İSTANBUL - AKP'nin İstanbul Sözleşmesi'nin ruhu ve felsefesiyle kavgalı olduğunu belirten avukat Yelda Koçak, "Mücadeleden başka bir seçenek yok. Danıştay'da görülecek davalarda yan yana olmalıyız” dedi.
Türkiye, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kararıyla kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nden 20 Mart 2021 tarihinde çekildiğini duyurdu. 1 Temmuz'da yürürlüğe giren karara karşı pek çok kadın, kadın örgütü, baro, çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve siyasi partilerin, yürütmenin durdurulması ve kararın iptali talebiyle açtığı 200’e yakın davaya ilişkin duruşmalardan 10’u 28 Nisan’da Danıştay 10'uncu Dairesi’nde görüldü. "Vazgeçmiyoruz" diyerek her platformda İstanbul Sözleşmesi'ni sahiplenen kadınların, 26 ayrı başvurusuna dair duruşmalar ise 7, 14 ve 23 Haziran’da görülecek.
Danıştay'da görülen davalara ilişkin Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) üyesi avukat Yelda Koçak değerlendirmelerde bulundu.
28 NİSAN TARİHİ BİR GÜNDÜ
Kadınlar için hayati öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece "tek adam" kararıyla çekilmesine karşı açılan davaların ilkinin görüldüğü 28 Nisan'da tarihi bir gün yaşandığını belirten Koçak, “600 kişilik konferans salonunu hınca hınç doldurduk. 28 Nisan’daki duruşmada bir kez daha bu çekilme kararının hukuka aykırı olduğu, Anayasa'nın çok açık bir şekilde Cumhurbaşkanı'na düzenlemeler içeren uluslararası sözleşmelere karşı imza yetkisi vermediği görüldü. Anayasa'da açık bir hüküm var. Anayasa'nın 90’ıncı maddesinde, 'Meclis onayı ile yürürlüğe giren uluslararası sözleşmelerden yine Meclis kararıyla çıkılabilir' deniliyor. Bunların tek tek altını çizerek, anlattık ve görülecek davalarda anlatmaya devam edeceğiz" dedi.
MECLİS'E KARŞI YETKİ GASPI
Cumhurbaşkanı'nın İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin tek başına aldığı kararı "yetki gaspı" olarak değerlendiren Koçak, iktidarın sözleşmenin aleyhine yürüttüğü kara propagandanın kadınların mücadelesiyle boşa çıkarıldığını söyledi. Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nde önemli düzenlemeler olduğuna dikkat çeken Koçak, kadına yönelik her türlü şiddet, çocuk istismarı ve LGBTİ+ların şiddetten korunmasına ilişkin düzenlemeler içerdiğini aktardı. Koçak, “Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi önemli bir sözleşmedir ve bu sözleşmeden hiçbir şekilde çekilmemesi gerekir” diye belirtti.
28 Nisan’daki duruşmada kadınların sözleşmenin gerekliliğine ilişkin görüşlerini dile getirdiğini belirten Koçak, “Her sene iktidar kadına yönelik şiddeti önlemeye dönük bir takım düzenlemeler getiriyor. Buna rağmen kadın cinayetleri her geçen gün artıyor, keyfilik artıyor. Çünkü şiddetin kaynağına inilmiyor. İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmamasının şiddeti nasıl etkilediğine değindik. Bu sorunların nasıl çözülmesi gerektiğine ilişkin sözleşmenin bir yol haritası olduğunu ve devlete önemli görevler verdiğini söyledik. Önümüzdeki hafta görülmeye başlanacak davalar üçe bölündü ve davanın esasına ilişkin talep dilekçelerinin duruşmaları olacak. Bu duruşmalardan sonar karar açıklanacak. Yani taleplerimiz çok net. Cumhurbaşkanlığı kararının iptalini talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.
KADINLAR İÇİN KRİTİK GÜN
Duruşmalara katılımın önemine vurgu yapan Koçak, EŞİK olarak tüm kadınlara 7, 14 ve 23 Haziran tarihlerinde görülecek duruşmalara katılım çağrısında bulundu. “Bu günler bizim için kritik günler" diyen Koçak, “Savcı mütalaaları bizim lehimize ancak daha önce yürütmeyi durdurma talebini reddeden heyet davaya bakıyor. Bu ülkede verilen kararların hiçbiri maalesef hukuki dayanaklarla verilmiyor. Yani alt yapı üst yapıyı belirler. Toplumsal muhalefet ne kadar güçlü ve bir aradaysa, ne kadar yüksek sesle talebini dile getirirse karar o yönde veriliyor. İstanbul Sözleşmesi de böyle bir davadır. Haklılığımızı ve gücümüzü göstermek açısından da önemli bir gün olduğunu düşünüyorum" dedi.
Kadına yönelik şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu belirten Koçak, “İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadele için öncelikle toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele edilmesi gerektiğini vurgular. 2010 yılından beri özellikle yüksek sesle söylenen ‘Kadın-erkek eşit değil. Hiçbir şekilde eşit olamaz’ gibi söylem ve devamında yürütülen politikalar kadın erkek eşitliğine karşı bir politikadır. AKP, bu yüzden kadın erkek eşitliğini ön plana çıkaran, bunun için devlete görev ve sorumluluk yükleyen bir sözleşmeden çıkmak istiyor. Bu tesadüf değil AKP’nin doğasıyla örtüşüyor” diye belirtti.
İKTİDAR SÖZLEŞME İLE KAVGALI
İktidarın dünyada yükselen cinsiyetçi, muhafazakar, sağ popülist söylemlerle örtüşen politikalar yürüttüğüne işaret eden Koçak, şöyle dedi: “AKP-MHP ittifakı, bu politikaları daha çok LGBTİ+ karşıtlığı, kadın erkek eşitsizliği, göçmen ve mülteci karşıtlığı ile yapıyor. Bugün İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olanlar aynı zamanda LGBTİ+lara eşit yurttaşlığa da karşı. Cumhurbaşkanı kendisi 'kadın-erkek eşit değil' diyor ve buna karşı politikalar üretiyor. İşte İstanbul Sözleşmesi’nin önemi burada ortaya çıkıyor. AKP aslında İstanbul Sözleşmesi’nin ruhu ve felsefesiyle kavgalı. Bir yandan sözde yasa ve genelgelerle kadına yönelik şiddetle mücadele ettiğini söylüyor diğer yandan da sözleşmeden çekilmek için her türlü çabayı gösteriyor. Buda iktidarın kadın politikaları konusunda samimi olmadığını çok net gösteriyor. İktidar, İstanbul Sözleşmesi'ne savaş açtı. Bunun altında yatan nedenler ise şöyle; İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin kaynağını çok iyi tespit ediyor, bu nedenle iktidar sözleşmeden çıkmak istiyor. Çünkü İstanbul Sözleşmesi eşitlik temelinde kurulmuş ve somut olarak devlete bu görevi yüklüyor. Devletin neler yapması gerektiğini anlatıyor. Öncelikle şiddete karşı önleyici politikalar geliştirmek gerektiğinden bahsediyor. Şiddet tehdidi baş gösterdiğinde kişinin korumaya almasını görev olarak belirliyor. Başa çıkamadınız şiddet yaşandı; etkili cezalandırmanız gerekiyor. Cezalandırma politikasını yerine getirerek, bütünlüklü politikalar geliştirmeniz gerekiyor. Şiddetin bir daha ortaya çıkmaması için entegrasyon yapmanız gerekiyor. Devletin, etkili kurumlarla birlikte işbirliği yapması gerektiğini bir ödev olarak yüklüyor ve AKP bundan kaçmaya çalışıyor."
AKP ŞERİATI GETİRMEK İSTİYOR
AKP iktidarının eşitlik karşıtı bir düzen kurmaya çalıştığının altını çizen Koçak, "Yani buna şöyle de diyebiliriz; şeriatı getirmeye çalışıyor. Bu yüzden hukuki kazanımlarımız olan nafaka hakkını kısıtlamak, kadınların miras hakkını değiştirmek, çocuk istismarının önünü evlilik adı altında değiştirmeye çalışıyorlar. Tek başına sadece İstanbul Sözleşmesi'ne değil kadın kazanımlarına, kadınların eşitlik özgürlük mücadelesi sonucu elde etmiş oldukları tüm haklarına karşı bir saldırı söz konusudur” diye belirtti.
ÖRGÜTLÜ MÜCADELE
Tüm bu saldırılara karşı örgütlü bir mücadelenin yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Koçak, sözlerini söyle sonlandırdı: "Kadınların örgütleriyle, siyasi partilerle, AKP politikalarına 'dur' diyecek siyasetçilerle buluşmak gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları, dernekler, meslek örgütleriyle kısacası bizi bir arada tutacak olan şey mücadelemizdir. AKP politikalarına 'dur' demek ve buna karşı mücadele etmek durumundayız. Buna takipte olmak gerekiyor başka bir seçeneğimiz yok. Haziran’da görülecek davalarda beraber yan yana katılım sağlamamız gerekiyor. Herkesi o gün Danıştay'a bekliyoruz.”
MA / Esra Solin Dal