapan hastanelerin sayısı gittikçe düşüyor.
Araştırmaya göre, 295 kamu hastanesinden 10 tanesinde isteğe bağlı kürtaj hizmeti herhangi bir şart gösterilmeden sağlanıyorken, 185 tanesinde sağlanmıyor. Kürtaj hakkına yönelik gerçekleştirilen bu fiili yasakların kanuni bir dayanağı bulunmamaktadır. Elbette kürtaj hakkına yapılan bu saldırılar sadece Türkiye özelinde değil. Birçok ülkede, siyasi otoriteler ve dini otoriteler iş birliği yaparak kadınların elinden kürtaj hakkını almaya çalışıyor. Kadınlar, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Polonya, Arjantin’de ve birçok ülkede kürtaj hakkına yönelik saldırılar nedeniyle sokağa çıkmış eylemler gerçekleştirmişti.
POLONYA: KADINLAR HAYATI DURDURDU
Polonya'da binlerce kadın hükümetin kürtajı yasaklama planına karşı eyleme geçmiş, işlerini boykot etmişlerdi. Ülke genelinde 60 şehirde, resmi kurumlar, üniversiteler, okullar aynı gün çalışamaz hale gelmişti. Daha sonra Polonya’da kürtajın tamamen yasaklanmasını öngören yasa tasarısı 58'e karşı 352 oyla reddedildi.
Yasa tasarısı hayata geçirilseydi, kürtaj yaptırdığı ortaya çıkan kadınlar 5 yıla kadar hapis cezası alabilir, kürtajı yapan doktorlara da cezaevi yolu açılabilirdi.
AMERİKA: KÜRTAJ EYLEMLERİ DEVAM EDİYOR
ABD'de yaklaşık 50 yıl önce ulusal anlamda yasal güvence altına alınan kürtaj hakkı, Yüksek Mahkeme’nin Roe-Wade kararı ile gündeme geldi. Kürtaj hakkı sızan bir belge ile tartışmaya açıldı. Sızdırılan belgede, Yüksek Mahkeme, kürtaj hakkını ulusal çapta garanti altına alan Roe-Wade kararının “açık şekilde yanlış olduğu” savunuluyordu. “Roe-Wade'e karşı” olarak bilinen 1973 tarihli karar, kürtajın anayasal bir hak olmasının temel dayanağını oluşturuyordu. Eğer belge bu haliyle onaylanırsa, her eyalete kendi kürtaj sınırlamalarını belirleme hakkı doğacak.
ABD'nin Oklahoma eyaleti meclisi, Nisan’da ülke genelinde kürtaj yasağı olarak bilinen yasa tasarısını onayladı. Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu eyalet meclisinde, "Oklahoma Kalp Atışı Yasası" olarak adlandırılan yasa tasarısı 68'e karşı 12 oyla kabul edildi. Yasaya göre uzmanların yaklaşık altı haftalık hamilelikte ortaya çıktığını söylediği fetüste kardiyak aktivite tespit edildikten sonra kürtaj yasak.
Florida Valisi Ron DeSantis de Nisan ayında gebeliğin 15’inci haftasından sonra kürtajın yasaklanmasını öngören yasayı imzaladı. DeSantis, Florida eyaletinin başkenti Tallahassee'de bir kilisede düzenlediği imza töreninde, "Bu yasa, eyaletimizde bir nesildir hayatları korumaya yönelik imzalanmış en önemli yasadır" değerlendirmesinde bulundu. Gebeliğin 15’inci haftasından itibaren kürtajı yasaklayan yasanın 1 Temmuz'da yürürlüğe girmesi bekleniyor.
'KADIN BEDENİNE YÖNELİK SALDIRI'
Kürtaj hakkına ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulunan Kadın Savunma Ağı’ndan Buse Üçer, kürtaja yönelik fiili yasakların kadın bedenine yönelik saldırı olduğunu ifade etti. Üçer, dünyanın her yerinde kadın bedenine yönelik saldırıların arttığını belirterek, “Dönem dönem gerici güruhların da etkisiyle kürtaj hakkına yönelik birçok saldırı oluyor. Bu her yerde aynı. Özellikle kadına yönelik düşmanlıkla, kadının hayatına yönelik pek çok yasak getiriyor. Bu yasaklar kadın sağlığına bir saldırıdır, kadınların yaşamlarını direkt tehdit etmektir. Kadınlar, saldırılara karşı eylemler yapmaya devam edeceklerdir. Ta ki kadınlar kendi bedenlerine karşı saldırılarda kazanım elde edinceye kadar” diye konuştu.
'DOKTORLAR MOBBİNGTEN ÇEKİNİYOR'
AKP iktidarının Diyanet İşleri Başkanlığı işbirliği yaptığı ve dinci gerici bir baskıyla kadınları kontrol altında tutmaya çalıştığını belirten Üçer, “AKP dinci gerici bir anlayışla toplumu bir kalıbın içine koymaya çalışıyor. Diyanet, AKP’nin faşist rejimini aslında ayakta tutacak, önemli bir saç ayağı” dedi.
Doktorların kürtaj işleminden sonra maruz kalacakları mobbingten çekindikleri için işlemi gerçekleştirmediğini ifade eden Üçer, “Doktorlar vicdani red hakkını kullandıklarını belirterek kürtaj yapmıyor ama asıl düşünülmesi gereken gerçekten doktorların vicdani ret hakkını mı kullandığı, yoksa kürtaj yaptıktan sonra uğradığı mobbingten mi korkuyor? Belki bunu tartışmak gerekiyor. Birçok doktor kürtaj yaptıklarında yaşayacaklarından korktukları için yapmıyor. Bu fiili yasak en üsten alta örgütlenen bir şey. Kadınlar kürtaj yapmak istediklerinde karşılarına devlet çıkıyor ‘Etik değil’ diyor. Etik mi değil mi? Yoksa iktidarın politikalarına mı uymuyor? İktidar kadınların haklarını ellerinden alarak kadınları köleleştirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
'KADIN EYLEMLERİ KİTLESELLEŞİYOR'
Kadın eylemlerinin giderek kitleselleştiğini ifade eden Üçer, “Bugün Polonya’daki kadın mücadelesi Türkiye’den görülüyor. Türkiye’deki gelişmeler yurt dışından da takip ediliyor, kadınlar ulusal alanda ortaklaştı. Örneğin Nevin Yıldırım’ın ceza alması yurt dışında da gündem oldu. Aysel Tuğluk’un yaşadıklarına diğer ülkelerden tepki geliyor. Kadın hareketi içinde ciddi bir birleşme var. Çünkü kadınlar olarak bedenlerimize yönelik her saldırıya örgütlü bir tepki vermek gerekiyor” diye konuştu.
MA / Berivan Kutlu