Bayburt Kadın Cezaevi: Sağlık hakkı engelleniyor, infazlar yakılıyor

  • kadın
  • 09:00 18 Ağustos 2022
  • |
img
 
VAN - Avukat Zinar Kef, Bayburt M Tipi Kadın Cezaevi’nde tutuklularn sağlık hakkının engellendiğini ve disiplin cezalarıyla infazlarının yakıldığını belirterek, tecridin derinleştiğini söyledi. 
 
Baskı, kötü muamele, hak ihlalleri ve işkenceye varan uygulamalarla gündemden düşmeyen cezaevleri, tutuklular için hastalık üreten, adeta “ölüm evleri” haline geldi. Hasta tutuklular, en temel hakları olan sağlık hakları engellendiği için yaşamını yitirirken, cezaevlerinden son 8 ayda 43 tutuklunun cenazesi çıktı. Bayburt M Tipi Cezaevi’nde tutulan kadın tutuklularla görüşen Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Zinar Kef, kadın tutukluların yaşadığı hak ihlalleri ve Karadeniz Bölgesi’ndeki cezaevlerinde yaşananları anlattı. 
 
TECRİT VE İZOLASYON 
 
Bölgedeki cezaevlerinde sorunların giderek arttığını belirten Kef, “Bu sorunlar gitgide kangrenleşiyor, bu da tutukluların hem sosyal hem de ruhsal anlamda zarar görmesine neden oluyor. Bundan dolayı tutuklular, Trabzon Beşikdüzü Hapishanesi’nde 10 Temmuz 2022 tarihi itibariyle 5’er günlük dönüşümlü açlık grevi başlattı ve eylem hala devam ediyor. Tutukluların talepleri kanuni ve hukuki olduğu halde cezaevi idareleri bunları dikkate almıyor. Trabzon Beşikdüzü’nde yaşanan sıkıntıların tamamı diğer cezaevlerinde de yaşanıyor. Tüm cezaevlerinde aynı sosyal tecrit ve izolasyon yaşanıyor” dedi. 
 
KADIN TUTUKLULARIN DURUMU 
 
Bayburt M Tipi Kapalı Kadın Cezaevi’nin en fazla hak ihlalinin yaşandığı cezaevlerinden biri olduğunu aktaran Kef, “Görüştüğümüz tutuklular sorunların değişmediğini ve artarak devam ettiğini söyledi. Mantar hastalığı olan Fecriye Benek’in, ilaçları verilmediği için tedavi olamadığı ifade edildi. Yine Nudem Durak, Ayfer Başlı, Ela Kamış ve Nurcan Ersöz’ün guatr hastası olduğu, Neslihan Çetin isimli tutuklunun guatr ameliyatı olduğu fakat tedavisinin yapılmadığı, Bayburt’taki hastanelerde ekipmanlar olmadığı için bu hastalıkların teşhis ve tedavisinin tam yapılmadığını biliyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
SAĞLIK HAKKINA ERİŞİLEMİYOR 
 
Cezaevlerindeki tutukluların sağlık kurumlarına erişemediğini belirten Kef, “Tutukluların hastanelere sevkleri çok geç yapılıyor yani bir tutuklunun hastaneye gönderilmesi 2 ila 3 ayı buluyor. Bu da sağlık hakkına erişimi engellemektedir. Doktorlar kelepçeli muayene dayatmakta bu da dolayısıyla mahpusların onurunu zedelemektedir. Bu uygulamayı ret ettikleri için  tutukluların tedavileri yapılmıyor. Kaldı ki cezaevi çıkışlarında sadece güvenlikle ilgili görevleri olan jandarmalar, görevleri dışında ağız içi arama yapıyor. Bu ağız içi arama işkenceye varan bir durumdur. Yine Bayburt M Tipi Cezaevi’nde kalan Zeynep Erdem adlı tutuklu 2 ay içinde diş ve fizik tedavisi için hastaneye gitmiş fakat kelepçeli muayeneyi kabul etmediği için tedavi olmadan geri gelmek durumunda kalmış” diye belirtti. 
 
KOĞUŞ ARAMALARI 
 
Cezaevi idarelerinin tutuklulara yaklaşımının hukuk dışı olduğunu söyleyen Kef, şöyle dedi: “Örneğin ayda 3 ya da 4 kez oda aramaları oluyor ve bu aramalar tamamen amacın dışına çıkarılarak, bütün eşyalar darmadağın edilerek yapılıyor. Tutukluların aktardıklarına göre, bu aramalarda kalem, saat ve gözlükler kırılıyor. Yine tutuklular fahiş elektrik ve kantin fiyatlarıyla karşı karşıya. En önemli soruların başında tutukluların gasp edilen iletişim hakkı geliyor. Cezaevi idaresi Kürtçe mektupları ‘tercüman yok’ diye vermiyor ama tutuklular Kürtçe şarkı söylediklerinde bunları hemen çevirip soruşturma açıyorlar. Yani cezaevi idaresi, Kürtçe konusunda işine geldiği gibi davranıyor.” 
 
HÜCRE CEZALARI
 
Bayburt Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallerinin bunlarla sınırlı kalmadığını belirten Kef, “Cezaevinde 10’dan fazla kadın tutuklunun infazı yakılmış durumda. Neredeyse tüm kadınların infazları ertelendi. Bunun nedeni ise, idarenin askeri usulde bir sayım dayatmasıdır. Örneğin; cezaevi infaz koruma memuru koğuşa girdiğinde herkesten tek sıra halinde askeri disiplinle bir sayım bekliyor. Tutuklular buna uymadığında infazları yakılıyor. Yine tutuklulara disiplin ve koğuş cezaları veriliyor. Mesela Fecriye Benek’e yaklaşık 15 kez hücre ceza verilmiş. Benek, 2026 yılında tahliye olması gerekirken, tahliyesi doğal olarak 2031 yılına evrilmiş oluyor” dedi. 
 
‘AMAÇ CEZALANDIRMAK’
 
Türkiye'de özellikle Kürt siyasi tutuklulara ayrı bir muamelenin olduğunu söyleyen Kef, “Bunun temel amacı insanları toplumdan, ailelerinden, fikirlerinden uzaklaştırmak. Bu yüzden birçok tutuklu Karadeniz’in uçsuz bucaksız cezaevlerine gönderiliyor. Birçok mahpus, belki 7 yıldır aileleriyle açık görüş yapamıyor. Bu da tutukluyu sosyal, ruhsal bir tecride tabii tutmak, yani ruhsal bir dizayna getirmektir. Tutuklular ailelerine yakın bir cezaevi istemelerine rağmen bu taleplerinin karşılanmamasının nedeni işte bu tecridi derinleştirmektir. Tutukluların yaşadıkları sorunlar raporlara yansıyandan daha da fazla. Dışarıda var olan baskı, antidemokratik yönelim içeriye  katbekat fazla yansıyor” şeklinde konuştu.