ANKARA - Rojava’nın verdiği güçle kadınların Taliban’a karşı sokağa çıktığını belirten RAWA Sözcüsü Mariam Rawi, “Kadınlar şu anda Afganistan'ın geleceği konusunda tarihi bir rol oynuyor” dedi.
Taliban’ın 20 yıl sonra Afganistan’da tekrar hakimiyet kurmasının üzerinden bir yıl geçti. 20 yılın ardından ekonomiden günlük yaşama kadar her şeyiyle değişen ülkede, Taliban zulmü altında geçen bir yılda özgürlük mücadelesi ise sürüyor. Mücadelenin öncüsü kadınlar; yoksulluk, işsizlik, artan güvenlik sorunları ve özgürlükleri için direnmeyi sürdürürken, bir yandan da toplumu örgütlemeye ve seslerini dünyaya duyurmaya çalışıyor. Yaşadıkları işkence, tehdit ve zulümden çıkışın yolunu birbirlerine dokunarak bulan kadınların mücadelesinin bitmeyeceği ve Taliban’dan kurtuluşun yine kadınların öncülük ettiği direnişle mümkün olacağı geçen bir yıl içerisinde belli oldu.
Rojava direnişinin verdiği güçle kadınların Taliban’a karşı sokağa çıktığını söyleyen 1972’den bu yana mücadele eden Afganistanlı Devrimci Kadınlar Derneği (RAWA) Sözcüsü Mariam Rawi, kadınların durumunu “Afganistanlı kadınlar artık Taliban'ın karşısına dikilecek kadar güçlü ve eğitimli” diyerek özetledi.
Taliban’ın bir yıl içerisinde Afganistan’ı nasıl baskısı altına aldığını ve buna karşı kadınların verdiği özgürlük mücadelesini Mariam Rawi’den dinleyelim.
Taliban'ın Afganistan'ı ele geçirmesi üzerinden bir yıl geçti. Geçen bir yılda Afganistan'da neler değişti, hangi temel sorunlar yaşandı?
Elbette pek çok şey kötü anlamda değişti. Afganistan zaten yoksul bir ülke, yıkılmış bir ülke, savaş tarafından parçalanmış, siyasi kaosun hüküm sürdüğü bir ülke. Son 20 yılda muhtemelen batı medyası Afganistan'da Amerikan demokrasisinin uygulandığı ve bunun ülkeyi düzelttiğinin, milyonlarca doların buna harcandığının propagandasını yapıyor. Oysaki Afganistan, dünyanın yolsuzluk anlamında ilk sırasındaki ülkedir. Bu durum Afganistan’ı başta afyon olmak üzere uyuşturucunun başkenti yapmış durumda. Ve bu durum Taliban’ın geçen sene ülke yönetimini ele geçirmesiyle daha da kötü hale geldi. Küçük işletmeler, özel şirketler, hükümet kurumları ve hatta bankalar bile Taliban'ın Kabil'e girdiği gün, saatler içinde çöktü. Son bir sene içinde bu ekonomik çöküşün yanı sıra siyasi ve sosyal hayatta da büyük bir yıkım gerçekleşti. Zorla evlilikler çoğaldı. İnsanlar çocuklarını, özellikle kız çocuklarını satmak zorunda kaldı. Yiyecek ve temel ihtiyaçlar korkunç bir oranda pahalılaştı. İnsanlar işsiz. Kadınlar zaten iş yaşamının dışına itildi. Bankada birikimi olan insanlar dahi bu parayı çekemiyor çünkü bankalarda nakit para yok.
Peki, tek sorun ekonomik sıkıntılar mı? Diğer baş gösteren temel sorunlar neler?
Tek sorun ekonomi değil. Bunun yanı sıra kadınlar başta olmak üzere insanların üzerinde müthiş bir psikolojik baskı var. Güvenlik sorunu da çok ciddi bir problem. Özellikle kadınlar, azınlıklar, farklı dini inanışları olan gruplar, farklı etnik gruplar, aktivistler, eski hükümet çalışanları, eski askeri görevliler sürekli kaçırılıyor ve öldürülüyor veya tutuklanıyor. Bunun yanı sıra intihar saldırıları sürüyor. Bu saldırılar hastanelere, camilere ve çarşıya pazara yönelik oluyor. Yani bahsettiğim gruplar dışında kalan Afganistan halkının da güvenlik sorunu var. Değişen tek şey kime terörist dendiği, eylemleri gerçekleştirenler ve suçlayanlar değişti. Daha önce hükümet Taliban'ı bu bombalamalardan ve bu gibi suçlardan dolayı itham ederdi. Şimdi Taliban kendilerine muhalif olan DAİŞ gibi grupları ya da kendisine sözde direnişçi diyen başka gerici çeteleri suçluyor. Ama genel olarak bir güvenlik sorunu var ve Afganistan'da her gün insanlar öldürülüyor.
Bir kaç gün önce El-Kaide lideri Ayman al-Zawahiri Kabil'in orta yerinde bir dron saldırısında öldürüldü. Bu kişinin öldürüldüğü yer tüm Afganistan'ın en zenginlerinin yaşayabildiği bir yer. Halk buranın yakınından dahi geçemez. Tüm Taliban liderleri burada ikamet ediyorlar. Bu aralarındaki bağı zaten açık bir şekilde gösteriyor.
Taliban’ın Kabil’e girmek üzere saldırdığı köy ve şehirlerde Taliban üyeleriyle birlikte DAİŞ’lileri de cezaevlerinden serbest bıraktığı biliniyor. Ama siz, Taliban’ın şuan DAİŞ’i suçladığını söylediniz, bu örgütlerin Taliban'la ilişkilenmeleri nasıl oluyor?
Evet Taliban, girdiği şehirlerde ilk yaptığı hükümet binalarına, karakollara ve hapishanelere saldırıp buralardaki Taliban üyelerini ve diğer cihatçı örgüt üyelerini serbest bırakmak olmuştu. Ama Afganistan'daki politik durum son derece karmaşık. Kimin DAİŞ, kimin El-Kaide kimin Taliban olduğunu anlamak zor. Zaten tüm bu örgütler bir elmanın iki yarısı gibiler. Anlayış olarak birbirlerinden uzak değiller. Tamamı dinci, gerici, faşist, kadın düşmanı ve cahil. Bu gerici zihniyeti kullanarak kendilerini siyasi bir güç olarak kabul ettirmek ve bunu insanlara karşı kullanmak istiyorlar. Bu gibi kişi ve örgütlerin hangi isme ve ünvana sahip oldukları ne Afganistan halkı için ne de dünya halkları için önemli değil. Ortada bir zihniyet var. Ve bu örgütler anlamında yekpare bir zihniyet. Bir kaç gün önce El-Kaide lideri Ayman al-Zawahiri Kabil'in orta yerinde bir dron saldırısında öldürüldü. Bu kişinin öldürüldüğü yer tüm Afganistan'ın en zenginlerinin yaşayabildiği bir yer. Halk buranın yakınından dahi geçemez. Tüm Taliban liderleri burada ikamet ediyorlar. Bu aralarındaki bağı zaten açık bir şekilde gösteriyor. Birbirlerinden bir farkları yok.
Afganistan'da iş tutan en gerici örgütlerin liderleri Türkiye'nin en büyük kentlerinde lüks içinde yaşamlar sürüyor. Bu örgütlerin Taliban'la ilişkilenmelerini bir önceki soruda açıkladım. Aralarındaki tek sorun pay sorunu. Tüm bu örgütlerin diplomatları, vizeleri, pasaportları var ve Türkiye ile diğer ülkelere hükümet yetkilileri gibi davet ediliyorlar.
*Pek çok ülke Taliban’ı muhatap almayacağının sinyalini vermişti. Fakat zaman içinde bununla çelişen görüşmeler yaşandı ve kimi ülkeler Taliban’ı resmi olarak tanıdı. Bu kapsamda erkek egemen devletlerin politikalarını nasıl yorumlarsınız?
Afganistan'da iş tutan en gerici örgütlerin liderleri Türkiye'nin en büyük kentlerinde lüks içinde yaşamlar sürüyor. Bu örgütlerin Taliban'la ilişkilenmelerini bir önceki soruda açıkladım. Aralarındaki tek sorun pay sorunu. Tüm bu örgütlerin diplomatları, vizeleri, pasaportları var ve Türkiye ile diğer ülkelere hükümet yetkilileri gibi davet ediliyorlar. Öte yandan RAWA üyeleri, davet edildikleri toplantı ve konferanslara gidemiyor. Vize alamıyor. Seyahat edemiyor. Nasıl oluyor da Birleşmiş Milletler'in terör listesindeki örgütlere mensup bu kişiler, ellerini kollarını sallaya sallaya o ülke senin bu ülke benim gezebiliyor, uluslararası toplantılara davetli olarak katılabiliyorlar? Batılı ülkelerin Afganistan'a yönelik tüm propagandaları sahtedir. Afganistan halkının her saniye yaşamlarını, umutlarını, gücünü kaybediyor olması umurlarında değil. Hala kız çocukları okula, kadınlar işe gidemiyor. Ama dünya Afganistan'da olan biteni yavaş yavaş unutuyor. Afganistan'ın batılı devletler açısından tek önemi Çin ve Rusya'ya karşı kullanabilme ihtimalleri. ABD’nin Afganistan'ı tamamen gündeminden çıkarmış değil, sadece Afganistan'ın onlar için kullanım alanına ilişkin fikirleri değişmiş. Muhtemelen burada daha fazla terörist örgüt üretecekler ki Rusya ve Çin'e bu gruplarla baskı oluşturabilsinler.
Tekrar Afganistan’daki değişen duruma dönecek olursak, kadınlara iş yaşamının yasaklanması beraberinde nasıl sıkıntılar getirdi, çalışmasına izin verilmeyen kadınlar hayatta kalmak için ne yapmak zorundalar?
Elbette ki bu durum kadınları istismara açık hale getiriyor. Afganistan gibi kapalı toplumlarda, özellikle de ülke Taliban gibi gerici ve cahil kişiler tarafından yönetilirken, kadınların bu durumda olması kimseyi şaşırtmıyor. Herhangi bir erkek; yakını olmayan, eşi ölmüş, tek başına çocuk büyüten kadınları yok sayıyor. Peki bu kadınlar nasıl karnını doyuracak? Taliban, kamu kurumlarında ve özel şirketlerde çalışan kadınlar yerine o aileden bir erkeğin o işi yapmasını söyledi. Kadının o işin eğitimini almış ama erkeğin almamış olması onlar için fark etmiyor. Kendilerince böyle bir çözüm buldular ama Afganistan'da 20 yıldır savaş var ve pek çok evdeki erkekler öldü. Eşi ölen kadınlar yerine kimin çalışacağına kafa yormadılar. Taliban'ın topluma empoze ettiği bu sınırlamalar yalnızca kadınları değil, tüm toplumu etkiliyor. Ekonomiyi, sosyal yaşamı, kadın özgürlük hareketini, her şeyi etkiliyor. Sokaklar kadın dilencilerle doldu. Küçük kız çocukları dahi sokaklarda çalışıyor. Kalem, mendil gibi şeyler satmaya çalışıyorlar yol kenarlarında. Bu durum güvenlik sorununun başını alıp gittiği Afganistan'da onları istismara açık hale getiriyor. Bu kadın ve kız çocuklarına sokaktaki erkeklerin davranışları çok sert. İstismara maruz kalıyorlar, sözel ve fiziksel şiddete maruz kalıyorlar. Ama çalışmak zorundalar, hayatta kalmaya çalışıyorlar.
Tüm bu yasaklara ve baskılara karşı RAWA olarak mücadele ediyorsunuz. 1980’lerin başında kurulmuş bir örgüt olarak son bir yıl içinde neler yaptınız? Ülkedeki diğer kadın hareketleri ve örgütleriyle mücadele ağı oluşturabildiniz mi?
Evet, dediğin gibi Afganistan'daki en eski kadın örgütlerinden biriyiz ve siyasi bir hedef uğruna çalışma yürütüyoruz. Afganistan gibi ülkelerde bu gibi örgütlenmeler hayati önem taşıyor. İnsanlara yardım etmek anlamında büyük bir sorumluluk ve zorunluluk hissediyoruz. Bu anlamda kadınların eğitimine katkıda bulunmanın, asıl hedefimiz olan kadın hakları ve kadın eşitliği hedefimize katkıda bulunduğunu biliyoruz. Bunun dışında kadınlara yiyecek ve temel ihtiyaç yardımı da yapıyoruz. Bu yardımları direk olarak evdeki kadına yapıyoruz. Bu çok önemli çünkü yiyecek yardımını kadına yaptığımız zaman bu yardımın çocuklara da gideceğinden emin oluyoruz ve bu kadınlarla da ilişki kurmuş oluyoruz. Bunun dışında sağlık ekiplerimiz de var, kadınların sağlığa erişimi Taliban tarafından muazzam bir şekilde kısıtlandı. Bu kadınlara yardım eden mobil gruplarımız var. Bazı yerel sivil toplum örgütleriyle kooperasyon içinde olduğumuz başka projelerimiz de var ama bu ortaklaşmalarda RAWA adını kullanmıyoruz çünkü bu hem bizim güvenliğimiz açısından, hem onların güvenliği açısından tehlikeli.
RAWA olarak bunu 20 yıl önce Taliban geldiğinde de yapmıştık. Şimdi o dönem RAWA tarafından eğitilmiş kadınların direndiğini görüyoruz. Afganistan'da kadınlar eskiden olduğu gibi değil. Bugünün direnen kadınlarına baktığınız zaman 20 yıl önce açılan bu okulların işlevini ve meyvelerini görebiliyorsunuz. Afganistanlı kadınlar artık Taliban'ın karşısına dikilecek kadar güçlü ve eğitimli.
Kadınlar ve kız çocukları için kurduğunuz yer altı okullarından bahseder misiniz? Ne zaman kuruldu ve kuruluş amacı nedir?
Afganistan gibi ülkelerde kadın eğitimi esastır. Hatta ülkedeki en büyük sorundur diyebilirim. 20 yıl önce Taliban ilk iktidara geldiğinde de RAWA olarak bu yer altı okullarını kurmuştuk. Aynı şekilde 15 Ağustos 2021'de Taliban Kabil'i ele geçirdiğinde de bir hafta içinde hızlı bir örgütlenme ile ülkenin dört bir yanında bu okullardan kurduk. Büyük ofislerimiz dershanelerimiz yok. Kadınların evlerinde sınıflar kuruyoruz. Afganistan'da pek çok etnik grup var. Bu kursları bunu da gözeterek organize ediyoruz. Tek bir bölge ya da etnisiteye yönelik çalışmıyoruz. Hem yetişkin kadınlara hem de bu günlerde ağırlıklı olarak kız çocuklarına dersler veriyoruz. Onlara fen bilimleri, İngilizce gibi dersler veriyoruz. Taliban yakın zamanda bir açıklama yaparak İngilizce öğretimini de yasakladı. Ama gördüğünüz gibi dünyaya kendimizi anlatabilmek için İngilizce gerekli oluyor. Bu nedenle yeni jenerasyona İngilizce öğretiyoruz. Şu anda binlerce kadın ve kız çocuğuna ulaşabildiğimizi söyleyemem ama ulaşabildiğimiz herkese ulaşıyoruz. Bunun Afganistan'ın geleceği için gerekli olduğunu biliyoruz. RAWA olarak bunu 20 yıl önce Taliban geldiğinde de yapmıştık. Şimdi o dönem RAWA tarafından eğitilmiş kadınların direndiğini görüyoruz. Afganistan'da kadınlar eskiden olduğu gibi değil. Bugünün direnen kadınlarına baktığınız zaman 20 yıl önce açılan bu okulların işlevini ve meyvelerini görebiliyorsunuz. Afganistanlı kadınlar artık Taliban'ın karşısına dikilecek kadar güçlü ve eğitimli.
Daha önce örgütlü mücadele yürütmemiş pek çok kadın da Taliban’a karşı ilk günlerde sokağa çıktı. Ancak kadınların çoğu kaçırıldı, gözaltına işkence gördü ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bu işkenceler ve artan yasaklamalar kadınlara geri adım attırabildi mi? Bu kadınlar sizle irtibat kurup yardım talep ettiler mi?
Evet bize ulaştılar. Ama bahsettiğim gibi bu gibi durumlarda RAWA adını zikretmemiz herkes için çok tehlikeli. Afganistan'da RAWA üyesi olarak damgalandığınız zaman bu çok tehlikelidir çünkü radikal bir örgüt olarak görülüyoruz. Kadınlar ve toplum için güvenli bir sistem talep ediyoruz. Adımızda devrimci kadınlar geçiyor. Bu nedenle kafir olarak görülüyoruz. Toplum içinde açıktan çalışmamız kolay olmuyor. Ama kadınların bu ayaklanması sırasında, direnişinde kendimizi RAWA olarak tanıtmadan aktif olarak rol aldık. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde bu kadınlar kaçırıldı, tutuklandı, işkence gördü, tecavüze maruz kaldı veya tecavüzle tehdit edildi, aileleri de tehdit edildi, doğal olarak korktular. Kadınların direnişini bu şekilde susturmaya, durdurmaya çalıştılar. Öldürülen ve kaybedilen kadınlar oldu. Bu kadınlar dediğin gibi devrimci kadınlar değildi. Öte yandan korkan, dehşete düşen yalnızca kadınlar olmadı. Taliban da kadınların sokaklara çıkmasından, haklarını talep etmesinden, Afganistan'da olanı biteni ve Taliban'ın gerçek rengini dünyaya duyurmasından çok korktu. Bu yüzden daha da fazla kısıtlama getirmeye çalıştılar. Örneğin toplu taşıma kullanmalarını yasakladı, sokağa erkek yakını olmaksızın çıkmalarını yasakladı. Yüzlerini kapatmazlarsa, çarşaf giymezlerse ailelerinin erkek üyelerinin tutuklanacağını duyurdu. Bu yasakların tamamı kadın direnişinin kökünü kazımaya yönelikti. Ama dediğim gibi Afgan kadınları 20 yıl önceki gibi değil. Çok daha bilinçliler. Çok daha güçlüler, biliyorlar ki birlik olurlarsa, birbirlerine omuz verirlerse Taliban zulmünün karşısına dikilebilir ve onu alt edebilirler. Kadınlar şu anda Afganistan'ın geleceği konusunda tarihi bir rol oynuyor ve direnişe devam edeceklerine şüphem yok.
Kadınların Taliban'a karşı mücadelesi kapsamında Gul Aram gibi isimlerin cesareti ve direnişine şahit olduk. Afganistan'da Rojava'daki gibi silahlı bir kadın direnişi söz konusu mu ya da olabilir mi?
Şu anda Taliban'a karşı kadın ya da erkeklerden oluşan herhangi bir silahlı direniş grubu söz konusu değil. Taliban'a karşı sözde silahlı direniş içinde bulunduğu söyleyen grupların tamamı cihatçı, gerici gruplar. Bu gruplar batı tarafından destekleniyor. Afganistan'ın bazı bölgelerinde çatışmalar sürüyor. Bu, farklı köktendinci hizipler arasındaki iç çekişme. Eski kökten dinci liderler ve Kuzey İttifakı bir güç savaşı içinde. Yani bu silahlı direniş olarak sunulan şey halk için değil, ilerici demokratik bir direniş değil. Avantaj elde etmek ve Taliban'la en iyi anlaşmayı yapmak için gerici çetelerin birbirleriyle savaşı. Ne yazık ki şu anda Afganistan'da Rojava'dakine benzer bir direniş yok. Ancak Afganistan halkı artık gericilere inanmıyor. Bu çatışmaların sonucunda da halk zarar görüyor.
Kadın direnişiyle yalnızca Rojava'da değil, Afganistan'da da düşmanlarımızı altedebiliriz. Taliban'ın ilk günlerinde sokağa çıkan kadınlar, Rojava'nın onlara verdiği güçle sokağa çıkıp Taliban'ın karşısına dikildiler. Bu iki ülkedeki kadın direnişi arasında duygusal ve siyasal bağ çok büyük ve umarım daha fazla deneyimlerimizi paylaşarak ve işbirliği yaparak platformlar oluşturabiliriz.
Tarih boyunca kadın mücadelesinin sonuç verdiği görülmüştür. Bunun en son örneği ise Rojava’da DAİŞ’e karşı kazanan kadın mücadelesi oldu. Dünyanın farklı yerlerinde direnen kadınlara mücadelenin ortaklaştırılmasına dair neler söylersiniz?
Evet, kesinlikle tüm dünyadaki kadın mücadelesi meyvelerini veriyor. İşte bu yüzden kadın direnişi, kadın hareketi, kadın seferberliği dünyanın dört bir yanındaki kadınlara cesaret veriyor. Bu anlamda Türkiye'de Erdoğan rejimine direnen kadınlarla, özellikle Kürt kadınlarıyla çok özel bir ilişkimiz var. Özellikle Kürt kadınlarıyla dil anlamında, kültürel anlamda çok benzerliklerimiz var. Ama en önemli ortak noktamız, direnişimizi güçlendiren en önemli kesişimimiz sahip olduğumuz amaç. Kadın eşitliği, sosyal adalet, demokratik ve laik sistem, barış içinde bir dünya için sahip olduğumuz hayaller. Bütün bunlar bizi daha da yakınlaştırıyor çünkü düşmanımız aynı. Tüm faşist ve emperyalist ülkeler ve yönetimlerin kendi ortak çıkarları var, o halde neden biz birleşmeyelim? Tüm direniş hareketleri demokratik kadın ve erkek hareketleri bir araya gelmelidir. Kadın direnişi ne kadar büyük olursa o kadar etkili ve güçlü olacaktır.
Kadın direnişiyle yalnızca Rojava'da değil, Afganistan'da da düşmanlarımızı altedebiliriz. Taliban'ın ilk günlerinde sokağa çıkan kadınlar, Rojava'nın onlara verdiği güçle sokağa çıkıp Taliban'ın karşısına dikildiler. Bu iki ülkedeki kadın direnişi arasında duygusal ve siyasal bağ çok büyük ve umarım daha fazla deneyimlerimizi paylaşarak ve işbirliği yaparak platformlar oluşturabiliriz. Bu bizim için olduğu kadar Rojava'daki kız kardeşlerimiz için de ön açıcı olacaktır.
Afganistan'da Taliban zulmüne direnmeye devam eden kadınlara bir mesajınız var mı?
Afganistanlı bir kadın olarak, Afganistanlı kadınlara en önemli mesajım; direnişi sürdürün, güçlü olun, birlik olun, seferberliği sürdürmek için birbirinize sıkı sıkı sarılın, sesiniz ne kadar yüksek çıkarsa düşman o kadar korkacak. Kitleselliğinize inanın. Şu anda Afganistan'da direnen tüm kadınlar Afganistan'ın geleceğinin kahramanlarıdır. Tarih yazıyor olduğunuzun farkında olun. Şu anda Afganistanlı kadınlar güçlü bir direniş ve fedakarlık örneği gösteriyor ve Afganistan'ın geleceği için bir umut ışığı oluyor. Her zaman diyoruz ki gelecek nesillerden kadınlar sorumludur. Onlar çocukları yetiştiren anneler, ablalardır. Kendi direnişlerinin yansımalarını kendi çocuklarında görecekler. Taliban zulmüne karşı direnişinizle gurur duyun ve direnişi sürdürün.
MA / Gözde Çağrı Özköse - Zemo Ağgöz