ANKARA - “Mahpusluğun Kadın Yüzü” panelinde söz alan avukat Hülya Yıldırım, “Aysel Tuğluk’un tahliye edilmemesi, devletin Kürt kadınlarına bakışından kaynaklanmaktadır” dedi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi Kadın ve Hapishane Komisyonları, Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkezi’nde “Mahpusluğun Kadın Yüzü” konulu panel gerçekleştirdi. İki oturum olarak gerçekleşen panelin ilk oturumunda, Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Doktor Ayşe Uğurlu, “Mahpusluk koşullarının kadın sağlığında yarattığı tahribat ve sağlık hakkına erişim” başlığında değerlendirmelerde bulundu. İnsan Hakları Derneği Genel Merkez Yöneticisi Nuray Çevirmen ise, “Kadın ve LGBTİQA+ mahpusların yaşadığı çok katmanlı ayrımcılık ve hak ihlalleri” üzerine konuştu. Avukat Hülya Yıldırım’ın, “Cinsiyet eşitsizliğinin hapishane hali ve Aysel Tuğluk” başlığı üzerine söz aldığı ilk oturumda, Nesrin Akgül de “Siyasi kadın tutsaklık” konusunu değerlendirdi.
Uğurlu, hapishanelerde sağlık hakkına erişim noktasında hekimlerin ve idarenin sorumluluğu hakkında aktarımlarda bulundu. İHD Genel Merkez yöneticisi Çevirmen, hapishaneler hakkında istatiksel bilgilerle kadın ve LGBTİQA+ bireylerin hapishanelerde maruz kaldığı özgün ihlalleri aktardı.
KADIN KOĞUŞLARINDA KAMERA
Cezaevlerindeki yaklaşım şeklinin ırksal, sınıfsal ve toplumsal cinsiyet açısından ayrımcı sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken avukat Hülya Yıldırım, “1995 Pekin 4’üncü Dünya Kadın Konferansı’nda sağlık kurumlarında kadın sağlığı üniteleri ve danışma merkezleri kurulması karar altına alınmıştır. Cezaevi revirinde kadın sağlığı ve doğum uzmanı, diş hekimi, dahiliye uzmanı, psikiyatr bulunmalıdır. Ancak Türkiye’de uygulamada bunlar yok. Kanser tarama testlerinin, mamografi, tiroit, D vitamini testleri düzenli yapılması gerekirken yapılmıyor. Bunlar ikili cinsiyet düzenlemesinden kaynaklanıyor” diye belirtti.
Yıldırım, koğuşlardaki kameraların kadınların mahremiyet alanını ihlal ettiğini belirterek, “Bu cinsel tacizdir” belirlemesinde bulundu.
AYSEL TUĞLUK’UN DURUMU
Kürt siyasetçi ve hasta tutuklu Ayşel Tuğluk’un durumuna dikkat çeken Yıldırım, “Tuğluk’un tahliye edilmemesi sadece gelinen noktada politik pervasızlıktan değil, devletin kadın özgürlük mücadelesinde olan kadınlara, siyasi kadın mahpuslara, Kürt kadın mahpuslara olan bakışından kaynaklanmaktadır. Aysel Tuğluk cezaevinde kalmamalıdır” diye seslendi.
Kendi tutukluluk deneyimi üzerinden cezaevindeki uygulamaları aktaran Nesrin Akgül, “Meşrulaştırılmış suçluluk duygusu yaratılmak isteniyor ancak aynı zamanda kadın hapishaneleri kadınların bir arada yaşadığı yeni bir yaşam alanı deneyimi oluyor” ifadelerinde bulundu.
Panelin ikinci oturumunda, “Kadın mahpusların koşullarının iyileştirilmesinde avukatların ve sivil toplumun rolü” başlığıyla avukat Özge Akyüz, “Adalete erişimden cinsiyet kimliğine trans mahpuslar ve infaz rejimi” başlığıyla avukat Evrim Demirtaş, “İyi halli olmayan kadınlık: Siyasi kadın tutsaklar ve keyfi infaz yakmalar” başlığıyla ise avukat Çiğdem Kozan söz aldı.
FİZİKİ VE PSİKOLOJİK TEHDİT
Adalete erişimden cinsiyet kimliğine trans tutuklular ve infaz rejimi üzerine sahadaki deneyimlerinden ve çalışmalarından yola çıkarak, trans tutukluların kimlikleri yüzünden var oluşlarına açıkça saldıran uygulamalarla karşılaştıklarını anlatan avukat Evrim Demirtaş, “Trans kadın veya erkekler tecrit ve yalnız bırakılmakla ‘ıslah’ edilmeye çalışılıyor. Uyum süreçlerinde gerekli sağlık desteği ve hizmeti verilmediği gibi, doğrudan süreci zedeleyecek uygulamalar söz konusu. Sürekli fiziki ve psikolojik tehdit altındalar” dedi.
HUKUKA AYKIRI KURUL KARARLARI
Avukat Çiğdem Kozan, konuşmasına “Siyasi Kadın Tutsaklar ve Keyfi İnfaz Yakmalar” başlığında yeni infaz kanunuyla getirilen İdari ve Gözlem Kurulu uygulamasının hukuka aykırı yapısını anlatarak başladı. Bu kurulların, hakkında mahkeme kararı olan ve infaz sürecini tamamlamış tutukluların özgürlükleri hakkında hukuki bilgisi, söz hakkı, muhakeme yapma yetkisi olmayan kişilerden oluştuğunu belirten Kozan, “Özellikle siyasi mahpuslar açısından değerlendirmeler pişmanlık dayatmasından ibaret. Sincan tahliyesi gelmiş olan tüm kadınlar hakkında idari gözlem kurullarının olumsuz kararları verildi ve infazları yakılarak tahliye edilmediler. Kurullardaki dayatma ve hukuksuzlukları kabul etmeyen kadınlar kurula çıkmayarak bu duruma itiraz ediyor” şeklinde anlattı.
İYİ HALLİ OLMAYAN KADINLIK!
Koşullu salıverme tarihleri yaklaşan kadın tutuklulara “trajikomik” gerekçelerle disiplin soruşturmaları açılarak infazlarının yakılmaya çalışıldığını aktaran Kozan, “Halay çekmek, türkü söylemek gibi gerekçelerle Sincan’daki 50 kadına disiplin soruşturmaları açıldı. Dışarıda mücadele eden kadınları makbul kadın olmamakla işaretleyen eril sistem ve iktidar, hapishanelerde direnen, irade ve onurlarını koruyan kadınlara ‘iyi halli olmayan kadınlık’ gibi yeni bir sıfat icat etmiş durumda” diye konuştu.
Panel, dinleyicilerin soru ve çözüm önerileri tartışmalarıyla devam sona erdi.