ANKARA - İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının iptali talebiyle görülen davada mütalaasını sunan Danıştay Savcısı, “Sözleşmenin iptali için AYM’ye başvurulması gerektiği düşünülmektedir” diyerek Cumhurbaşkanlığı’nın aldığı kararın iptalini talep etti.
Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK), İlerici Kadınlar Derneği (İKD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Tarım, Orman Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen), İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Sedef Erken’in yanı sıra barolarında içinde bulunduğu ve İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali talebiyle açılan 17 dava Danıştay’da görüldü.
Danıştay 10’uncu Daire Heyeti’nin baktığı duruşmaya, çok sayıda avukat, kadın örgütü, siyasi parti, sivil toplum örgütü ve sendika temsilcilerinin yanı sıra gazeteciler ile çok sayıda kadın katıldı.
ERDOĞAN SÖZLERİNE UYARI: AMA O BİZE SÜRTÜK DİYOR!
İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali yönünde görülen 3’üncü duruşma, davacı kurum ve kişi avukatlarının beyanlarıyla devam ediyor. TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, “Şu anda Milletvekili olarak görev yapıyorum. Zamanında İstanbul Sözleşmesi Meclis’te önümüzde geldiğinde oy birliğiyle kabul edilmesini istedik. Ve oy birliğiyle kabul edildi. Bu yüzde 90’na tekabül ediyor. Yani şu anda sözleşmenin feshinin iptalini isteyenlerin oranı yüzde 90. Bu kimsenin yararına değildir. Olsa olsa Tayip Erdoğan yararına olur. Bu kamuoyu yararına olmaz. Bir yüzükle yola çıkan ve ardından dünya kadar zengin olan Tayip Erdoğan’ın yararınadır bu” dedi.
Mahkeme heyeti Kadıgil’in sözlerini keserek, “Sayın Cumhurbaşkanı hakkında konuşmayın” şeklinde uyarıda bulundu. Buna tepki gösteren Kadıgil ise, “O bize sürtük diyor ama” yanıtını verirken duruşma salonunda bulunan kadınlar alkış ve ıslıklarla Kadıgil’in sözlerine destek verdi.
‘EŞİT VE ÖZGÜR BİR DÜNYADA YAŞAMAK İÇİN’
Ardından bireysel davacı olarak beyanlarda bulunan Sedef Erken’in avukatları İstanbul Sözleşmesi’nin engelleri kadın ve çocukların da şiddetten korunması için Anayasal bir zemin oluşturduğunu belirtirken, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmenin engelli haklarına dair BM sözleşmelerinden de bir gecede çıkabileceğini ifade ederken, Erken vekili Nazlıcan Arslan, “İmzanın geri çekilmesi süreci toplumda şimdiden büyük bir deformasyona yol açtı. Sadece yüzde 7’lik bir kesim sözleşmeye gerek olmadığını düşünüyor. Bu toplum bu sözleşmeyi savunuyor. Peki böyle bir noktada bunun aksi yönde hareket etmek kamu yararına olabilir mi? Böyle bir kamu yararı söz konusu değil. Eşit ve özgür bir dünyada yaşamak için davamızın kabulünü talep ederiz” şeklinde ifade etti.
‘İNSAN HAKLARINI HUKUKUN DIŞINA ÇIKARIRSAK NE KALIR?’
Sonrasında davacı İKD’yi temsilen Genel Başkan Umut Kuruç konuştu. Laiklik vurgusu yapan Kuruç, “Bugün bu iptal davamız insan hakları, hukukun bağımsızlığı aynı zaman da laiklik için açtığımız bir davadır. İnsan haklarının hukukun dışına çıkarırsak geriye ne kalır? Laikliğin vekili hukukun kurumlarıdır. Bunları temsilen de yargıçlardır” diye belirtti. Toplumda sözleşmenin feshini savunan küçük bir kesim olduğuna dikkat çeken Kuruç, İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini destekleyen cemaat ve tarikatları hatırlattı.
Kuruç’un beyanlarının ardından duruşmaya 14’e kadar ara verildi.
MAHKEME HEYETİNE: BU SADECE BİZİM DEĞİL SİZİN DE MESELENİZ
Verilen aranın ardından baro başkanlıklarının açtığı davalara geçildi. İlk olarak Manisa Barosu’ndan avukat Şahika Yılmaz söz aldı. İşlemin usulden reddini talep eden Yılmaz, “Biz burada İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı buradayız ancak bu sadece buz dağının görenen kısmı. Eğer siz yargı erki olarak bunu iptal etmezseniz yasamayı ele geçiren yürütme organı, yarın bir gün Yargı’nın yerine de geçecektir. Bu nedenle bu sadece bizim değil sizin de meselenizdir” diye konuştu. Yılmaz, davanın kabulünü talep etti.
Sonrasında Manisa Barosu avukatları, 2021 yılından bu yana katledilen kadınların isimlerini okudu. İsimlerin okunması sırasında salondaki kadınlar ayağa kalkarak, “Kadın yaşam özgürlük” sloganları attı.
İnsan haklarına ilişkin bir anlaşma olarak İstanbul Sözleşmesi’nin Anayasa’nın 97’nci maddesi gereğince yasalarında üzerinde olduğuna vurgu yapan davacı Mersin Barosu adına konuşan avukatlar, Cumhurbaşkanlığı’nın fesih kararının Anayasa’ya göre yok hükmünde olduğuna dikkat çekti ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etti.
Ardından davacı Giresun Barosu’nu temsilen baro başkanı Soner Karademir, dava konusu işlemin yetki gaspı olduğunu ifade ederken, mahkeme heyeti ve davalı vekil ve temsilcilerinin de hukuken bu düşüncede olduğunu aktardı. Karademir, “Kamu vicdanında vereceğiniz kararın kabul görmesi için kamu vicdanı şu an burada. O nedenle işiniz kolay. Burada hangi kararı verirseniz verin. Tarih bizi ve sizi özgürlük mücadelelerinde hangi safta yer aldığımızla yazacak” ifadelerini kullandı.
‘İMZANIN ÇEKİLMESİNDE KAMU YARARI YOK’
Trabzon Barosu adına beyanlarda bulunan avukat Hande Burma, Anayasa’nın 104 ve 6’ncı maddelerine değindi. Fesih işleminin yapılmasına dair sebebi soran Burma, “İdari işlemin açıkça sebebinin içermesi gerekir ancak gerekçe yok. Basında sözleşmenin yerli ve milli olmadığı iddia ediliyordu. Halbuki İstanbul gibi güzide bir şehrimizde imzalamış” diye ifade etti. Burma, “Şiddetin yenilenmemesini nasıl sağlayacağız? Toplumun temeli dediğimi aileyi nasıl koruyacağız? İmzanın çekilmesinde kamu yararı yoktur. Sözleşme sadece kadınların değil hepimizin teminatıdır. O nedenle başka hiçbir güce dikkat vermeyerek mahkeme heyetinin davamızın kabulüne karar vereceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
‘YARGIYA DÜŞEN BU HUKUKSUZLAŞMANIN ÖNÜNE GEÇMEKTİR’
Eskişehir Barosu’nu temsilen söz alan avukat Duygu Akyol ise hukuki kılıfa bürünmüş bir çabanın hukuki bir zeminde tartışılmasının ona meşruiyet kazandıracağını ifade ederek, “Bu karar benim için yok hükmündedir” dedi. Bu davada esasın öne geçtiğini belirten Akyol, “Burada bizim yaşama hakkımıza müdahale eden aslında esasın kendisi olmuştur. 10 İstanbul Sözleşmesi de olsa bu mekanizmaları hayata geçiremezsek biz cinayetleri engelleyemeyiz. Zaten tam anlamıyla uygulayamamışken bir de fes edilmesinin sonuçlarını düşünün. Bu kararlar büyük cüretlere neden oluyor. Biz bir kişinin kararıyla Anayasasızlaşmanın önümüze set olmasını istemiyoruz. Kamuoyu İstanbul Sözleşmesi’ni istiyor. Burada yargıya düşen bu hukuksuzlaşmanın önüne geçmektir” şeklinde konuştu.
Ardından davacı olan diğer baro temsilcileri de İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanlığı kararıyla feshinin hukuksuzluğuna vurgu yaparak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etti.
Davacı beyanlarının ardından, mahkeme başkanı sözü dava idare temsilcilerine verdi.
Temsilciler kararın Anayasa’ya uygun olduğunu iddia eden temsilciler, davaların reddini talep etti.
ERDOĞAN’IN AVUKATINA KADINLARDAN TEPKİ
Sonrasında mahkeme başkanı, davacı tarafa ikinci defa söz verirken, Cumhurbaşkanlığı avukatlarına söz vermedi. Buna rağmen konuşmak isteyen Cumhurbaşkanlığı avukatlarının sözleri mahkeme başkanının itirazları ve duruşma salonundaki kadınların protesto alkışlarıyla kesildi.
Daha sonra mütalaasını sunan Danıştay Savcısı, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması gerektiği düşünülmektedir” dedi ve Cumhurbaşkanlığı’nın İstanbul Sözleşmesi’nin fesihiyle ilgili aldığı kararın iptalini talep etti.